Zengin elitlerin, kafalarından atamadığı birkaç ideolojik saplantı vardır.
Birincisi; İşçiler tembeldir. Baskı yapmazsan çalışmazlar.
Bu durum; üretimin bir disiplin işi olmasıyla, işçi düşmanlığının birbirine karıştırılmasıdır.
Bakın bu işin birbirine karıştırılmasıyla ilgili kendimden bir örnek vereyim.
Bursa’da bir oto-sanayinde çalışıyorum. Yıl 1970, işçilerimize tuvalete gitmeleri için fiş verirdik. Eğer işçi günde, ikiden fazla tuvalet fişi isterse, patronun emri gereği fiş vermezdik.
İşletmede, saca ağaç tokmakla şekil verip, otobüs karasörü yaparken, her şeyi işçiden bekleyen ve istediği karı yapamadığından, işçiye daha çok baskı yapmanın faydasına inanan bir patronlar anlayışı vardı.
Bu ve buna benzer baskıların hala sürdüğü işyerleri olduğuna inanıyorum.
Siz patrona, işkence derecesinde baskı yapma olanağını verirseniz, ekmek parası için her türlü cefaya katlanacak insan bulursunuz.
İşçiyi gönüllü işkenceye razı eden; işsizliktir.
Patrona işkence yapma fırsatını veren; gene o patronların kurduğu ve işsizlik üreten o düzendir.
Gelelim yalanların yalanına; “Azınlığın zenginliği hepimizin çıkarınadır.”
Yani halkın, “sosyal eşitsizliği doğallaştırması” için, egemen çevrelerin yarattığı yanılsama.
Böylece, bu genel yanılsamaya dayalı, sahte, uyduruk gerçeklerle yatıp kalkmaya…
Milli devletin yıkılması, özelleştirmeler, kuralsızlaştırılarak açgözlü sermayenin önünün sonuna kadar açılması…
İşte 301 maden işçisinin katili bu anlayıştır.
Zengin oldukları için daha da zengin olanlar, ya da milli devletin yağmalanmasından zengin edilenler, devleti kuralsızlaştırarak yollarına devam ediyorlar.
Devleti küçülteceğiz diyenler, insan haklarını, sosyal hakları, işçi haklarını yok edeceğiz diyenlerdir.
Yani zengin elitlerin yanında, çalışanların karşısında olanlardır.
Tatbikî kurdukları bu yağma düzenini ayakta tutmak için, diktatöre ve zor kullanmaya mecburdurlar.
Demokrasi şarkıları söylemeleri ve söyletmeleri, “sosyal eşitsizlik felaketini” çalışanlara doğal bir şeymiş gibi kabul ettirme çalışmalarıdır.
Asıl olan ekonomidir, gerisi teferruattır anlayışı; düzen patronların düzenidir, onlara itaat edin anlamındadır.
Elbette üretmeliyiz, elbette bir vatanımız olmalı ama çalışanların hakları olmalı…
İktidarda çalışanlar çoğunlukta olmadığı sürece, bu yalan düzeni, yani zenginlerin daha da zenginleşmesi halkın yararınadır anlayışı sürer gider.
Bülent Esinoğlu
18.5.2014, bulentesinoglu@gmail.com
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)