Vaktiyle Simas’ın sahilinde bir gazino varmış, Ahali sandallara biner tüm Simas halkı denizden sahnede bulunan mızıkacıları seyredermiş, Öyle gazinonun içine girmek cesaret işi, nerden girecek gariban Simaslılar, en üst düzey Bürokratlar, Büyükelçiler, Sosyeteler, Fistonlu etekler, İbrişim kumaştan fırfırlı patiskaya kadar, pazen içinde kataloş göbekli karıların korseleri yabana atılır gibi değil tabi,
Markaya meraklı kadınlar, Garo’nun terzihanesinde ölçü verip, makastarın kalıp çıkarmasıyla işler bitmez, Garo bu, Provanın tarihi genelde “Ece Ajandasına” yazılır,
“ Bu ajanda aslında sırlar dünyasıdır.”
Garo’nun yanında kalfa Andon ise Simas’ın en çapkın adamıdır.
Provalarının en kısası bir aydan az değildir,
Hiçbir prova üç ay sürmemesi gerekir, kalfalığın genel kuralıdır bu.
Andon’u Simas’da bilmeyen yoktur, eskilerden duyduğumuz, Simas tarihinde kaçak et kesen Doktorların en yakın müşterisi Andon dur.
Yer altı Kürtajların tek gediklisi dir.
Bu yüzden Simas da genel olarak birçok çocuk Garo ve Andon’a “Cici Baba” der.
Bir gün Andon, listeyi karıştırırken, çocukların isimlerini unutmamak için lakaplar taktığını ve Garo’nun veletlerle benzeş olmaması için defteri tekrar, tekrar kontrol eder!
Derin hayretler içerisindedir.
Palyaço, Pinokyo, Tuzsuz, Kemiksiz, Yolgeçen…
Tamam bunlar bendendi der.
Garo’nun listesi ise bayağı kabarıktır!
Simas burası, boğazın bir ucunda, en son sahilinde insanları tanırsınız, komşuluk, kadirşinaslık, misafirlik, hatır ve hatırnaz insan ilişkileri, saygın bürokrat kesimin saygıdeğer insanlarının kültürel olarak taktir ettiği semt sakinleridir.
Garo genelde deliğe misket koyan kişidir. Renkli cigozlar vardır, cam kenarındaki saksının içinde, saksıyı yanına alır,
Andon geç bakalım karşıma der.
Andon sag elini okey işareti gibi yapar, Garo, Andon’un elindeki deliğe cigozları sıra ile atmaya başlar. Bir iki üç, onüç, onaltı, hep son seferinde onyedinciyi sokar delikten.
Her bir cigozun ayrı bir anlamı ve ayrı ismi vardır.
Garo kendi çocuklarına farklı isimler takar!
Parabaş, Şimşir tarak, Yalancı, Budala, Şaklaban, Şımarık, Denizkızı, Çiftkeneset, Samsar, Hıyarağası.Lafgezen, birde BİNNAZ..
Bunların hepsi zamanla büyüyecektir. Birbirlerini tanımayan bu insanlar zamanı gelince büyük adam olacaklar ve Simas’ı yöneteceklerdir.
Simas halkının kocaman meclisi vardır.
Meclis saygı duruşu ile başlar ve “Çalgıcı Karısı BİNNAZ” resmi marşı ile toplantıya başlarlar.
Ve bir gün, yüksek tepelerin asma katlarında ahalinin ileri gelenleri ile Skletrinaslı İbrahim Müteferrika torunlarından Simas tarihe yetişmiş dede mesleğini yapan “Yolcudur Abbas “ Göze gelmiş yüksek tepelerin asma katında boğazı seyrederken kalabalıkta Simas kızlarından bir garson gelir.
Efendim siz ne alırsınız!
Ne yiyoruz, Ne içiyoruz,
Limonatanın olmadığı yerde, Vişne suyuna Abdurrahman Çelebi derler. lakin o dahi yoktur.. Keçinin olmadığı yerde kuzu hikayesi değildir yaşanılanlar.
Yolcudur Abbas şiparişi verir..
Bir Tramisu, yanında Bihter çikolatadan yapılmış dondurma, üzerinde tek bir dilim çikolata, lakin dondurmaya batırılmış olsun..
Ve tramisu gelir. Lakin çikolata parçası Tramisunun üzerindedir..Yan gözle kıza bakar.
Garson kız, Yolcudur Abbasın yanında genç ve yakışıklı Gölgeler Prensine vurulmuştur…
Yolcudur Abbas sadece güler, Garson kızla göz göze gelir, ellerini hafif çaktırmadan açar ve bilemem der..
Eh gözler oynaşta olunca, Gölgeler Prensinin dondurması geçikmiştir,
Abbas patlatır! sade dondurmanın geç gelişi Kaymak olmasındandır. Gölgeler Prensi Güler…
Yolcudur Abbas afiyetle yer ve arkasına yaslanır.
Derin bir ohh çeker.
Bir tramisunun hatırı çok farklıdır. Tramisunun her katında ayrı işçilik, emek ve aşk vardır.
Yolcudur Abbas, sahile bakar ve yürüyen insanların arasında Garo ve Andon’un çocuklarından bir kaçını görür..
Simas’ın Halk meclisi vardır…
Ayağa kalkar, Yolcudur Abbas Bağlasan Durmaz der ve gider…
Devam edecek….
Mustafa BALCI.
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)