Son Dakika Haberler

YUNUS BALIĞI AVCILIĞI YAPILMALI MI?

YUNUS BALIĞI AVCILIĞI YAPILMALI MI?
Okunma : Yorum Yap

Yunus balığı, balina takımının dişli balinalar alt takımı
içindeki yunusgiller familyasındandır. Çok değişik türleri vardır.
Balinaların büyük çoğunluğu ile nehir balinalarının üst familyasından
sınıflandırılanların tümünün ortak adıdır.

Yunus balığı der geçeriz. Oysa hiç de öyle değil. Yunus
balığı zaman zaman ülke ekonomisine çok büyük katkılar sağlayan ticari
metadır. Bu konuya girmeden önce Yunus balığını biraz tanımamız
gerekir.

Bazı kaynaklar 43, bazı kaynaklar ise 37 yunus türü
olduğunu yazar. Hangisi en doğrusudur bunun tartışmayı gerekli
görmüyorum. Bilinen o ki Balinagiller ailesinin bu sevimli yaratığı
denizlerin sultanıdır.

Bazı kaynaklar Balinalar takımının Yunusgiller familyası
içinde altı önemli balina türü bulunduğunu yazar. Bunlar; 1) Katil
balina, 2) Cüce katil balina, 3) Elektra balina,  4) Yalancı katil
balina, 5) Kısa yüzgeçli pilot balinası ve 6) Uzun yüzgeçli pilot
balinasıdır.

Yunus türlerinden 38’zi denizlerde, 5 türü de nehirlerde
yaşar. Yunuslar 2 ile 40’yı gruplar halinde, zaman zaman yüzlercesi de
bir araya gelerek dolaşırlar. Yunusların ortalama ömrü 17 yıldır. Bazı
türleri 150 yaşına kadar yaşayabilmektedir. Bazı kaynaklar Yunusların
ağızlarında 100 adet diş olduğunu ve günde 14 kilo balık tükettiğini
yazar (bilgimat.com/yunuslar).

Karakin Deveciyan “Balinagillerin en küçük balığı yunus
balığıdır” der ve “çenesinin her iki her iki yanında 42 ile 47
arasında dişi” bulunduğunu yazar. Yunusların boyu genellikle 1,5 m ile
2 m arasındadır. 3 metreyi geçtikleri görülmemiştir. Vücutları iğ
biçiminde olup, başı küçüktür, su fışkırttığı bir tane burun deliği
vardır. Sürüler halinde gezerler, bütün denizlerde bulunurlar, her
çeşit balığı yerler. Özellikle sardalye ve uskumru gibi göçmen
balıkları kırıp geçirirler. Göçmen balıklara olan düşkünlükleri nedeni
ile balık ağlarını burnu ile parçalarlar. Açıktaki balık sürülerini
baskı altına alarak kıyıya doğru sürüklerler. Böylesi durumlarda
balıkçıların av yapmalarına da yardımcı olmuş olurlar.

Yunuslar balık değil, memeli canlılardır. Diğer memeliler
gibi ciğerlerinden solurlar. Yunusların en büyük özelliği su altında
uyuyabilmesi ve nefes almadan yarım saat kadar su altında
kalabilmesidir. Ancak çoğunlukla yirmi saniyede bir su yüzüne çıkarak
nefes alır ve yine dalarlar.  Yunusların bir kısmı aileleri ile
birlikte yaşarlar. Yunusların önemli özellikleri; tüm deniz
canlılarının en zekisi olmaları,  İşitme duyularının çok gelişmiş
olması ve deniz vasıtaları ile yarışmasıdır.

Türkiye’de üç tür Yunus Balığı (Delphinus delpis)
yaşamaktadır. Bunlar; 1) Titrak Yunus Balığı, 2) Afalina (Afala) , 3)
Çizgili Yunus (Stenella coeruleoalba) balığı.

Titrak Yunus balığı Türkiye’nin tüm denizlerinde yaşar.
Yunusların vücutlarında en çok renk olan üyesi olarak bilinir.

Afalina; Balıkçıların “Afala” dediği yunus türüdür.
Afalinaların ağırlıkları 600 kiloya, boyları 4 metreye kadar
ulaşabilir. Vücutları gri renklidir. Karınları ve yanları açık
renklidir.

Çizgili yunus balığı; Türkiye’de Akdeniz ve Ege denizinde
yaşar, boyları 2,7 metreye, ağırlıkları ise 150 kiloya kadar çıkar. Bu
yunusların özelliği 9 metre yukarıya kadar sıçrayabilmeleridir.

Özhan Öztürk’e göre “Karadeniz’de üç tür yunus
yaşamaktadır. Ortalama 70 kilo ağırlıkları vardır. Ağırlıklarının 20
kilosu yağ tabakasıdır. Yakın zamana kadar eti ve yağı için
avlanmıştır. Eski çağlarda yakalanan yunusların eti küplere konularak
saklanır, kışın yenirdi. Yunusların yağı petrol çıkana kadar ev,
işyeri, kamu binaları, sokakların aydınlatılması için kullanılırdı”.

Yunus balığı ticari olarak avlanan balıklardan biri olarak
1870 yılından beri avlanmaya başlanmış ve 1927 yılında Sovyetler
Birliği balıkçıları tarafından 9.300 yunus avlanmıştır. Kayıtlara göre
Türk balıkçılar 1951-1957 yılları arasında 157 bin ile 185 bin yunus
avlamışlardır. Zamanla yunus balığı avlanması için verilen destek ve
teşvik kaldırılmasına rağmen 1973 yılında 129 bin yunus avlanmıştır.
1979-1980 yıllarında ise avlanan yunus sayısı 6 bin ila 7 binli
rakamlara düştükten sonra avlanması tamamen yasaklanmıştır (Özhan
Öztürk).

Yunus balığı avcılığı genel olarak Türkiye’de Doğu
Karadeniz de yapılırdı. Bilhassa Trabzon/Sürmene’den Hopa’ya kadar
olan alanda Yunus avcılığı en önemli mesleklerden biriydi. Elbette ki
Karadeniz’de Hopa’dan Batı Karadeniz’in en ücra köşesine kadar yunus
avcılığı yapıldı. Hatta Boğaziçi ve Marmara’da da zaman zaman yunus
avcılığı yapıldı. Yunus balığı avcılığı tüfekle yapılır, ağla
yapılmaya kalkıldığında, sivri burnu ile balık ağlarını parçalar ve
balıkçılara çok büyük zarar verir.

Teknolojinin henüz gelişmediği dönemlerde yunus avcılığı
önemli bir gelir türüydü. Avlanan yunuslar kesilir, kazanlara
doldurulur ve altı yakılan kazanlarda balık eritilir, yağı alınarak
çeşitli ticari kuruluşlara satılırdı. Bunların dışında o dönemde
iplikten olan balık ağları da yunus yağı ile yağlanarak kurutulur ve
ağlar hem renk kazanır ve hem de güçlülük.

Esas konumuza gelmeden rüya alemine girelim. Rüyasında
yunus balığını görenlere şöyle bir tabirle karşılaşır: “Rüyasında
yunus balığı sevmek çok güzel işler yapılacağına, kişinin hayatının
bayram gibi neşeli ve keyif içinde geçeceğine işarettir”.

Konumuz balıkçılık. Ancak ana tema Yunus balıkçılığının
günümüzde ne durumda bulunduğudur. Günümüzde yunus balığı avcılığı
yapılmamaktadır. 1970 – 1980 li yıllardan beri yasak olan Yunus balığı
avcılığı hala devam etmektedir.  Türk denizlerinde, bilhassa
Karadeniz’deki yunus balığı sayısının ne kadar olduğu bilinmemektedir.
Balıkların yumurtasını dökmesi için Karadeniz’e açıldığı şu sıralarda
Boğaziçi’nde anormal derecede yunus sürülerinin görünmesi,
sıkıştırdıkları göç balıklarını toplu halde saldırarak yiyip
bitirmeleri gözlenmektedir. Karadeniz’e göç eden balıkların yunuslarca
yok edilmesi elbette ki ilgililerin dikkatini çekmektedir. Ya da bu
konu ile hiç ilgilenilmemektedir.  Ama olay böyle değildir. Bana göre
yunus balığı Türk balıkçılığının büyük sorunudur.

Bazı kaynaklarda bir yunus balığının günde 14 kilo balık
yediğini yazmaktadır. Balıkçı reislerinin iddia ettikleri ise günde 30
kilo ile 60 kilo arasında balık tükettikleridir. Eğer gerçekten bir
yunus balığı günde 30 kilo ya da biraz daha fazla balık tüketiyorsa,
Karadeniz’de balık üremesi nasıl olacak? Bu demektir ki yunus
balığının dikkatinden kaçabilen balıklar havyarını dökecek ve balık
üreyecektir… Balıkçı reislerinin “yandım anam” diye bağırmaları
anlaşıldığına göre buradan ileri gelmektedir. Yunus avının
yasaklanması nedeni ile üreye üreye Karadeniz adeta yüz binlerce ve
belki de milyonlarca yunusun saltanat kurduğu yunus üretim merkezi
haline gelmiştir. Hal böyle iken balıkçılar feryat etmesin de ne
yapsınlar?

Buna bir de amatör balıkçıları eklemek gerekir diye
düşünüyorum. Her isteyen kamışını aldığı gibi kıyıya koşmakta ve balık
avlamaktadır. Her gün binlerce insan amatör olarak ama zevk için ama
bir kilo yemeklik balık avlayabilmek için rıhtımlarda sıra sıra
dizilmekte ve av yapmaktadırlar. Oltasına hangi balık gelirse alır ve
nasiplenir. Ama şöyle bir değerlendirme yapılırsa görülecektir ki.
Örneğin bin kişi varsa avlanan birer kilo balık alsalar bir günde bin
kilo yapar. Bunu Türkiye geneline yaydığınız zaman müthiş bir rakam
ortaya çıkar. Aslında amatör balık avcılığının da kayıt altına
alınması gerekir.

Denizlerin süsü, insanların bakmaya doyamadığı yunusların
yararı olduğu kadar, deniz canlılarına bilhassa göç balıklarına da
anormal derecede zararı olduğu ortadadır. Böyle giderse Karadeniz’in
yunus balığı gölü olması kaçınılmazdır. Oysa yunus balıkçılığı
dünyanın pek çok ülkesinde yapılmakta ve ticari olarak
değerlendirilmektedir. Kontrollü olması koşulu ile ülkemizde de
yapılabilir diye düşünüyorum.

Ülkemizin değerli bilim adamlarının bulunduğu Su Ürünleri
Fakültesi’nin konu üzerine eğilmeleri gerekmektedir. Balıkçılar
Cemiyeti, Balıkçılık Kooperatifleri, balıkçı reislerinin oluşturacağı
heyetler konu üzerine gitmelidir.

Sarıyer sınırları içinde ve sahil şeridinde 21 dalyan
vardı. Günümüzde bir tane var (Bağlaraltı)… Her dalyandan balık
gelirdi. Sarıyer’deki Bülbül Dalyanı Orkinos dalyanı idi ve mevsiminde
yakalanır ve kuzu kuzu rıhtım üzerine dizerlerdi orkinosları. Yakın
zamana kadar; Lüfer, torik, uskumru, palamut, böcek, tekir, istavrit,
izmarit, tekir gibi çeşit çeşit balık avlanırdı. Artık bu balıkları
avlamak zor, çünkü yok! Bilinçsiz avlanma, deniz ve çevre kirliliği,
naylon poşet ve deterjan atıkları, trol avcılığı, yasaklara uymama ve
bir de yunusların verdiği yaşam mücadelesi Boğaziçi ve Karadeniz’de
balıkçılığı nerede ise sıfır düzeyine getirmiştir.

Bütün bunlar ortadayken ve ilgililerce de biliniyorken
neden önlem alınmaz akıl kârı değil. Sarıyer Belediye Başkanlığının
bir süre önce tertiplediği balıkçılık çalıştayı ve sonrasında
çıkardığı ve ilgillere tanıttığı “Sarıyer Balıkçılık Raporu”
incelendiğinde balıkçıların feryadı duyulacaktır.

KAYNAKLAR:

DEVECİYAN, Karakin; Türkiye’de balık ve Balıkçılık, İst. 2006.

ÖZTÜRK, Özhan; Pontus. Antik Çağdan Günümüze Karadeniz’in Etnik ve
Siyasi Tarihi, İst. 2012.

www.yunusbalığı.net.Yunus balığı türleri.

www.bilgimat.com/yunuslar

www.ruyatabirler.com

Sarıyer Balıkçılık Raporu, İst. 2018.

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)