Sarıyer Hatay ile oynadı ve net skorla (0-2) kaybetti.
Futbolu oynayan taraf Hatayspor’du. Maçın ilk çeyrek dakikası yavan
bir tempoda devam etti. Sonra beş on dakika Sarıyer aktif duruma geçti
hepsi bu… Oyun d aha ziyade Hatay’ın kontrolü altında oynandı. Devre
golsüz sona ererken, ikinci yarıda Sarıyer’in toparlanacağı
düşünülüyordu ama olmadı.
Rakip Hatayspor kinci yarıya yine kendinden emin başladı.
Bilinçli ataklarla oyunu kontrolünü aldı ve istediği top çevirerek
Sarıyer’i etkisiz hale getirdi. Nitekim hâkim oynadığı dakikalarda 509
ve 58’nci dakikalarda bulduğu gollerle Sarıyer’i 2-0 yendi.
Rakip takım lider gibi oynadı. Mükemmel bir oyun disiplini
vardı. Olmayanı neydi diye sorulabilse yanıt verilemez. Takımda
disiplin müthiş, yardımlaşma harika, oyuna hâkimiyet mükemmel, oyun
düzeni çok iyi… Orta alanda çoğalma, defansta serinkanlı
hareketlilik, kanatlardan hücum, ataklarda çoğalma. Derinlemesine
toplarla rakibi defans arasına sızma gibi futbolun gerektirdiği her
şeyi mükemmel yaptılar.
Sarıyer alt yapısından yetişen stoper Oğuz orkestra şefi
gibiydi. Orta alanda göbekte mi oynuyor yoksa savunmada mı? Hayret
edilecek kadar ilerleme göstermiş Sol kanatta oynayan Caner Sarıyer
savunmasını darmadağın etti… Taha, Hamza, Yılmaz ve Mesut ile bu
takım hiç rakibine kolay pes demez, boyun eğmez…
Sarıyer ise Kastamonu galibiyeti ile sanki sezonu kapatmış
gibiydi. Buna bir de Kıvanç’ın erken sakatlanması eklenince orta
sahada oyun kurucu kimse kalmadı ve Sarıyer do ğru dürüst pas alış ver
işi yapamayınca oyundan koptu. Sarıyer savunması ne yaptığını
bilmiyordu. Hava toplarındaki acizlik üzüntü vericiydi. Bekler, rakip
forvetler karşısında elleri kolları bağlı gibiydiler. Orta alanda pas
alış verişi sıfır denecek kadar az. Erkut’un kayboluşunu üzüntü ile
seyrettik. Hakan oyuna girene kadar pas yapılamadı, derinlemesine bir
tek top atılamadı. Günay ve Alim sadece koştular. Telaş içinde neler
yapılması gerektiğini bile düşünemediler. Serdar Kulbilge takımı üç
golden kurtarıp hezimeti önlerken, Bertül anormal mücadele gücü ile
dikkat çekti ve Emrah’ın kaçırdığı bir gol pozisyonuna karşın
hareketliliği ileriki maçlar için ümit verdi.
Sarıyer’de sorun var. Bu sorunun ne olduğunu herkes
biliyor ama çaresi üzerine eğilen yok. Olay maddi. Futbolcuların
durumu ortada! Kafası sorunlarla boğuşan futbolculardan fazla bir şey
beklemek saf dillilik olur. Yapılacak olan şey, sorunları giderebilmek
için yoğun c aba harcamak…
Kulübün bütçesi mali portreyi sırtlayacak d urumda değil.
Kulübün resmi gelirleri belli, sorunu halletmesine imkân yok… Yapılan
reklam kampanyası da sonuç vermedi ve sadece üç beş reklam alınabildi.
Bu durumda yapılacak olan nedir? Bunu da yönetim kurulu düşünmesi
gerekir.
Yönetim kurulunda kollektif hareket hâkim olmadıktan sonra
başarının gelmeyeceği ortada. O halde yönetimde eşit koşullarda uğraş
verecek yeni bir ekip oluşturulması yani bir kan değişikliğine
gidilmesi akla ve mantığa yakın. Bu kan değişikliği ne olabilir? Bunu
yönetim kurulu saptar… Teknik direktör değişikliği mi? Yönetim
değişikliği mi? Her ne ise… Koşullar değişmeden teknik eleman
değişikliği bir şey kazandırmaz gibi geliyor bana… O zaman, yeni bir
yönetim oluşturulmalı ve yıllardan beri kulübü sırtlayan Saffet Bey’i
çok daha ağır külfetten kurtarabilecek birkaç kişiyi yönetime almak,
ya da mali gücü yerinde olan bir ekibe görevi devretmek…
Şapkamızı önümüze koyalım ve düşünelim… Yıllarını kulübüne
vermiş olanların daha fazla eziyet çekmesine kimsenin gönlü razı
olmaz. Sayın Saffet Akkoyun, bugün olduğu gibi yarın da bu kulübün
arayacağı isimlerden biridir… O nedenle daha fazla yıpranmasına
gönlümüz razı olmuyor. Başarı için çareyi yine sayın başkan kendisi
bulmalıdır.
Taraftarların sabrına teşekkür etmemek elde değil. Ama
öyle şeyler duyuyoruz ki olacak gibi değil… O zaman böyle taraftara ne
gerek var diyesi geliyor insanın… Kulüp taraftarı bu mudur? Böylemi
olmalıdır? İster istemez aklıma Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım
geldi… Araştırmalı yaptıklarını, olayları nasıl önledi öğrenmeli ve
ona göre hareket edilmelidir.
Taraftarlar maçın sonuna kadar takımı desteklediler. Ağır
sözler etmediler. Küfür kâfir yoktu ama son iki üç dakika. Bilhassa
kale arkası tribünde yer alanların “En büyük taraftar futbolcular
sahtekâr” sitemleri hiç yakışmadı. Rakip takımı alkış harikaydı, bu
alkış aynı şekilde Sarıyerli futbolcuları protesto idi, o halde neden
slogan attınız ki? Unutmayalım o futbolcular Sarıyer futbolcuları,
Sarıyer’in mali gücünü oluşturuyorlar, dün alkışlamış, bağrımıza
basmıştık Kastamonu maçında, öyle zannediyorum ki bunu hak etmediler.
Yazan İbrahim Balcı
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)