Kriz dönemlerinde, çalışanlar hak ettiğinden daha az gelire ulaşırlar. Zengin elitler ise; hak ettiğinden daha çoğunu elde ederler.
Avrupa ve Amerika’daki uzun süreli kriz, (Türkiye’de de öyle) uzun süreli işsizliklere sebep oldu.
Uzun süreli işsizlik, bilinçsiz kitlelerde bedensel ve ruhsal tükeniş yarattı. Bilinçli kitlelerdeyse, düzene karşı tepkiye dönüşmek üzeredir. (Bizdeki Gezi direnişi gibi…)
Şimdi ki Avrupa, bu tepkinin örgütlenmesi sürecine doğru ilerlenmektedir.
Alt sınıflara karışma ihtimali ve korkusu, alt sınıflardan daha fazla soyutlanma, orta sınıfı kurtarmadı.
Yani alt sınıfların değersizleştirilmesi, kriminalize edilmesi artık işlemez hale geldi.
Gelir dağılımını düzeltmek ve işsizliğe çare bulmak yerine, sadakayla mutlak yoksulluğun direncini kırma dönemi Avrupa’da artık işlemiyor.
Bizde kadercilik devrede olduğundan, işlemeye devam ediyor.
Avrupa Parlamentosu seçim sonuçları hem Avrupa’da hem de Türkiye’de tartışılıyor. Bizdeki tartışmanın zeminini Batıdan gelen yorumlar belirlediği için, bizdeki yorumlarda Avrupa elitlerinin yorumuna benziyor.
Oysa Avrupa’daki tartışmanın temelinde, at pisliği teorisi kendini gösteriyor.
Avrupa’da yükselen milliyetçiliği, yabancı işçilerin çalışmasına, yabancı düşmanlığına bağlanması, bir saptırmacadır.
Avrupa’daki liberalizmin yaşamasındaki temel fikir; yoksula yardımın yolunun, zengini desteklemekten geçtiğidir.
Yani zengini daha zengin yaparsak, onlar da yeni iş yeri açar(!) Daha fazla işçi çalıştırır(!)
Zengin daha çok zenginleştikçe, tabana doğru zenginliğin sızıntısı olur. Yoksulluk azalır.
At pisliği teorisi de buradan çıkıyor.
Ata çok arpa verirsen, at güçlenir, daha çok yük çeker. Atın pisliğinin içindeki arpalardan beslenen kuşlar olur.
Yoksulluğu ortadan kaldırmak için zenginlerin desteklenmesi fikri; küreselleşmenin de ana fikridir.
Kendi kendini besleyen bu kehanetin, dünya ölçeğinde uygulanmasında, sömürgeci ülkeler, sömürülen ülkelerin büyümesini, enflasyon ihraç ederek alınca, tam da at pisliği teorisi yerine gelmiş olur.
Sömürücünün sömürmesi için kurduğu hukuk düzeni de, at pisliği kandırmacasıyla güvence altına alınır.
Hem dünya, hem Türkiye yeni bir döneme giriyor.
Avrupa Parlamentosu seçimlerinde, gözden kaçan bir durum oldu. Daha doğrusu; At pisliği teorisi yanlıları, “gerçekte ne oluyor-u” gizlemek için seçim sonuçlarını çarpıtarak dünya kamuoyuna verdiler.
Avrupa’daki seçimlerde milliyetçilerin çok oy almasını; ırkçılık olarak gösterdiler.
Evet, içinde ırkçı örgütlenmeler olmakla birlikte, “at pisliği teorisine karşı” tepkilerin varlığı da bir gerçek.
İtalya seçimleri ise çok farlı oldu.
Seçim çalışmalarını, at pisliği teorisine karşıtlık üzerine kuran sol, seçimlerde %41 oy aldı.
Demek ki Avrupa’daki tepki oylarını sadece ırkçılık gibi göstermek, günü kurtarmayı amaçlayan at pisliği teorisi yanlılarıdır.
Gelir dağılımında adaleti sağlamak için sadaka yolunu seçmeyip, gelir dağılımını düzeltecek siyasetler üretmenin ne kadar önemli olduğu bir kez daha kanıtlandı.
29.5.2014, bulentesinoglu@gmail.com
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)