Ziya Selçuk Türkçeyi daha iyi öğretmek(!) için “Türkçe Söz Varlığı” (corpus) çalışması başlattığını söyledi, bundan ne anladınız?
Kulağınıza iyi bir şeymiş gibi geliyor. Böyle postmodern türetilme bir kavramdan iyi bir şey çıkmaz, yine kandırılıyoruz.
Bakan Selçuk TRT spikerlerinden de yardım sözü almış. Bu da bir yanıltma. Onlar telaffuzu bilirler, haberi onlar yazmaz. Hangi sözcüklerle bu haber en doğru şekilde verilir, bu onların işi değildir. Sözcük dağarcığı hangi sınıfta hangi derste hangi kavramlarla öğretim yapılır, buna cevap vermek için önemlidir. Çocuğu kavram karmaşasına sokmamak için yani çocuğu disleksi yapmamak önemlidir. Onun için alanın uzmanlarıyla ders kitabı yazılır. Telaffuz için “söz varlığı” yanlış kulanımdır.
Öğretmen olmak için fakülteye gelen öğrenciye girişte bir sözlü sınav yapılır, orda bakılır öğrencinin diline, kekeme midir, yerel şivesi baskın mıdır, bazı sesleri telaffuz edemiyor mu, anlaşılır dille konuşabiliyor mu, vb bakılır, uygun olmayanlar baştan elenir. Eskiden biz böyle girerdik öğretmen okullarına. Mezun olduktan sonra git dilini düzelt de gel işe alayım seni, değildir.
Eğitim Fakülteleri kapanırken açılacak öğretmen kursları için ön tanıtımlar bunlar. Şu anda “İşe girerken sınav sistemi”ne geçişin eşiğindeyiz, bu adımlar orayadır. Öğretmenlere “telaffuz sertifikası” şartı geliyor.
Bence bakan bey ilk dersi kendisi almalı, Ş harfini c-s arasında telaffuz ediyor. Belli ki öğrenciliğinde sınıfta hiç şarkı söyletmemiş öğretmenleri. Gençken (şoförlük yaparken) dinlediği kasetlerle de telaffuzunu düzeltmesi imkânsızdı. Farkına vardığında düzeltmek için bir çabası olmadığı da belli. Şimdi uzaktan öğreticilik işlerine başlayınca gördü ki bunun da bir eğitimi olabilir. Ama her çocuğun doğru telaffuz öğrenmesi için sınıfta toplu eğitim gerekir, bakan bey bundan habersizdir.
Gündeme düştüğü için konuya buradan başladım. Belli ki video ders veren şovmen kızın telaffuzuna eleştiri geldi. TRT spikerleri bu kıza ders verecek.
Bu arada “corpus” programına TRT spikerlerini dahil göstererek reklam malzemesi yaptığını düşünüyorum. Çünkü okuduğunu anlamaz bir nesil yetiştiren Ziya Selçuk’un Türkçemizi daha da perişan etmek üzere bir şeyler yapacağını adım gibi biliyorum. Söz Varlığı adı altında yapacak bunu, çünkü yaptıkları yapacaklarının kanıtıdır. 2012 yılından beri çocukların Türkçe ders kitaplarına davalar açmış birisi olarak söylüyorum, bütün çocuklar kavramları doğru yerinde kullanamıyorlar.
2005’den beri yazılan ders kitaplarında en büyük silah kavram karmaşasıdır. Eğik yazıyla ve EL-LE ile başlayan disleksi neslinden birbirine elleme tacizleri çıktı, “Ata at elle, Lale lale elle, Ali ile Ela aile, Ali yatakta yat, Ayten yatakta oynama, Oyna Ayten oyna” cümleleri öğretildi. (2017-2018-2019)
Bu cümlelerin 1.Sınıf Türkçe kitaplarından kaldırılması için 500 imzalı şikâyet dilekçesi verdik (Şubat 2020) ve bize “Çocukların en sıklıkta kullandığı harfleri tespit ettik (ELAKİN), onlarla başlattık” diye cevap verildi. Sıra çocukların sık kullandığı sözcüklere gelmiş olmalı; çizgi filmlerle beyinlerine ektiklerini ölçecekler..
Söz varlığı” dedikleri şey bizim sözcük dağarcığı” dediğimizdir. Hani “öğretmenin şarkı dağarcığı” dediğimizde bildiği şarkı sayısını anlarız ya, öyle. Çocuğun o derste kullanacağı kelime /kavram miktarı onun sözcük dağarcığıdır. Fakat böyle yapmayacaklar, çocuğun evde veya sokakta kullandığı basit kelimelere, çizgi filmlerin uyduruk adlarına indirecekler Türkçeyi. SÜPERKIZ örnektir. “Süperkız daha hızlı uçmak istiyor, ona bir araç resmi yapın” veya “Gök kuyusundan bir kelime al, kovanın altına yaz” diye anlamsız cümleler var Türkçe 1.Sınıf Kitabında. Daha kötüsü gelecek demektir. Söz varlığı tespit çalışması başlatmışlar ya…
Çizgi filmlerle bu neslin beynine hangi kelimeleri soktuklarını ölçecekler. Sonra PİSA PİSA olalı böyle sınav görmedi deriz. Çalıştaylarına katılanları görmek için MEB resmi sitesine bakınız: www/turkce-soz-varligi-projesi-tsvp-calistayi
“20 Ekim 2018 itibarıyla Başkanlığımız bünyesinde çalışmaları devam eden Türkçe Söz Varlığı Projesi kapsamında Başkent Öğretmenevinde 12-13 Şubat 2020 tarihinde bir çalıştay gerçekleştirildi.”
Bu bir küresel hegemonya savaşıdır ve şimdilik yenik düştüğümüzü bilerek, korona paniğine düşmeden “Geldikleri gibi giderler” diyerek çözüm arayalım.
Mahiye Morgül
29.3.2020
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)