Emzik dudaklarımın arasından düştüğünde halı üzerindemiydim bilmiyorum, ilk adımlarımı attığım denememde, hedefime ulaşacakken bir sıcak elin emziğime ulaşması ve onu yerden alması ilk yaşadığım en uzun bekleme dönemiydi, tekrar emziğime kavuşmanın mücadelesi.
Etrafıma boş masum gülücükler kondurduğum yaşamımın bilmediğim günlerinde, mücadelenin dahi tadına varamıyordum, hep sıcak bir elin yardımıma koşması mücadeleden vaz geçmemi sağlıyordu. Direnemiyordum.
Bugün, bebekliğimde yaşadığım kolaycılığa alıştım.
Hep bir yardım eli bekliyor. Bir sevgi çemberi içerisinde yaşıyorken, direnmeden kolaycılığa alışmış olduğumdan, elimde bir buket çiçek ile sevgiliye gidememenin acizliğini yaşıyorum.
Hep bir telefon, her yaşamın kontürel kolaycılığı, iletişimin facebook ta yaşatılması, sevginin, aşkın ve de J)) gülücüklerin işaretlerden ibaret olması neticesinde bir dostu kaybediyorum.
Kayıplar, gözyaşlarına dönüşüyor, üzülüyorum,L((
Emziği arıyorum işte o zaman, malum yaşam acıyı öğretiyor. Kötüyü ve yasağı meraklandırıyor. Nalet olası bir arkadaş sayesinde alıştığım en büyük arkadaşını cebinden çıkarıp bir adet emziği dudaklarının arasına alıyorsun, yakıyorsun nefes, nefes çekiyorsun.
Bir zaman geçiyor, eski bebeklik günlerin gibi işaretle konuşuyorsun. Tecrübeli olarak, kelimeler yerini işaretlere, işaretler masallara, masallar gözyaşlarına, şarkılara, kulakların sağır oluyor, nefes alamıyorsun yoruluyorsun.
Koşuyorsun..
Delicesine koşuyorsun.
Genç sandığın günlere inat, çok geç farkına varıyorsun, kendine geldiğinde. Kolunda tansiyon aleti. Dudaklarının arasında dil altına konmuş bir isordil, Koştum dediğin yerde aslında Efor test yapıyorsun ki. Farkına vardığında zaman tünelinde ne kadar vaktinin kaldığını hesaplamaya başlıyorsun.
Çok yorgunum.
Umutla savaşıyorsun. Tahlillerin harika, mutlusun.
Yırtık kefeni bu seferde diyorsun,
Hastane’nin bahçesine ilk kavuştuğunda sevgiliyi kokusundan tanıyorsun, onu arıyor ve en yakınında buluyorsun, sevinçle ona sarılıyor ve onu yakıyor, derin derin içine çekiyorsun. Zaman hızla geçiyor. Acımıyor.
Emziğin yaş ilerledikçe dumanlısını arıyorsun. Nedenini bilmeden. kolaycılığa kaçıyorsun istemeden. Her yerde buluyorsun, hemen bir adım ötede.
Bir süre sonra…
Bir şiir okuyorsun. Dank ediyor,
“ Bu yüzden, Başka birisinin, Sana çiçek getirmesini beklemeden, Kendi, bahçeni yarat, Kendi bahçeni kendin süsle” Veronica A Shoffstall “
Mustafa BALCI.
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)