Son Dakika Haberler

HAİNLER- 11- İbrahim Balcı

HAİNLER- 11- İbrahim Balcı
Okunma : Yorum Yap

İbrahim BALCI
İbrahim BALCI

Kahramanlar da hain olabilir. Yeter ki ihanetine karar verilmesin. Gerçekte hain midir? Yoksa oyuna mı getirilmiştir? Bunu tespit etmek çok zordur. Mesela hain denilmiş ve ihanet ettiği kabul edilerek boynu vurulmuş ya da sair şekilde idam edilmiştir. Bunun karar mercii elbette ki Padişahtır ya da Sadrazam ama tabii ki fetvayı verecek olan Şeyhülislam kabul edecek olan Padişah.
Etraftakilerin dolduruşuna gelen Padişahlar haksız yere çok kişinin boynunu vurdurmuş sonra da pişmanlığını dile getirmişlerdir. Ama giden gitmiştir ve hain olarak damgalanmıştır. İhanet etmediğini kim iddia edebilir ki? Sultan’a karşı yanlış yaptınız demek, kelle vermekle eştir. İşte bir örnek: Deli Hüseyin Paşa:
28.2.1656 – 5.3.1656 tarihleri arasında Sadrazam olarak görev yaptı. Yani tam tamamına 6 gün mühr-ü üzerinde taşıdı.  Deli Hüseyin Paşa Budin Beylerbeyliği yaptıktan sonra Girit Muhafızlığına gönderildi. Girit’te iken çok büyük mücadeleler vererek haklı bir şöhretin sahibi oldu. İkinci Vezir rütbesi ile bulunduğu Girit’te Venediklilerle girdiği savaşlardan galip çıktı ve Yanya’yı aldı. Girit’te bulunduğu süre içinde o kadar yiğitlik gösterdi ki nam-ı İstanbul’a kadar gitti ve İmparatorluğu sevince boğdu. Artık yükselme sırası gelmişti. Bu büyük başarıdan sonra Sadrazam Ermeni Süleyman Paşa’nın görevden azli üzerine Sadrazamlık mühr-ü kendisine gönderildi. Seferde iken verilen bu görev maalesef Deli Hüseyin Paşa İstanbul’a gelmeden sona erdi.  Sadrazamlığa getirildiği sırada seferde olduğu için, başkentte işleri kotaracak Sadrazam bulunmadığı için, derhal bir sadrazam atanması gerektiği kanaatine varan Padişah, Deli Hüseyin Paşa’dan sadrazamlığı alarak Zurnazen Mustafa Paşa’ya verdi. Zurnacı Paşa’ya yar olmadı bu önemli görev. Zurnacı Mustafa Paşa sadece 4 saat Sadrazam olarak kalabildi ve görev Boynueğri Mehmet Paşa’ya verildi. Bu paşa da 4 ay görev yaptıktan sonra Sadrazamlığa Köprülü Mehmet Paşa getirildi.  Köprülü ihtiras sahibi bir paşaydı.
Tarih kitapları öyle yazıyor. Deli Hüseyin Paşa ise İstanbul’a kahraman olarak kabul ediliyor ve pek sevildiğinden Köprülü Mehmet Paşa rahatsızlık duyuyordu. Kurnaz Köprülünün önünde durmanın imkânı var mı? Deli Hüseyin Paşa’nın hakkından gelmek için Hüseyin Paşa’yı Kaptan-ı Derya olarak görevlendirilmesini sağladı. Sonra da Rumeli Beylerbeyliğine gönderdi. Filibe Kadısı Süleyman Efendi Sadrazam Köprülü Mehmet Paşa’nın verdiği talimatlara karşı gelemiyor ve yazdığı uydurma şikâyetnamelerle Padişah kandırılıyordu. Hal böyle olunca Deli Hüseyin Paşa acilen İstanbul’a çağrılıyordu. Bu gelişi onun için bir sondu. Hemen Yedikule zindanına atılıyor, İki gün sonra da boğdurulmak suretiyle ortadan kaldırılıyordu (28.12.1958). Bu olay Köprülü için silinmez bir leke olarak kalırken, Sultan IV. Mehmet’in de halk arasında “Zulüm eden Padişah” olarak anılmasına neden oldu. Acaba İhanet eden kim? Hain kim?
Deliden başladık deli ile devam edelim. Bu kez Deli Hasan Paşa çıkıyor karşımıza. Anadolu’da iki asırdır devam eden isyanlar çok can alıyor, çok can yakıyordu. Celali İsyanları ile anılan isyanlar sırasında çok can yandı, çok kan aktı. Deli Hasan Paşa Celali İsyanlarının reislerinden biriydi.  Sırf isyanların bastırılması, Anadolu’ya sükunet getirilmesi için eşkiya reislerinin kazanılması yoluna gidiliyor, Deli Hasan’a da paşalık veriliyordu. Paşa rütbesi verilmekle de olsa, hemen arkasından da Beylerbeyi olarak görevlendiriliyordu. Celali İsyanlarının en büyük önderi Karayazıcı, Deli Hasan Paşa’nın kardeşiydi. Karayazıcı ölünce yerine kardeşi Deli Hasan Paşa geçti. Sokulluzade’nin Diyarbakır’dan gönderdiği önemli ağırlıkları ele geçirdi, Sokulluzade kaçarak Tokat kalesine sığındı. Deli Hasan Paşa kaleyi kuşattı ve paşayı öldürdüğü gibi, kaleyi de yağmalattı. Durmadı, civar il ve ilçeleri de yağmaladı. Üzerine gönderilen Hüsrev Paşa’nın kuvvetlerine bozguna uğrattı. Bilahare Hafız Ahmet Paşa’nın savunduğu Kütahya’yı ele geçirdi. Fakat ona da bir “Dur” diyen oldu. Güzelce Mahmut Paşa’nın güçlü bir ordu ile üzerine geldiğini öğrenince “Özür” diledi. Özür isteği kabul edildi ve Beylerbeyi rütbesi ile Bosna’ya gönderildi. Burada da rahat durmadı ve Padişah’ın emirlerini yerine getirmemekte direnince, pusuya düşürüldü ve asılarak idam edilerek ortadan kaldırıldı.
Kadı Mehmet Efendi Uşakiye Tarikatının kurucu Şeyhi Hasan Hüsamettin’in torunudur. Kazasker Mehmet Efendi iyi bir eğitim gördü ve müderris olarak dersler verdi. Eyüp, Edirne, Medine ve İstanbul Kadılıklarında bulundu (1716-1735). 1735 yılında Anadolu Kazaskerliğine atandı. Hayatı kazaskerlikle geçiyordu. Halep ve Kars’ta da kazasker olarak bulundu. Son görevi sırasında (1745), Nadir Şaha karşı savaşan Osmanlı ordusunun bozulmasını ve yenilmesini sağlamak amacıyla seraskerin öldürüldüğü haberini yayınca ordu bozuldu ve yenildi. Yaptığı öğrenilince görevinden azledilerek Kıbrıs’a sürgün edildi, sonra da idam edilerek ihanetinin karşılığını buldu.
Osmanlı Defterdarlarından biridir Mustafa Paşa, Ayrıca “Müezzinzade” ve “Halimi” lakaplarıyla da anılır. Hayatı zevk ve sefa içinde geçmiştir. Sabahlara kadar devam eden çalgılı, çengili gece hayatı ile tanındı ama kendisinden hiç vazgeçilemedi. Çünkü müthiş bir para politikasına sahipti ve bu nedenle de vazgeçilmezlerdendi. Sır bu yüzden tam dört kez Osmanlı İmparatorluğunun başdefterdarlığına getirildi. Mali bakımdan imparatorluğun işleri ters gidince hemen başdefterdarlığa getiriliyor ve işleri düzeltmede büyük başarı sağlıyordu. Nihayet 1758 de dördüncü kez imparatorluğun başdefterdarlığına getirildi. Huylu huyundan vazgeçer mi? Geçmez! Nitekim aynı yaşama devam etti. Halk sürekli olarak İstanbul’a devletin ileri gelenlerine dilekçe göndererek şikâyet etti. Hayat tarzında da değişiklik olmayınca ve üstelik yaptıklarına bir de yolsuzluğu bulaştırınca olan oldu Musul’da başı kesilerek idam edildi. Kesik başı İstanbul’u gönderildi ve günlerce Topkapı Sarayı’nın orta kapısı önünde ibret-i âlem için teşhir edildi.
Daltaban Mustafa Paşa her ne kadar Sadrazam olarak görevler üstlendi ise de kara cahil biriydi. Okuma yazması dahi bulunmayan Daltaban Mustafa Paşa devşirilen bir Sırptı.  Yeniçeri ocağında yetişti, Cebeci olarak Salankamen savaşına katıldı ve büyük yararlılık göstererek Yeniçeri ağası oldu ve vezir payesi ile Diyarbakır Valiliğine atandı (1696). Sultan II. Mustafa’nın düzenlediği Avusturya seferine Beylerbeyi olarak katıldı.
Bu savaşta da büyük yararlılıklar gösterdi. Bir yıl sonra ordunun Zenta’da bozguna uğramasının sorumlusu olarak vezirliği elinden alındı ve görevinden azledildi. Fakat Karlofça Antlaşmasının imzalanmasından sonra Vezirlik görevi tekrar kendisine verildi ve Bağdat Valiliğine gönderildi. Okuma yazma bilmeyen kara cahil Daltaban Mustafa Paşa’ya Allah yürü kulum demiş durmadan ilerliyordu. Nitekim 1702 de Sadrazamlığa getirildi. Fakat burada fazla kalamadı çünkü cahildi. Cahilce hareket ederek Osmanlı’ya karşı Kırım ayaklanmalarını el altından desteklediği öğrenilince Şeyhülislam Feyzullah Efendi’nin isteği ile görevinden azledilerek Edirne’ye geri çağrıldı ve burada idam edilerek ortadan kaldırıldı (1703).
Yazan İbrahim Balcı
Yazının Devamı : 12
 

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)