Kameri takvimle Zilhicce ayında olmamız bizi, bu ay içerisindeki Hac ve Kurban ibadetlerini değerlendirmeye zorunlu kılıyor. Bunun için bu yazıda Kurban konusunu işleyelim, sonraki yazıda da Hac konusunu ele almaya çalışırız.
Sözlükte; yakın olmak, ulaşmak, sevgiye layık olmak vb. anlamlarındaki Kurban, İslam İlahiyat Literatüründe; dar anlamda, belirli hayvanlarla fakirlerin et ihtiyaçlarını, geniş anlamda da, fakirlerin veya toplumun bir eksikliğini gidererek Allah’ın sevgisine ve yakınlığına kurbiyyet/yakınlık kazanmak demektir. Akraba dediğimiz kan bağımız olanlar da, aynı kökten türeme yakınlar anlamındadır. Bu bağlamda Süleyman Çelebi mevlidin Mirac bahrinde, huşu ile kılınan namaz için; tüm ibadet kavramını içerdiği, Allah’a yakınlık ve ulaşımı da sağladığı anlamında şu enfes dizelere yer verir.
“Her kaçan kim bu namazı kılalar, cümle gök ehli sevabın alalar,
Çünkü her türlü ibadet bundadır, Hakk’a kurbiyyetle vuslat bundadır”.
Yine bu bağlamda biz sevdiklerimiz için, ‘kurban olayım sana, ya da uğrunda kurban olurum’ ifadeleri ile abartılı, duygusallıkla karışık yani mübalağa ederek onun uğrunda her şeyimizi feda edebileceğimizi belirtmek isteriz.
Kaynaklarımızda anlatıldığı gibi Kurban; müslüman, akıllı, ergenlik dönemine girmiş, hür ve nisab miktarına malik yani borçlarını düşüp ve geçim parasını ayırdıktan sonra günün kurunda seksen gram altın değerinde üzerinden bir yıl geçmiş kullanmadığı birikimi olanlara görevdir. Kur’anda kişinin ikamet ettiği bölgede (Hac, 22/32-37) ve Hac ibadeti sırasında yerine getirilmesi gereken bir ibadet (Hac, 22/28 – 29) olarak anlatılan Kurban; Hz. Peygamberin uygulamasında da yerini almıştır. Kur’andaki, ‘Biz her ümmete hayvan cinsinden kendilerine rızık olarak verdiklerimiz üzerine Allah’ın adını ansınlar diye kurban kesmeyi gerekli kıldık. İlahınız tek bir ilahtır. Öyle ise, O’na teslim olun. İhlaslı ve mütevazi olanları müjdele’ (Hac, 22/34) ilahi öğreti bize insanlık tarihi boyunca her toplumda kurban kavramının var olduğunu gösteriyor. Yani Kurban; Hz. Ademin çocukları ile başlamıştır. (Maide, 5/27). İki çocuğu arasındaki –kaynaklarda Habil ve Kabil diye yer alan isimler Kur’anda geçmez- anlaşmazlığı çözmek için Yüce Yaratıcı Hz. Adem’e, ‘çocuklarının birer kurban kesmelerini emretmiş ve kurbanı kabul olanın haklı olduğunun kabul edilmesini’ vahyetmiştir. Hz. İbrahim ile başlayan ise; Adak Kurbanı’dır. Hz. İbrahim ile çocuğu Hz. İsmail’ in diyaloglarının anlatıldığı (Saffat, 37/100-110) olay, O’nun özü ile sözünün uyumluluk arz etmesinin bir sınanmasıdır ki bu olay bize; verilen sözlerde durulması, sonradan -sözlerim çarpıtıldı, montaj var, ben bunu demek istememiştim- mazeretine sığınmadan arkasında durulabilecek sözlerin sarf edilmesi gerektiği, kişinin içi ile dışının uyumluluk arz etmesi ve insandan değil, belirli hayvanlardan kurban olacağının bir öğretisidir. Evlat sahibi olurlarsa ‘en değerli şeyini bile feda edebileceğini’ söyleyen Hz. İbrahim ve eşine Yüce Yaratıcı; ‘sözlerini yerine getirmelerini hatırlatarak’ sadece bir sınama yapmıştır. Hz. İbrahim’in sözünü yerine getirmek istemesindeki ciddiyeti üzerine de Yüce Yaratıcı, ‘bir koç kesmesini’ kendisine önermiş ve ‘İnsanın değil, hayvanın kurban edileceğini’ hem öğretmiş ve hem de emretmiştir. Halk arasında, ‘Hz. İsmail kurban edilseydi –yahudi kaynaklarda Hz. İshak olarak geçer- ; erkek çocuklar kesilecekti’ anlayışı var ki bu; yanlış ve saçmadır. Şayet erkek çocuklar kurban edilmiş olsaydı, insanlık nasıl çoğalacaktı ki? Halk arasındaki ‘bu sırada gökten koç indi’ anlayışı da doğru değildir. Neden gökten koç insin ki? Kurban; Hz. Adem’in çocukları ile başladığı için, o sıra zaten bilinen ve yaşanılan bir ibadetti. Yüce Yaratıcı; sadece Hz. İbrahim’e, bir koç alıp kesmesini emretmiştir. Burada bilinmesi gerekeni tekrar etmekte fayda var. Yüce Yaratıcı Hz. İbrahim’e ‘adakta bulun, çocuğunu kurban et’ diye asla bir tavsiyesi yoktur. Hz. İbrahim’in adağı üzerine Cenab-ı Hak, adeta; ‘peygamberi ki özü sözü bir mi? diye sınıyorum, sizi haydi haydi sınarım, öyle ise; makul söylemlerde bulunun, sonradan pişman olup da sözlerim çarpıtıldı, montaj var gibi mazeretlere sığınmayın’ mesajını veriyor bize. Bunun yanında insanlık tarihinin seyrinde çizgisinden saptırılan kurban ibadetini de ıslah ediyor. Aşırı soğuk ya da sıcak, deprem ya da sel olduğunda, ‘tanrımız bize kızdı, öfkesinden vazgeçsin’ diye tapınaklarına kurbanlar adandığını hatta zaman zaman insanların bile bu anlamda feda edildiğini kaynaklarda bulmamız mümkündür. İşte burada bu yanlışın düzeltilmesi de var. Elbette ki kurban’ın çift tırnaklı, geviş getiren ve otobur büyük ve küçük baş hayvanlardan olacağını söylemek malumun ilamı olur. Hatta; asgari bir yaşındaki koyun, keçinin bir kişi için, en az iki yaşındaki inek, manda ve hemcinsleri ile beş yaşına ulaşmış devenin birden yediye kadar ortaklıkla kesilebileceğini de zikretmek herkese tere satmak olduğunun da farkındayım. Kurbanın etinin önemli bölümünü fakirlere, bir kısmını eşe dosta, diğer kısmını da kendi evine bırakmak gerektiğini ve bayramın ilk üç gününde ifa edildiğini de. Ya da teşrik tekbirlerini farz namazlardan sonra bayramın dördüncü günü ikindi namazına kadar getireceğimizi de.
Her ibadette olduğu gibi kurban ibadetinde de samimiyet çok önemlidir. Bunu da, ‘onların ne etleri ve ne de kanları Allah’ ulaşır. O’na ulaşan sizin takvanız/samimiyetinizdir’ (Hac, 22/37) ayetinden anlıyoruz. Kısacası kurban Allah dışındaki yedek tanrıları gönülden temizleme ve tevhid/tek Allah inancını ifade etmenin bir sembolüdür. Bunun için her ümmete/millette kurban kesmenin emredilmesinin anlatıldığı ayet, ‘İlahınız tek bir ilahtır. Öyle ise, O’na teslim olun. İhlaslı ve mütevazi olanları müjdele’ (Hac, 22/34) şeklinde bitmektedir. Hz. Musa’nın Tur-i Sinaya çıktıktan sonra kavminin buzağıya tapınması (Bakara, 2/54) sonrasında, kendilerine bir sığır kesmelerinin emredilmesi (Bakara, 2/67) aslında, Yüce yaratıcının onlardan gönüllerini Allah dışındaki yedek tanrılardan soyutlamalarını istemesidir.
Zilhicce ayında fakirin et ihtiyacını gidermek veya başka zamanlarda onun bir ihtiyacını karşılamak olsun fark etmez. Şüphesiz ki bu davranış Allah’ın sevgisine kurbiyyet kazanmak yani yaklaşmayı gerçekleştirecektir. Çünkü Hz. Peygamber; ‘insanların en iyisi; başkalarına faydalı olanıdır’ buyurmuştur.
Herkese iyi bayramlar.
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)