Hain, haindir. İhanetini yaparken sen ben dinlemez. Onun kafasında ve kalbinde hainlik sorun değil çözümdür. Haklı haksız, vuracak, kıracak ve istediğini yapacak. Yaptıkları ihanet de olsa, o kendisini başarılı bulur ve karşılığını bekler. Yani bu tür kişiler ihanetlerini bilerek yaparlar ama hain olduklarını, hatta ihanet ettiklerini kabullenemezler. Çünkü o kime hizmet ediyorsa, en iyi şekilde yapmak için en kötü şeyi yapar. Yaptığı çok önemli ve affedilemez bir ihanet de olsa başarılı olduğunu sanır. İşte yaptığı her ihaneti iyi niyetle yaptığını zanneden bir Hırvat devşirmesi Kuyucu Murat Paşa!
Genç yaşta devşirildi ve Saray’a alındı. Harem-i Hümayunda yetiştirildi. Erişkin yaşa gelip devlet işlerinde deneyim sahibi olunca Vali Kethüdası olarak Yemen’e gönderildi ve uzun bir sure burada kaldı (1560-1566). Mahmut Paşa öldürüldükten sonra Yemen Valiliğine getirildi. Burada hem görev yaptı ve hem de aleyhindeki söylentilere rağmen büyük servet biriktirdi. Servetini yaparken Yemen halkına kan kusturduğu için halkın şikâyeti Padişah’a ulaşınca görevinden alındı ve İstanbul’a çağrıldı. Murat Paşa İstanbul’a gelince bütün serveti elinden alındı ve Yedikule zindanına atıldı (1580). Zaman hızla ilerledi ve tekrar göze giren Murat Paşa Karaman Beylerbeyi oldu. Safevilerle savaş için Tebriz’e gitti (1585). Safevilerle savaşırken, atı ile birlikte bir kuyuya düştü ve kaçamayınca da esir edildi. Yapılan sulh antlaşması ile kurtularak İstanbul’a döndü (1590). Atı ile kuyuya düşmesi nedeni ile artık ismi “Kuyucu Murat Paşa” dır. Kuyucu Murat Paşa’nın şansı açılmıştı. Dev adımlarla ilerliyordu. Kıbrıs ve Şam Beylerbeyliği
Yaptıktan sonra Diyarbakır Valiliğine gönderildi. Akabinde Avusturya seferine çıktı (1599). Haçova muharebelerinde başarı gösterince itibarı daha da arttı ve Rumeli Beylerbeyliği ve Budin Muhafızlığına atandı (1603). Avrupa’dan dönüldükten sonra Anadolu’daki ayaklanmalar başladı. Celali isyanları imparatorluğu zorluyordu. Sultan I. Ahmet çareler düşünürken Şeyhülislam Sunullah Efendi’nin önerisi ile Kurucu Murat Paşa’ya sadrazamlık mührünü gönderdi. Sadrazam olan Kuyucu Murat Paşa İstanbul’a dönerek göreve başladı. 17 yaşında çok genç bir Padişah ve 80 yaşlarında bir sadrazam! Anadolu’da asayiş berbattı. Hemen her yerde isyan hareketleri görülüyordu. İsyancıların amacı, devleti devşirmelerin ve dönmelerinden elinden kurtarmaktı. Anadolu halkı kendi devletinde söz sahibi olmak istiyordu. İsyancıların sayısı her geçen gün çoğalıyor, askerler de onlara iltihak ediyordu. Bunun da nedeni, devşirme ve dönme paşaların askerlere çok eziyet etmeleriydi. Peki, isyancıların üzerine gönderilen kimdi: Kuyucu Murat Paşa! Bu da bir devşirme idi. Bu devşirme Paşa isyancıları tepelemek için İstanbul’dan hareket etti (15.6.1607). Paşa en güçlü silahlarını yanına almıştı. Bunlar acımasızlığı ve vicdansızlığı idi! Paşa bu seferi sırasında isyancıların bir kısmını çeşitli vaatlerle elde etti. İsyancılara gerçek darbeyi vurmak için Konya’ya giderken yüzlerce insanı idam ettirdi. Konya’da isyancı kalmamıştı. İsyancılardan Saraç-zade Ahmet Bey, Konya naibini hançerle öldürmüş, Deli Ahmet Paşa’nın sarayını yıkmış, karışıklık sırasında bin kişiyi öldürmüştü. Bu kadar hain bir adam gözden çıkarılamazdı. Yanına çağırarak “Seni Konya’da alıkoymak isterim, ben Canbolatoğlu’ndan intikam alıp dönünceye kadar şehri bir güzel muhafaza et. Lâkin imdat lazım olursa, ne kadar asker toplayabilirsin?” diye sordu. Ahmet Bey, hemen yanıt verdi “30 bin kişi toplarım”. İşte ne oldu ise Saraç-zade Ahmet Beyin bu sözü ile oldu ve Kuyucu Murat Paşa “bir çırpıda 30 bin kişi toplayabilen adamı arkamda bırakıp gidemem. Ben gittikten sonra Konya’yı işgal eder, kaleye kapanırsa, hal neye varır” düşüncesi ile harekete geçti ve derhal Saraç-zade Ahmet Beyi kuyuya attırarak öldürttü. Yaşlı sadrazam durmak bilmiyordu. Adana ve Silifke’yi işgal eden asilerden Çemşit ve Muslu Çavuş’u da ortadan kaldırttı. Maraş’a gidip, Beylerbeyi’ne ait 40 bin askeri alarak Canbolutoğlu ile savaşmaya gitti. Kuyucu burada da galip geldi. Canbolatoğlu kaçıp İstanbul’a gitti ve Padişaha sığındı. Kuyucu Murat Paşa için sanki son yoktu. Bayburt’a geçti ve kan dökmeye burada da devam etti. Suçlu, suçsuz ayırt etmeden binlerce insanın başını keserek öldürttü ve kesik başları dağlar gibi üst üste yığdırarak seyretti. Kuyucu Murat Paşa Anadolu’nun çeşitli yerlerinde Celalileri temizlerken kendisi Celaliliğe başlayıp soyguna ve haraç almaya devam edince İstanbul’a çağırıldı (18.12.1609). Kurnaz paşa yine göze girmeyi ve görev almayı bildi. Celali isyanlarından geride kalan isyancı büyüklere pusu kurmaya devam etti ve onları da temizledi. Yusuf Paşa’ya Ferman göndererek affettiğini söyledi. İnanan Yusuf Paşa Üsküdar’a gelir gelmez öldürülerek ortadan kaldırıldı. Kuyucu Murat Paşa, Anadolu’da ki Celali isyanlarını bastırırken acımasızlığı ve vicdansızlığı ile haklı haksız, suçlu suçsuz binlerce insanı öldürterek kuyulara attı. Anadolu’yu isyanlardan temizledi ama Celalilere su verenleri, yemek verenleri, hatta selam verenleri bile öldürterek en büyük kanlı katil olarak tarihe geçti. Huzuru getireceğim diye her şeyi yaptı. Haraç almak, hediye kabul etmek Kuyucu Murat Paşa için adettendi. Hele adam öldürme o sanki onun için ilahi bir görevdi. Bir gün otağın önünde otururken, bir süvarinin küçük bir çocuğu getirdiğini gördü. Çocuğu yanına getirtti. Çocuğa kimin çocuğu olduğunu sormuş, çocuk bir çalgıcının demiş! Vay anam sen misin çalgıcı çocuğu “Çalgıcı Celalileri çalgı çalıp şevke getirir” diyerek çocuğun öldürülmesini emreder. Etrafındaki adamlardan hiç biri çocuğu öldürmeye yanaşmayınca Kuyucu Murat Paşa sinirlenip öfke ile yerinden kalkarak çocuğu elleri ile boğarak kuyuya atar. Kuyucu Murat Paşa acımasızlığı ile ün salmış bir paşadır. Acımasız olduğu içindir ki bir söyleme göre yüz bin Türk’ü öldürüp kuyulara attığı söylenir. Ama işin aslı öldürdüğü binlerce Celali’yi kuyu attırdığı için bu ismi aldığıdır. Binlerce insanı öldürterek imparatorluğun nizamını sağlayan Kuyucu Murat Paşa nedense hainlerden olmuyordu. Üstelik tarih Kuyucu Murat Paşa’yı “Devamlı kuran okur, oruç tutar, Nakşibendi tarikatına bağlı dindar bir adam” olarak kaydeder. İşin tuhafı da bu zaten! Kuyucu Murat Paşa Diyarbakır’da öldü (5.8.1611( ve tüm serveti hazineye devredildi.
Devşirme sadrazamlardan biri de Yunus Paşa’dır. Yunus Paşa da boynunu vurulmaktan kurtaramadı. Yunus Paşa Yeniçeri ocağında yetişti. Başarıları dikkate alınarak Yeniçeri Ağası, bilahare Anadolu sonra da Rumeli Beylerbeyi oldu. Beylerbeyi olduktan sonra adı duyulan, korku salan, sözü dinlenilen bir kişi olarak nam saldı. Ridaniye muharebesi sırasında şehit olan Hadım Sinan Paşa’nın yerine sadrazamlığa getirildi (22.1.1517). Ayrıca Mısır Valiliği de uhdesine verildi. Ama her zaman işler istenildiği gibi gitmiyor. Bu görevinden azledilince dönüş yaptı ve Padişah Yavuz Sultan Selim’in hakkında ileri geri konuşmaya başladı. Aklı bir türlü Mısır Valiliğinden alınışına yatmadı. Oysa gizli gizli İran Şahı Şah İsmail’le görüştüğü tespit edilmişti. Bu nedenle görevinden azledilmiş ve yerine Kölemen Hayri Bey atanmıştı. Bu olay Yunus Paşa’yı Padişah’ın aleyhine konuşmaya sevk etti. Padişah için “Ordunun yarısı kum çöllerini gördükten sonra fethedilen Mısır’ın bir Kölemen’e verileceğini kullarınız bilselerdi peşinize takılıp gelmezlerdi!” deyince kızılca kıyamet koptu ve Yunus Paşa, Padişah Yavuz Sultan Selim’in fermanı ile boynu vurularak idam edildi. Eeeee Koskoca Padişah’ın, hem de Yavuz Sultan Selim Han’ın aleyhinde konuşursan olacağı bundan başka bir şey olmazdı. Çünkü Yunus Paşa’nın Sultan’a karşı söylediği sözler ihanet sebebiydi cezasını da başı ile ödedi.
Hadım Hasan Paşa’nın ölümü de rüşvetten oldu. Devşirme olan Hadım Hasan Paşa dev adımlarla yükseldi. Mısır valiliğine atandı. Mısır zengin bir memleket! Para pul her ne aranırsa bulunan bir yer. Vali Hasan Paşa memuriyetleri satışa çıkarmış kim fazla para veriyorsa onu memur yapıyordu. Dedikodular ayyuka çıkmıştı. Mısır Valiliğinden azledilmesi gerekiyordu ama kim yapacaktı. Aldığı rüşvetin büyük kısmını hediye olarak Sultan III. Murat’ın annesi Nurbanu Sultana gönderiyordu. Paşanın azli konusu gündeme gelince Nurbanu Sultan devreye giriyor Hadım Hasan Paşa’yı affettiriyordu. Bu büyük beceri idi ve bu beceri sayesindedir ki Valide Sultana bolca rüşvet vererek 1597 de dördüncü vezirliğe arkadan da Sadrazamlığa yükseltiliyordu. Sadrazam Hadım Hasan Paşa 5 ay altı gün kaldığı sadrazamlığı sırasında ne rüşvet almaktan doyuyor ve ne de Valide Sultanı doyurabiliyordu. Memuriyetleri adeta açık arttırmaya çıkarmış, satıyor aldığı parayı da Valide Sultan’la paylaşıyordu. Bu d urum nereye kadar gidecekti? İşte bunu hiç düşünmedi. Nihayet dedikodular ayyuka çıkınca, kendini kurtarabilmek için suçunu Valide Sultan’a yüklemeye kalkınca sadrazamlıktan azledildi ve 14. 4. 1589 da hapsedildiği Yedikule Zindanında boğduruldu.
Mere Hüseyin Paşa Arnavut kökenli bir Osmanlı devlet adamıdır. Başarı merdivenlerini koşar adım çıkanlardan biriydi. Satırcı Mehmet Paşa’nın aşçıbaşısı iken göze girdi. Paşa adeta aşçıbaşısının önüne altından bir merdiven koydu ve basamakları koşar adım çıkmasına vesile oldu. Kapıkulu Süvarisi, Divan-ı Hümayün Çavuşu, Koyun Emini olduktan sonra, Kapıcıbaşı oldu. Sonra da Mısır Valiliği! Valiliği sırasında hem devlete ve hem de kendisine vergi topladı. Daha ileri düzede görev alabilmek için hazinesini bol bol kullanmayı bildi ve kısa sürede Sadrazamlığa yükseldi. En büyük özelliği, belgelerdeki kayıtlara göre rüşvet almaktı. Doymasını bilmedi. Bu yüzden onlarca kişinin malını canını aldı. Öldürülmesini istediği kişiler için görevlilere “Alın, götürün” anlamına gelen Arnavutça “Mere” diye seslendiği için Mere lakabını aldı. Mere Hüseyin Paşa birçok masumun kanı, malı, cani pahasına kesesini doldurdukça doldurdu. Nihayet görevinden azledildi. Ama yılmadı ve sipahileri tahrik ederek ikinci kez sadrazamlığa geldi. Bu gelişinde de vicdansızlığı, acımasızlığı devam etti. Bir Beylerbeyini dayak attırarak öldürttü. Bir kadıya öldüresiye dayak attırdı. Bolca parayı rüşvet vererek Yeniçerileri arkasına aldı. Azli için uğraşanlardan pek çoğunun canını aldı. Yeniçeri ve askerleri birbirine düşürdü. Mere Hüseyin Paşa sadrazam olarak almış başını gidiyordu. Ulemadan pek çoğunu sürgün edip, bir kısmını öldürülmesi gerginliği iyice arttırdı. Sonunda Sipahiler ile Yeniçeriler anlaşarak Hüseyin Paşa’nın azledilmesini sağladılar (30.8.1623). Azledilmek demek, bir anlamda ölmek demekti. Can derdine düştü, on bir ay kaçtı, değişik yerlerde saklandı fakat canını kurtaramadı ve IV. Murat Padişah olunca, verdiği fermanla katledildi.
Yazan İbrahim Balcı
Yazının Devamı : HAİNLER 10
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)