Zorunlu olarak evlerdeyiz. Müthiş bir savaş var. Tüm dünya devletleri Koronavirüs denilen güce karşı. En önemli önlem “Evde kal, maske tak, tokalaşma, komşuluk yok, dışarı çıkma”. Böyle olunca da ”evde kal” ‘a uyduk, çıkmıyoruz.
Bu biraz da bana, yani benim gibi okuyanlara ve yazanlara yaradı. Vakit geçmeyince filmi geri sayma aklımdan geçti, öyle yaptım, eski defterleri, anıları ve yaşanmışları yeniden yaşamaya çalışıyorum. Bu üçüncü dizi bakalım torbada neler varmış…
Sarıyer takımı her şeyimiz, maçlarını kaçırmıyorum. Sezon sonu başarısız oldu takım. 1951 yılı Haziran ayında kongre yapıldı. Eski İş Bankasının üstü açıktı, orada yapıldı kongre. Bizde gittik. Kongre başladı. Rapor okundu, bilgi verildi. Söz alan var mı diye sordular.
İki kişi konuştuktan sonra ben söz istedim. Daha neyin ne olduğunu bildiğim de yok!
Üye misin? diye sordular.
Ses çıkarmadım, yüzüm kıpkırmızı oldu, Kemal Bey (Yarar) bırakın konuşsun dedi. Konuştum, ilk kez konuşmam tiril tiril titriyorum.
Güreş şubesi açılmasını, deniz sporları yapılmasını söyleyip durdum. Konuşma yaptığıma da bin pişman oldum.
O günün akşamı dört beş arkadaş piyasa Caddesinden Büyükdere’ye yürüyoruz bir ses duyduk “Delikanlı, delikanlı gel bakayım buraya” Dönüp baktık Şehir kulübünün önünde Kemal Yarar Bey beni çağırıyor.
Gittim, ellerim öne bağlı. Konuşmaya başladı “Bak iyi başladın, iyi konuştun. Önce kulübe üye ol. Böyle toplantılara git, konuş. Bak, sen yarın bir gün kulübe yönetici olacaksın bu hevesle iyi de işler yapacaksın” başımı okşadı gitti.
Ben mahcup ayrıldım. Dediği oldu, üye oldum, birkaç yıl sonra yönetici oldum çok uzun yıllar yaptım. Sarıyer I. Ligte oynuyordu, 1985 yılı falandı. Ben kulüp binasında çalışıyordum. Gelenin gidenin fakında değildim Bir ses duydum “İbrahim gel bakayım” Kemal Bey değil mi? Gittim. Müzeyi izliyor ama gözleri yaşlı. “Bu müzeyi kim düzenledi” diye sordu “Ben” dedim. “Vefalı olmanıza teşekkür ederim” dedi. Kemal Bey kulübümüzün kurucu üyesiydi, resmini görünce çok duygulanmış.
Şu 1950 seçimlerinden biraz bahsetmek gerek. Malum tek parti devrini sona erdiren seçimdir. Seçim konuşmaları başlamıştı. Demokrat Partinin sloganı “Yeter artık söz milletindir” di. Afişlerde beş parmak birleşik bir el ve altında” Yeter artık söz milletindir” yazısı.
Her tarafa yapıştırmışlar. Seçim konuşmaları, açık havada ise kumsal meydanında (Bugünkü otoparkın olduğu) yerde, kapalı toplantı ise Kumsal kahvesinde (Cengiz’in kahvesi) yapılıyordu. Kahvede Em. Gen. Sadık Alpdoğan konuştu ve İnönü için “Kim o be? Gökten zembille mi indi” deyince biz delikanlılar irkildik.
İsmet Paşa bu be! Yanımızda Şekerci İbrahim vardı “İşi berbat ettin be paşa” diye söylendi.
Bir iki gün sonra Demokrat Partinin mitingi vardı. Kumsal Meydanında yapıldı. Sarıyerli ağabeylerimizden Muhteşem Sunter konuştu. O da İsmet Paşa’ya yüklendi “Çişini tutamayan adam” dedi. Uzaktan bir ses duyuldu “Konuşma ulan” dönüp baktılar o kadar. Sonra kürsüye Sarıyer’in etkili isimlerinden Tevfik Aşkın çıktı.
Kaliteli, hatırlı, saygın bir adamdı. Sarıyer DP teşkilatının en güçlü adamlarından biriydi. Etkili konuşurken ne oldu ise oldu, elindeki paketi açıp “ İşte bu İncil’dir” deyip öpüp başına koydu.
Millet şaşkın ama birkaç kişi alkışlayınca herkes alkışladı. Bu hareketi ile Sarıyer ve Yenimahalledeki beş on Rum ve Ermeni aileye mesaj veriyordu. CHP de seçimleri açık havada yaptı bu konuşmalara verdikleri yanıt akla bile kalmadı. . Seçimleri DP parti açık ara kazandı… Tevfik Aşkın ile Muhteşem Sunter DP kazandığı halde silinip gittiler.
Tabii CHP teşkilatları darmadağın oldu. Kasım Gülek Genel Sekreter oldu. Teşkilatı yenilemeye gitti. Sarıyer’de Başkan Av. Fikret Canlı oldu. Fikret Bey birgün çağırdı beni, gittim. Zihni Altaş ile Fındık Hakkı (Saıer) da geldi. Dört kişi dükkân dükkân, ev ev gezdik partiye üye yapmaya çalıştık, çok az kişi üye oldu. Ama ne oldu bilir misiniz?
İlk kongrede Fikret Bey seçimi kaybetti.
1951 Temmuz ayı. Alidört İbrahim ile (Pırnal, merhum)Şaban Reis’in sandalını haber vermeden aldık.
Saatlerce kayıkla gezdik. Büyükdere’de dönerken, yanımıza yanaşan bir kayıkla yarışa girdik. Bir küreği ben, diğerinde Ali dört hırsla çekerken, küreğin biri çat diye kırıldı. Küreğin kırıldığına mı yanarsın, yarışı kaybettiğine mi? Aslında hiç biri değil kendimize yanmak gerek. Sandalı gizlice çektik. Kırılan küreğin yerine yenisi almak gerek. Yaptık ettik 14 lira para bulduk ve doğru Ayvansaray’a gittik. Tek kürek vermediler, bir çift kürek verdiler. 15 lira istediler, pazarlık ederek 14 liraya aldık kürekleri.
Cebimizde delikli kuruş yok! Açlık diz boyu. Yaya Karaköy’e kadar geldik. Bilet paramız yok, 15.30 daki şehir hatları vapuruna bindik. Kürekleri sahil tarafındaki kanepelerin altına koyduk. Biletçi Tilki Mazhar(A. Kavaklı), bilet kontrolüne başladı. Biz dikiz ediyoruz, geldiği taraftan kaçıyoruz. Mazhar Efendi yer mi başladı bağırmaya ” benden kaçıp kurtulamazsınız, cezalı alacağım parayı”. Mazhar Efendi kovaladı, biz kaçtık ve böylece Sarıyer’e geldi. Mazhar Efendi, hemen İskeleye indi ve Sansar Esat Efendinin (Sanatçı Müge Akyamaç’ın dedesi) karşısına bilet toplamaya geçti. Biz hemen kürekleri denize attık, sonra da elbiselerle denize atladık. Mazhar Efendi iskelenin başına kadar geldi ve “Ulan bir gün size bunun hesabını sorarım diye bangır bangır bağırdı”.
Hacı Nuri Bey (Canbakan), Mezartaşı’nda “Şey’ül Et Tıbba” yazar. Yani Türkçesi Tıp doktorlarının şeyhi… Profesördü. 102 yaşında vefat etti. Yemen Seferine falan katılan piri fani bir muhterem zattı… Yaz ayları saat 13.30 dan saat 15.30 kadar Kumsal deniz kıyısında ses seda çıkmazdıı. Çünkü yatak odası deniz tarafında idi. Uykuda iken rahatsız edilmezdi. Uyku-dan kalktığında saat 16.00 17.00 arasında giyer upuzun entaresini, göbeğine kadar sakalı ile denize girer, epey bir süre kalır, sonra tamamen sarılarak eve gider. İşte bu büyük zata hürmeten o saatlerde hiç kimse Kumsal’ın deniz sahiline gitmezdi. Merakı olanlar Sarıyer mezarlığana (yeni mezarlığın bitişiğinde) gider bir Fatiha okur…
1960 İhtilali olduktan iki üç gün sonra bir sabah erken saatte iki polis gelip evden aldılar beni. Evde telaş tabii! Polis nezarete değil, kaymakamlığa gidiyoruz dedi. Rahatladı evdekiler. Kaymakamlığa gittik. Zihni Altaş’ı, Zehra Öğretmeni, Ali Kudu ile beraber birkaç kişi daha gördük. Kaymakam “Sizi Yoksulları Korum Derneği Yönetimine Atadım, gidip görevi devir alın, hesapları çıkartın bana rapor verin” dedi. Gittik, Zihni Başkan. Aylarca çalıştık, gerekli raporları yazıp verdik, verdiğimizle kaldı. Bu derneği 1932 de İğneadalı Haydar Doğu kurmuş. Bu kişi Milli mücadelede Trakya da büyük görevler yapmış biri. Yenimahalle’de otuyordu. Sarıyer S. Kulübünün de 1 numaralı kurucusu. Hemen her dernekle ilgilenen bir zat! Vasiteyi varmış Sarıyer’deki derneklere her yıl 400 er yüz lira bağış yapıyormuş. Öldükten sonra tabii bu öd emeler kesildi. Biz görevi devrettikten iki yıl sonra da (1964 kapandı)
YARIN DEVAM EDERİZ İNŞALLAH
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)