Demek “üst akıl” ile mücadele edeceksiniz…
Demek FETÖ ile mücadele edeceksiniz…
Ve demek bu mücadeleyi okul müfredatından Atatürk’ü çıkarıp -Cemaat benzeri- yeni “Altın Nesiller” yetiştirerek yapacaksınız!
Peki…
“Sigma Chi” adını duydunuz mu?
ABD üniversitelerinde 1855 yılından beri faaliyette olan “kardeşlik örgütü.”
Sembolü, mavi zemin üzerindeki beyaz haç.
Amacı; eğitim alanında söz sahibi olmak, öğrenme idealini yaygınlaştırmak!
Sigma Chi, dünyaya yayıldı.
II. Dünya Savaşı bitiminde Türkiye’ye ulaştı.
Önce, 1947’de Truman Doktrini ile ABD’den askeri yardım geldi.
Sonra, 1948’de Marshall Planı ile ABD’den ekonomik yardım geldi.
Ve en sonunda 1949’da Eğitim Antlaşması ile ABD’den müfredat yardımı geldi.
Birini yazayım:
Adı; James William Fulbright (1905-1995)…
Arkansas Üniversitesi’nde tarih ve George Washington Üniversitesi’nde hukuk okudu. Sigma Chi üyesiydi.
Senato Dış İlişkiler Komitesi başkanlığını en uzun süre yapan bu ABD’li senatör, eğitim ve kültürel değişim yoluyla ülkeler arasında ortak bir anlayış geliştirmek amacıyla Amerikan Kongresi’nden 1946 yılında kanun çıkarttı.
Üç yıl sonra…
Tarih: 27 Aralık 1949.
Türkiye ve ABD hükümetleri arasında Eğitim Komisyonu kuruldu.
Komisyon; dördü T.C vatandaşı, dördü de ABD vatandaşı olmak üzere sekiz üyeden oluştu. Çoğunluğu sağlamak için komisyonun başkanı ABD büyükelçisi oldu!
Milli Eğitim Bakanlığı’nda; personel politikalarından ders programlarına kadar pek çok konuda stratejik planlama yapan “Eğitim Araştırma Geliştirme Daire Başkanlığı” adlı komisyonun varlığı bu antlaşma sonucu gerçekleşti. Personelinin üçte ikisi Amerikalı’ydı!
Gelelim değiştirilen müfredata…
TÜRK’Ü YOK ETTİLER
II. Dünya Savaşı’ndan sonra okullara ABD’den sadece süt tozu gelmedi.
Halktan gizlenen eğitim antlaşmasıyla ABD, Türkiye’ye uzman, araştırmacı, öğretim üyesi adı altında personel gönderdi. (Parasını da bize ödettiler!)
İşte… Çoğunluğu Sigma Chi üyesi bu Amerikalılar, okul müfredatlarını/öğretim politikasını kökten değiştirdi.
Müfredata bol bol “Atatürk” adı konularak, “Atatürk düşüncesi” yok edildi!
“Soru soran-sorgulayan” yerine, “ezberci-nakilci” öğrenci yetiştirmek amaç oldu.
“Aramanın-araştırmanın” yerini, Batı’dan “dayatmalar” aldı.
İlkokuldan üniversiteye kadar ders kitapları, Şarkiyatçılar’ın, Batı merkezli kurgu tarih yığınıyla dolduruldu. Batı, uygarlığın-çağdaşlaşmanın beşiği olarak öğretildi.
Batı tarihçileri, hiçbir bilimsel temele dayanmayan Türkler hakkındaki kitaplarıyla insanlarımızı komplekse soktu; güvensiz yaptı.
“Türk” kavramı unutturuldu.
“Türk dili” unutturuldu.
“Erken Türk” (Etrüsk) tarihi yerine “Antik Yunan” öğretildi.
Atatürk’ün büyük çabayla çalıştığı “Türk tezi” tarih araştırmaları “safsata” olarak gösterildi.
Bu sebeple Eskişehir Çifteler İlçesi Yazılıkaya Anıtı’nın okunmasıyla ortaya çıkarılan Frigyalıların Türkçe konuştuğu gibi tezlerin üzeri örtüldü.
Binlerce yıldır onlarca devlet kurmuş Türkler, “göçebe” yapılıverdi. Sümerler, Hititler unutturuldu.
Evet. Cumhuriyet’in temel tezlerinden olan Türk tarihi uygarlığı hafızalardan silindi.
Yetmedi. Cumhuriyetin “ulus devletten” çıkarılması için “Osmanlıcılık” moda haline getirildi.
Ki bu Osmanlı tarihinden de Türkler çıkarıldı. Bu tarih okumalarında salt dinsel vurgular ön plana getirildi. Sanki İslam’dan önce Türk tarihi yoktu!
Hangisini yazayım…
ABD’nin eğitim stratejisiyle; kimliğimize, kişiliğimize büyük saldırıda bulundular.
Evet. Amaçları belliydi…
ASIL HEDEF
Müfredat sorunu AKP ile başlamadı.
Bu bir ABD eğitim politikasıdır.
Ve yaklaşık 70 yıldır uygulanmaktadır.
Anımsatmak isterim:
Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay ne demişti:
“Bugünkü okullarda yetişen gençlere ülke yönetimi teslim edilemez. Biz, laik okullara karşı İmam-Hatip okullarını bir seçenek olarak düşünüyoruz. Devletin kilit mevkilerine yerleştireceğimiz kişileri bu okullarda yetiştireceğiz.”
Anımsatmak isterim:
Cumhurbaşkanı Kenan Evren ne demişti:
“İmam-hatip okullarında iyi eğitim veriliyor. O çocuklardan zarar gelmez. Türkiye laikliği dinsizlik olarak anlamış, yanlış tatbikatlar yapmıştır. 1930’lardaki laiklik anlayışını yanlış olarak görüyorum.”
Hiç şaşırtıcı değil.
İkili eğitim antlaşması sonucu ABD, azgelişmiş ülkeler için öngördüğü “dinsel eğitim” ya da “eğitimin dinselleştirilmesi” politikasıyla ders kitaplarını yıllar önce “dincileştirdi.”
Hatırlatırım: İlkokullara din dersi II. Dünya Savaşı’ndan sonra kondu!
Müfredat konusunda mesele sadece bu da değil…
Atatürk’ün üzerinde hassasiyetle durduğu -Osmanlı’yı yok eden- Batı sermayesinin kolayca kabulü için “tam bağımsızlık” unutturuldu. “Karşılıklı bağımlılık” gibi içi boş kavramlarla kafalar karıştırıldı. “Müttefik” kavramı kolayca boyun eğilene dönüştürüldü!
“Ulusal egemenlik”, “halkçılık” gibi değerli kavramların yerini içi boş sahte “Batı demokrasisi” aldı!
Batı’ya teslimiyeti, “Atatürk Batı’ya yönelmişti” yalanıyla yaptılar. Oysa Atatürk’ün kurduğu halkçı cumhuriyetin Batı’yı kopya etmekle hiç alakası yoktu. Keza…
Atatürk devrimleriyle Osmanlı Tanzimat reformu maksatlı olarak birbirine karıştırıldı. Amaç, Kemalist devrimci düşünceyi-eylemi yok etmekti.
Hangisini yazayım?
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)