Son Dakika Haberler

DEMOKRASİ BU MU?

DEMOKRASİ BU MU?
Okunma : Yorum Yap

ibalci-115 Temmuz 2016 da beklenmedik bur olay oldu; hükümete
darbe! Saat 22.00 civarında. Bu saatte ne darbesi? Darbeciler bu kadar
kıt görüş sahibi mi? Yoksa geri zekâlı mı? Bu saatte darbe yapmaya
kalkışmak, ateş kazanına girmekten başka bir şey değildir.
Yaşım itibariyle ihtilâller ve darbeler yaşadım. Örneğin;
27 Mayıs 1960 ve 12 Eylül 1980 olayları darbe değil düpedüz ihtilâldi.
İhtilal veya darbe yapacak olanların hata yapma şansları yoktur. Hata
yaptıkları anda kaybederler. Nitekim Alb. Talat Aydemir başında
bulunduğu grup iki kez darbe teşebbüsünde bulundular. Her ikisinde de
hatalıydılar. Hata yaptıkları içindir ki 22.2.1962 darbesi/ayaklanması
bastırıldı. Darbeciler, günün koşulları dikkate alınarak affedildiler
(30.04.1962). Rahat durmayan Alb. Talat Aydemir 20.05.1963 de ikinci
kez darbe yapmak için ayaklandı, başaramadı ve olay bastırıldı.
Sonunda yargılanan darbeciler (Talat Aydemir ve Fethi Gürcan) idam
edildiler (05.07.1964).
12 Mart 1971 de de bir darbe yapıldı. Bu darbede gereği
kadar başarılı olmadı. Darbe hayli ses getirmesine karşın siyasi
partileri kapatmadı. Hükümetin istifası üzerine yeni hükümet kuruldu.
Olay atlatıldı ama bir türlü siyasi ve ekonomik istikrar sağlanamadı.
Çok geçmedi, on yıl sonra bir ihtilal daha meydana geldi. 12 Eylül
1980 darbesi darbe değil düpedüz mükemmel organize edilmiş bir
ihtilaldi. Bu dönemde ülkede siyasi yelpaze feci derecede bozuktu. Sağ
sol çatışması doruk noktadaydı. Öğrenci hareketleri ve çatışmaları,
işçi olayları; işçi, memur, polis, öğretmen sendikalarının bitmez
tükenmez mücadeleleri… Ülke genelinde şehirlerde meydana getirilen
kurtarılmış bölgelerin her geçen gün artması mahalle ve sokakların
bölünmesi, mezhepçilik yapılarak katliamların başlatılması! Yine
mezhepçilik sonucu şehirlerin devletin kontrolünden çıkması! Her gün
karşıt görüşlü 25-30 kişinin öldürülmesi… Siyasi cinayetlerin çokluğu,
köylerin, ilçelerin basılması! Sıkıyönetim ve Olağanüstü Halin devamı
ve nihayet 12 Eylül 1980 ihtilalinin gelişi ve gerçekleşmesi.
Darbe ve ihtilal yapacak olanlar hata yaptığı an
kaybederler, yapmazlarsa istediklerini elde edebilirler. 1960
ihtilalinde hata yapılmadı. KKK Org. Cemal Gürsel tarafından Başbakana
mektup yazarak uyarıldı. Ancak dikkate alınmadı. Başbakan Adnan
Menderes’in istifa isteği Cumhurbaşkanı Celal Bayar tarafından “Dere
geçilirken at değiştirilmez” denilerek kabul edilmedi. Talat Aydemir
darbesinde hata olduğu için başarılı olamadı. 12 Mart ise darbeden
ziyade muhtıra idi, hükümet istifa ettirildi, yeni hükümetler kuruldu
ama bir türlü istikrar sağlanamadı ve 1980 ihtilali oldu. Bu ihtilalde
de hata olmadı. Genel Kurmay Başkanı Kenan Evren ve dört kuvvet
komutanından meydana gelen Konsey ihtilali yaptı. Konsey ihtilali
başardı ama çok da can yaktı. Çözümü hapis ve idamda aradılar. Öğrenci
olayları, vurma, kırma olayları birden bire bıçak gibi kesildi. Buna
rağmen gereği gibi istikrar gelmediyse de demokrasiye geçildi. Yeni
anayasa ile birlikte yüzde doksan iki oyla Kenan Evren
Cumhurbaşkanlığına seçildi 1980 den 2016 yılına kadar her hangi bir
darbe teşebbüsü olmadı. Darbe yapılacak iddiası ile bir grup cemaat
mensubunun hazırladığı sahte belgelerle çeşitli isimler altında Türk
ordusunun budanması yoluna gidildi. Pek çok üst rütbeli subay hapse
atıldı ama birkaç yıl sonra bütün bunların düzmece olduğu anlaşılınca
hapistekiler salıverildiler. 28 Şubat darbesi, hatta muhtıra bile
değil, yapılması gereken işlerin önerilmesiydi, tutmadı.
Son darbe 15 Temmuz 2016 günü yapılmak istendi. Faaliyete
geçildi ama başarılamadı. Başarılamazdı da. Zira hatalarla doluydu.
Plan ve programında bu kadar çok hata olan darbe elbette ki başarılı
olamazdı, olamadı da. İyi ki öyle oldu. Eğer gerçekleşseydi hiç şüphe
yok ki ülke en azından 20-25 yıl geri gidecekti, bu hep böyle
olmuştur.
Darbeciler 15 Temmuz gecesi saat 22.oo civarında harekete
geçti. Tanklar, araçlar ve askerler yollardan geçerken mobese
kameraları kapalı mıydı? Hiç mi gören olmadı. Devletin MİT’i, emniyeti
ve Jandarmanın istihbarat birimleri ne iş yapıyordu. Ben hiç böyle bir
darbe duymadım. Darbenin mimarları genellikle kurmay subaylardan
meydana gelir onlarda her şeyi iğneden ipliğe hesap ederler. Bu işte
neden dikkatli olmadılar acaba? Akşam saatlerinde, halk daha evlerine
gitmeden yapılmak istenen darbeler hatalar zincirinin devamıdır.
Başarılı olma şansı yoktur. Olsa bile darbenin başarısı, ülkeye
istikrarsızlığı getirir. Bunun acısını ülkemiz çok çekti.
Başarılı darbelere bakınca görülür ki yapacaklar tıkır
tıkır işler. Gecenin çok geç saatinde harekete geçilir. Sıkıyönetim
ilan edilir, Belirlenen noktalar işgal edilir, tutuklanacaklar
evlerinden veya görev yerlerinden alınır, TV ve radyolar susturulur.
Bunların hiç biri olmadı. Yapamadılar, beceremediler. Bu işi
kotaranlar hem darbeyi ve hem de kendilerini rezil ettiler.
Darbeciler TRT yi basıp zorla bildiri okuttular. Türkiye
genelinde yayın yapan TRT den başka 64 televizyon kanalı daha olduğunu
bile dikkate almadılar. Neye güvenerek bunu yaptılar? Demokrasi savaşı
veren ve demokrasiyi yaşatmak için uğraşan Silivri boğuşmaları,
yolsuzluklar, hırsızlıklar, devletin 1923 den bu yana olan
kazanımlarını pazarlayanlarla, satılmaması için boğuşanlar, uğraşanlar
darbeciler karşında susar mı? Asla! Susmadılar, gereğini yaptılar,
halka beraber direndiler.
Bugüne kadar hangi ihtilal ve darbede TBMM, yani milletin
siyasi Kâbesi bombalandı? Sen bombaladın? Neden? Ne adına, Kimin
adına? Her halde demokrasi adına değil!
Darbe için yeteli hazırlıkları yapmadan, tatbikat bahanesi
ile ana kuzusu askerleri nasıl halkın üzerine gönderirsin? Ya halkın
üzerine gönderilen askerlerin tamamı silahlarını kullansalardı neler
olurdu? Az da olsa kullandı, silahlı müdahalede bulundu ve hayli de
vatandaşın ölüm ve yaralanmalarına neden oldular. Beştepe silahla
tarandı, Gölbaşındaki Özel Kuvvetler Kumandanlığı basılarak 47 yiğit
görevli şehit edildi. Kurtarmak istediğiniz demokrasi bu mu?
Varsayalım başarılı oldunuz, İran ihtilalinde Hümeyni’nin Paris’ten
getirildiği gibi sizde ABD den Fettullah Gülen’i mi getirecektiniz?
Sizin demokrasi anlayışınız bu mu?
Nereden bakılırsa bakılsın hata ve zavallılık. Demokrasi
yaşamak yaşatmak, saygı ve barış, insanların birbirini sevmesi, yasal
haklarını dilediği gibi kullanma kurallarının kabullenmesi demektir.
Nerede? Hiç öyle bir şey olmadı, bütün bunlar yok sayıldı. Olaydan
haberdar edilen Sayın Cumhurbaşkanı aynı hatayı yaptı. Çünkü isteği
daha önceki söylemlerine tersti. Sayın Cumhurbaşkanı televizyondan
halka hitaben “Tüm halkımız sokağa çıksın. Meydanlara hâkim olsun”
diyordu. Hatası burada. Çünkü Cumhurbaşkanı 2013 de Gezi direnişi
sırasında yaptığı konuşmada “Sokağa çıkanlar vatan hainidir” diyordu.
Böylesine çelişki sonunda ölüm getirdi. Bu darbede halk sokak
başlarını tutan askere karşı direndi. Asker de silah kullanarak onca
insanın ölmesine ve yüzlercesinin yaralanmasına neden oldu. 2013
sokağa çıkan halk vatan haini, 2016 da sokağa çıkan halk vatansever
olabilir mi? Demokrasi de böylesi çifte standart var mı? Bu bizimkiler
iyi, sizinkiler kötü anlamını vermiyor mu?
Cumhurbaşkanının bu konuşmasından sonra halk sokağa
döküldü ve demokratik haklarını kullanmaya, protestosunu yapmaya
başladı. AKP lisi, CHP lisi, MHP lisi, hatta HDP lisi ve diğerleri…
Kimse geri kalmadı dışarı fırladı ve demokrasi savaşının kazanılmasına
destek verdiler. Bütün bunlar doğru! Peki, yanlışlara ne diyeceğiz?
Sokağa çıkın denildi ya ne kadar sağ ve dinci fraksiyon varsa meydana
çıktılar. Genel Kurmay Başkanlığı önünde Nakşibendiler kafa
sallayarak, bel kıvırarak, hu çekerek zikir ettiler… Grupların “Allahü
Ekber” slagonları ile yürümeleri topluluğu hareketlendirirken,
kalabalığın içine iç dünyaları karışık ve bulanık suda balık avlama
sevdası içinde olanların silahları (tabanca ve saldırma) ile gelmeleri
demokrasi için mi? Elbette değil, intikam almak için! Kimden? Kim
olması önemli değil, karşısına çıkandan. Nitekim televizyonlardan
görüntülenen ve sesleri kaydedilen bir gruptan “Dört kişiyi öldürdük
bu beşincisi” sözlerinin duyulması, demokrasiyi savunmak mıdır? Yoksa
vahşet midir? O hallettikleri dört kişi kimdir? Emir kulu asker, o
anda silah kullanmayan asker! Ya da kendisi gibi sivil vatandaş! Bu
demokrasi adına yapılan bir eylem midir?
Suriye’deki çatışmalarda gördüğümüz sahneleri gördük
burada. Saçları, sakalları, başında takkesi, giydiği şalvarı ile ben
bin yıl geriden geliyorum imajını yaratan meczuplar mı Demokrasiyi
koruyacak? Demokrasi hoşgörü ve uzlaşıdır? Bu tiplerden böyle bir şey
beklenir mi?
Hazreti Ali’ye Allah’ın Aslanı denir. Söylem Hz.
Muhammed’din (c.c.) dir. Hz. Ali’nin kılıcı Zülfikâr çatallıdır neden?
Rakibine vurduğu zaman kılıcın sonuna kadar vücuda girmemesi,
takılması ve hasmının ölmemesi içindir. Olur ya ölmeyen rakibi İslam’ı
kabul eder! İşte hoşgörü budur.
Fotoğrafını gördüğümüz eli palalı adam sen kimsin? O
palayı neden getirdin? Sen o pala ile demokrasiyi korumaya mı yoksa
adam öldürmeye mi geldin? Ya sen eli tabancalı adam; senin işin silah
çekip insan öldürmek mi? Demokrasi adına yapılacak olan bu mu? Yere
düşürülmüş askere, kot pantolonundan çekip çıkardığı palaska ile
insafsızca vuran delikanlı sen bunu demokrasi adına mı yapıyorsun.
Bir, iki, üç vurdukça vuruyorsun… Hıncını alabildin mi? Hz. Peygamber
“Sizden aman dileyene dokunmayın” demedi mi? Dediğine göre, silahını
atan, teslim olan askeri dövmek, linç etmek neyin nesi? Bunu demokrasi
adına mı yaptınız?
Sayın Cumhurbaşkanının sokağa çıkın çağrısını takiben
camilerden sürekli ezan okunması, salavat getirilmesi ve ilahiler
okunması ve takiben de sokağa çıkın çağrılarının yapılması, olagelen
ölü/şehit sayısının artmasına neden olmadı mı? Bütün bunlar demokrasi
adına mı yapıldı? Demokrasi bunu mu gerektiriyor? Yoksa İslami bir
devlet yönetiminin ilk sesleri midir? Hiçbir ülkede dini mekânlar bu
kadar uzun süreli siyasi çıkar amaçlı kullanılmaz. Demokrasi adına da
olsa!
Bir de merak ettiğim şu: En küçük bir olayda yayın yasağı
koyanlar, darbe için neden yayın yasağı koymadılar? Enteresan değil
mi? Bu da mı demokrasi adına olan bir şey?
Bu darbeden kazanan kim olmuştur. Belki demokrasi
denilecektir ama yeterli değildir. Hedef 2023 ‘ün gereği gibi açılımı
yapılmalıdır ve değerlendirilmelidir. 1923 de Cumhuriyet kuruldu 2023
de Cumhuriyetin köküne asit mi dökülecektir yoksa? Bunun yanıtını
vermek gerekir. Acaba hedef laik devletin ortadan kaldırılması mıdır?
Darbeciler bunu mu gerçekleştireceklerdi? Belki de ama toplumun
direnci buna izin vermedi. Yapılan yanlış ve hatalar bir yana
demokrasi bu işte…
Bir olay şöyle veya böyle gelişti. Başladı ve bastırıldı.
Ama bazı noktalar henüz aydınlığa kavuşmadı… Darbeyi haber alamayan
MİT’in başındaki kişi hala aynı görevde duracak mı? İstifası
istenmeyecek mi? Ordunun istihbaratının başında bulananlar bu darbe
yapılacağını bilgisini nasıl haber alamadı… Hala bu birimin başında
bulananlar görevde kalacak mı? Türkiye Cumhuriyetinin Genel Kurmay
Başkanı saatlerce esir tutuldu. Birkaç gün göstermelik Kuvvet
Komutanlığı yaptıktan sonra Genel Kurmay Başkanlığı görevine getirilen
Org. Hulusi Akar hala Genel Kurmay Başkanlığı görevinde kalacak mı?
İstifa etmek gibi bir erdemi düşünmez mi? Bir Genel Kurmay Başkanının
kendi ülkesinde ve kendi ordusunun subayları tarafından esir edilmesi
her halde demokrasi ile bağdaşmaz. Bu tahammül edilir gibi değildir.
Darbenin önlenmesi için herkes fikir birliği içinde
hareket etti. Mecliste dört parti aynı fikir ve görüşte birleştiler ve
demokrasinin korunması için her türlü mücadeleyi vereceklerini
açıkladılar. Mükemmel bir örnek! İşte Demokrasi bu! Demokrasinin yok
edilmemesi için hızını kontrol altına alan bir örgüt daha var PKK…
Darbe gününden bu yana hiçbir eylemi duyulmadı. Müthiş bir gelişme…
Demek ki onlarda demokrasiden yana. Demokrasinin korunması sadece
iktidara, diğer partilere değil, her örgüt ve her insana gerekli…
Darbe bastırıldı, millet rahatladı, siyaset rayına oturdu
ama halk hala sokaklara çıkmaya, meydanlara hâkim olmaya çağrılıyor…
Televizyonlar haber akışını devam ettiriyor. Devamlı tevkifler ve
takipler var. Kaçanlar kovalanıyor, yakalanan hapse tıkıyor. Üst
rütbeli de var er de var. Sayıları her geçen dakika artıyor. Ama
enteresan olan AKP Genel Başkan yardımcısı Şaban Dişli’nin kardeşi
generalin darbenin planlayıcılarından biri olarak gösterilmesi! Bu
nasıl bir şeydir? Bir kardeş iktidarın güçlü adamı diğeri darbenin
planlayıcısı yoksa demokrasi bu mu?
Sözcü Gazetesindeki Yılmaz Özdil’in yazısının son
paragrafı şöyle: “14 yıldır PKK yi bitiremeyen, 13 aydır bombalamaları
engelleyemeyen hükümet 4 saatte darbeyi bitirdi! Biz de yedik, helal
olsun vallahi!”
Yılmaz Özdil’in bu yazısını okuduktan sonra hükümetin
darbe olayından yararlanarak çok güçlendiğini, dolaysıyla tek
adamlığa gidecek her yolun yeniden gündeme getirileceğini hatta
gerçekleştirileceğini anlamamak safdillilik olur… Bekleyeceğiz,
göreceğiz. Çünkü demokrasi ile yönetilen ülkelerde çareler
tükenmez… Demokrasiyi darbecilerden kurtaran toplum, kötüye yelken
açmaz…
İbrahim Balcı

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)