-Bendeniz başta olmak üzere- genelde hata ettiğimiz ‘Üç Aylar’ diye yanlış bir kullanım var. ‘Enva-i çeşit’; ‘çok defalar’ ifadelerinde iki çoğulu yan yana kullanmak gibi. Yazımın başlığında belirttiğim ‘Üç Ay’” kavramı; hayatımıza girerek kültürümüze yerleşti. Bu nedenle bu üç aya ve bunların içeriğine; ‘Kur’an-ı Kerim’, ‘Sünnet’ ve ‘Akıl’ paralelinde, genel bir değerlendirme yapmak istiyorum.
Biz; Kameri/Ay Takvimi aylarından olan ve üç ay diye hayatımıza giren; Receb, Şaban ve Ramazan aylarına ayrı bir önem veririz. Ya da bu aylara verdiğimiz önemden olacak, bu zaman diliminde hayatımızda ayrı bir atmosfer oluşur. Herhalde bunda, Hz. Peygamber’e atfedilen, “Allah’ım Receb ve Şaban aylarını hakkımızda hayırlı eyle ve bizi Ramazan ayına da ulaştır” hadisinin etkisi büyüktür. –teşbihte hata olmaz- sporcular; sezonu en iyi performansla tamamlayabilmeleri için sene başında hazırlık kampına girerler. Sanki Receb ve Şaban ayları da; Kuran-ı Kerim’in indiği Ramazan Ayını duruk performas iledeğerlendirmek için, iki ay önceden Ramazan Ayı havasına girmeye başladığımız aylardır. İşte Ramazan Ayı’na hazırlanmak olarak anlayacağımız bu ayların ilki, Receb Ayıdır. Receb Ayı başladı ve biz Receb Ayı’nın ilk Cuma Gecesini Kur’an kaynaklı olmamasına rağmenayrı bir önemde kutluyoruz. Bu gecenin ismi ‘Regaib Gecesi’, diğer bir ifade ile ‘Regaib Kandili’dir ki bu geceyi geride bıraktık. Receb Ayının yirmi yedinci gecesi; ‘İsra ve Mirac Gecesi’dir. Kur’an kaynaklı olan bu gece; (İsra,17/1 ; Necm,53/1-18)’ de anlatılmaktadır ki çok ve çok önemlidir. Receb Ayından sonraki ayın adı; Şaban’dır. Bu ayın on beşinci gecesi de; ‘Berat/Beraat Gecesi’dir. Suçlardan bağışlanmak için özel bir fırsat ve Ramazan ayına artık on beş gün kaldığını hatırlatma anlamını da taşıyan bu gece için Hz. Peygamber’in;‘Şaban Ayının yarısı olduğunda gecesini ibadetle, gündüzünü de oruçlu geçirin’ buyurduğu kaynaklarda yer alır. Bu ayların sonuncusu da, Ramazan Ayı’dır. Kur’an-ı Kerim’in gönderildiği (Bakara, 2/185, Kadir, 97/1)) bu ay; aynı zamanda farz olan orucun da tutulduğu aydır (Bakara,2/183-185). Bu konularda -yani ‘İsra ve Mirac Gecesi’, Ramazan Ayı, Kadir Gecesi ve Ramazan Bayramı hakkında- yeri geldiğinde daha detaylı yazı kaleme alabiliriz. Burada genel bir değerlendirme ile yetinerek şu noktalara dikkat çekmek istiyorum.
Biz, şöyle bir kanıya ya da sonuca varmamalıyız. ‘Tövbe’, ‘zekat’, ‘infak’, ‘sadaka’ gibi bazı ibadetlerde daha fazla sevap elde etmek için; ille de bir sene boyunca bu ayların gelmesini beklemek gerekli değildir. Kur’an-ı Kerim ve Hz. Peygamberin Sünnetinde ibadetlerin kabul edilmesinin olmazsa olmaz tek koşulun samimiyet olduğunu biliyoruz.Çünkü; bazı ibadetlerin ifa edilmesi için olmazsa olmaz olan, ‘belirli zaman ve mekana uyma şartı’; ‘tövbe’, ‘zekat’, ‘infak’, ‘sadaka’ gibi ibadetlerin Yüce Yaratıcı tarafından kabulü için gerekli değildir. Bu durumda esas olan yegane şey; ibadetlerin samimiyet içerisinde yapılıp yapılmadığıdır. Bunun İlahiyat Literatüründeki ifadesi de; ‘İhlas’tır. Öyle ise; mezkür üç ayın hayatımıza kazandırdığı anlamı şöyle anlamamız gerekir: Receb ve Şaban; Kuran-ı Kerim’in indiği Ramazan Ayını; en iyi ve en içtenlikle değerlendirmek için iki ay önceden bu ayın havasına girmeye başlamak ve ona hazırlanmaktır.
‘Üç Ay’ kavramının; psikolojik ve sosyal yönünü de görmezden gelmemeliyiz. Söz konusuaylar; kendisini tanrılaştırmasın diye hata eden bir varlık olarak yaratılan insanın içindeki kötülük duygusunu atmasına ve iyimser düşünerek hayata kazandırılmasına yardımcı olmak ve kişinin küserek kenara çekilip ruhbanlık oluşturmasına fırsat vermemektir. Ayrıca buaylarda toplumsal güzelliğin artırılması da amaçlanmaktadır’.
Halkımız arasında, ‘Receb ve Şaban’ı tamamen oruçlu geçirip, Ramazan Ayı ile birleştirerek üç ay oruç tutmak gibi’ bir uygulama da vardır. Bu şekilde oruç tutmaya Yüce yaratıcı elbette ki, ecir verecektir. Yani eskilerin deyimi ile; bu uygulama faydadan hali değildir. Tam aksine; güzel bir davranıştır. Ancak şu bilinmelidir ki, Kur’an-ı Kerimde açıkça belirtildiği şekilde farz olan oruç, sadece Ramazan Ayında’ dır (Bakara, 285). Hz. Peygamberden de, O’nun Receb ve Şaban aylarını oruçlu geçireceğimize dair bir emir yoktur. Hz. Peygamber’in Pazartesi, Perşembe günlerinde, Muharrem Ayının dokuz, on veya onbirinci gibi günleri oruçlu geçirmesi sebebi ile, bu ve benzeri günlerde oruç tutmak; bizim için sadece nafile ibadet olmuştur.
Bir de şu durum var. Yukarıda mezkür geceler için tutulan oruçların zamanı ile ilgili olarak; şunu belirtmek gerekmektedir. Bizim halkımız genelde kandil geceleri için, önceden oruç tutarak sanki ilgili geceyi karşılamaktadır. Elbette ki orucun sahibi, ecrini alacaktır. Ama, doğru olan da şudur. Kameri/Ay Takvimine göre; günler akşam güneş bitimi ile başlayıp bitmekte ve bu takvime göre biz önce geceleri, sonra da gündüzleri yaşamaktayız. Yani, kandil günü için oruç tutulacak ise, o kandil gecesini takip eden ertesi gün tutulmalıdır. Çünkü; kandil gecesinin gündüzü, o geceyi takip eden ertesi gündür. Düşünelim, biz Perşembe günü akşamleyin önce Cuma Gecesini yaşar, ertesi gün de Cuma Namazına gideriz.Neden? Çünkü Perşembe Günü akşam olduğunda Cuma Günü başlar. Aynen bunun gibiRamazan Ayı geldiğinde de önce Teravih Namazı kılar, sonra oruç tutarız. Neden? Çünkü Şaban Ayı bittiğinde akşamdan itibaren Ramazan Ayı başlamış oluyor. Ramazan Ayı’nın sonunda Arefe Günü akşam olduğunda da Teravih Namazı kılmayız. Neden? Arefe Günü akşam olduğunda; Ramazan Ayı bittiği, Şevval Ayı başladığı ve Arefe Gününün TeravihNamazını önceki akşam kıldığımız için.
Eski köye yeni adet getirmek gibi bir niyetim yok. Ama doğru bildiğim ve inandığımı da –kimseden çekinmeden- söylemek gibi bir yapım var. Bu bağlamda genel bir değerlendirme yaptım. Şu özetle bitirelim. Yazıya şöyle bir başlıkta atılabilirdi. Yahu; ibadet yap ta ne zaman yaparsan yap. Çünkü esas olan; samimiyettir. Buna Cibril hadisinde; ‘İhsan’ deniyor. İhsan; ‘Allah’ın bizi her zaman gördüğünü bilerek yaşamımızın her anındaki hareketimizi; o sorumluluk bilincinde düzenlemektir’. Bu anlayışla yapılan her iş, atılan her adım; ibadettir.
Bu ay ve geceler, kaynaşmamıza, birbirimizi aramamıza, kalbimizin yumuşamasına vesile olmaktadır. Bu nedenle yukarıda, ‘Faydadan hali değil’ ifadesini kullandım. Bu dileklerle, herkesin Receb ve Şaban ayları; mübarek olsun. Ve herkes; nice Ramazan aylarına daha kavuşsun.
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)