Son Dakika Haberler

HAYAL DEĞİL- XXXVII

HAYAL DEĞİL- XXXVII
Okunma : Yorum Yap

Havalar tamamen düzeldi. Artık ilkbahar tam yaşanıyor. Bu
mevsimin gerçekten bir başka zevki var. Sabah hafiften bir sis ve
sonra güneş! Hele şu Covid- 19 da olmasaydı çok daha nefis olurdu.
Kötü olan ise siyasi ortam!

Böylesi önemli dönemlerde bile en sorumlu
olan siyasiler gerginlikten medet umuyor, veryansın ediyorlar… Kime?
Neden? Niçin? Bu toplum hep gerginlikle mi yaşayacak? Hiç normal bir
durumla baş başa kalmayacak mı? Siyasiler birbirlerine el uzatmazsa,
bir araya gelemezlerse, toplumu ayrıştırmazlar mı? Toplum duyarlıdır.
Hisseleri, önsezileri müthiştir. Hep iyi beklenti içindedirler. Buna
da hakları vardır. Bunu da ülkeyi yönetenler, yönetenlere karşı
olanlar temin etmek zorundadırlar. Bunları belirtikten sonra acizane
anılara başlarız.

Sarıyer şampiyonluk için mücadele verilecekti. O nedenle
önemi transferlere yöneldi. Bunlardan biri de İstanbulspor’lu İsmail
Gökçekti. İsmail çok deneyimli bir isimdi. Takıma çok yararlı olacağı
düşünülüyordu. Transferi için İstanbulspor kulübüne gittim. Tabii
İstanbulspor’u Cem Uzan almış olduğu için Star TV. ye gittim. Yanda
baraka bir binayı gösterdiler. Gittim, bir görevli kapıda, başka kimse
yok. Kulüp binası demeğe bin şahit lazım.

Kulüp Başkanını sordum, burada dediler ve yanına götürdü beni. Aaaa benim gazeteci arkadaşım
Tayfun Gündoğan. “Hayrola senin ne işin var burada” dedim. “Yahu
Star’da görev yapıyordum, kulübü satın alınca beni kulüp başkanı
yaptı. İşleri ben takip ediyorum” dedi. Yahu burası nasıl kulüp
binası? Ne resim var, ne şilt var, ne kupa var? Böyle şey mi olur?”
dedim. Yerinden kalktı ve yana yakılan “Kulübü satın alır almaz eskiye
ait ne varsa, hepsini çöpe attırdı” dedi. Tabii ağzım açık kaldı,
hayret ettim. Neyse ben gerekli belgeleri aldım, İsmail’in transferini
gerçekleştirdik. O yılda şampiyon olduk. İsmail mükemmel hizmet etti
ama üç yıl sonra futbolunu bıraktı, bir süre sonra da hastalandı.
Benim bahsetmek istediğim şu: Cem UZAN Sarıyer S.K. nü satın almak
için çok uğraştı. Kulübümüzün toplantısına geldi. Saatlerce toplantı
yaptık. Ben ve birkaç arkadaş “sonsuna kadar Kulüp satılamaz, buna
mani olacağız” diye yırtınıp durduk ve o buna genel kurul karar versin
dedik. Genel kurul toplantı, önceden yoğun kulis yaparak aleyhte karar
çıkardık ve kulüp Sarıyerlilerin kulübü olarak kaldı. Bir iki yıl
sonra da Cem Uzan’ın başına gelenlerdi gördük. Ne kadar isabetli iş
yapmışız. İsmail ise biz de kaldığı süre içinde 56 lig, 2 kupa maçı
olmak üzere 59 resmi ve 27 özel maçla beraber toplam 85 maçta Sarıyer
formasını giydi. Lig maçlarında 7 ve özel maçlarda 1 olmak üzere
takımına 8 gol kazandırdı.

Amatör ligin en iyi adamlarından biri Altınay’lı Metin
Başdemir’di. Leblebi gol atan bir futbolcu olarak herkesin dilindeydi.
Topa hakim, süratli, topa çok iyi vuran, gol koklayan bir santrafordu.
Birkaç gidip izlendi, beğenildi ve hayli uğraştıktan sonra Sarıyer’e
gelmeyi kabul etti. Ama gelirken de çok yürekli ve hevesli görünmedi…
Neyse sezon açıldı, antrenmanlar başladı. Metin son model arabalarla
geliyor, bir gün başka, bir diğer gün başka araba ile. Her zaman
yanında siyah bir çanta! Merak edip sorduk “Benim çatal, kaşık atölyem
var, bu takım çantası” dedi… Neyse lig maçları başladı, bir iki şans
verildi, hayret Metin meydanda yok. Sahada gezinip duruyor. Ben
alınmasın çok istemiştim. Tabii bir hayli sitem ettiler bana. Sonunda
kenara çekip konuştum “Abi ben gelmek istemedim ama siz çok israr
ettiniz” dedi. Ama konuşurken belinde tabanca gördüm. Tabii şaşırdım,”
bu ne dedim?” “Benim düşmanım var, devamlı peşimdeler, mecburum”
dedi. İki ay kadar geçtikten sonra antrenmanlara gelmez oldu. Faruk
Yılmaz ile Adnan Kurt işyerine gittikleri zaman onlarda Metin’in zor
durumda olduğunu anladılar bize de anlattılar. Nitekim birkaç ay sonra
öldürüldü.

Kendisi küçük ama futbolu büyüktü Hakan Özgerçek’in.
Amatör Ligde Yıldız Sporda oynuyordu. Çok iyi olduğunu ifadeyle
seyretmemizi istediler. Bir kaç kişi gitti maçlarını izledi. Çok iyi
olduğuna dair rapor verdiler. Transfer görüşmesi için çağırdım geldi.
Yıkılan kulüp binasında saatlerce görüştük. 55 bin lira istedi,
saatlerce tartıştık 50 bin liraya indi sonrasında bir kuruş aşağıya
inmedi. Bizde kulüp olarak 25 bin liradan başladık 35 bin liraya kadar
çıktık ve “daha fazlasını veremeyiz” dedim. Hakan ne kadar direndi ise
de ben de direndim. Sonunda “50 bin lira istiyorsun, 50 bin lirayı
kâğıt yapıp üst üste koysam senin boyunu geçer” dediğim zaman ayağa
kalkarak hırsla “Boya değil futbola bakın. Siz parayı futbol oynayan
bu ayaklara vereceksiniz” dedi ve çekip gitti. Tahrik etmek istedim
ama yemedi ve çok iyi bir futbolcuyu kaçırdık. Çok üzüldüm. Erkesi yıl
(Temmuz 1980) Macit Yalçınkaya’ya söyledim tekrar çağırttım geldi.
Yine bir dizi pazarlık bu kez fazla direnmedi, 35 bin lirayı kabul
etti ve imzayı attı ve Sarıyerli oldu. Sonra öğrendim ki Macit
Yalçınkaya arada ki farkı kendi cebinden ödeyerek kendisini ikna
etmiş. Tabii bu boyu küçük futbolu büyük adam! Müthiş performansı ile
Sarıyer tarihine adını altın harflerden biri olarak yazdırdı. Takımın
direk oynayan iki üç isminden biri oldu. Küçük boyuna rağmen müthiş
mücadele gücü, mükemmel tekniği, takımı yönetmesi, ön sezişi ve
arkadaşları ile olduğundan fazla iletişim kurarak kendisini kabul
ettirerek takımı ile birlikte başarıdan başarıya koştu. “Önce Küçük
Hakan” dı, Hakan Kutucuoğlu gelince “Büyük Hakan” oldu ve futbolu ile
Sarıyer’de büyüdükçe büyüdü. 1981/1982 sezonunda şampiyon olan
kadronun as elemanı olarak tarih yazanlardan biriydi. I. Türkiye
Liginde de takımın as elemanı olmayı bildi. Müthiş transferler
yapılmasına karşın Hakan 11 yıl Sarıyer’in en iyi futbolcuların biri
olmayı bilen futbolculardan biridir. Hakan takım kaptanı olarak görev
yaptı. Sarıyer forması altında, 242 lig, 34 kupa, 16 turnuva olmak
üzere 292 resmi ve ayrıca 89 özel maçla birlikte toplam olarak 381
maçta lacivert beyazlı formayı giydi. Lig maçlarında 20, kupa
maçlarında 2, turnuva maçlarında 6 olmak üzere ve özel maçlarda attığı
7 golle birlikte toplam olarak takımına 35 kazandırdı. Sarıyer’de en
çok oynayan futbolcular sıralamasında 6’ncı sırada bulunuyor. Son iki
yılında Giresunspor ve Karabükspor’da kiralık oynadı ve 1991 sezonunda
Sarıyer’den ayrıldı.

Cudi Vergiliyi Kireçburnu kulübünden transfer ettik. Çok
gençti. Müthiş, sert, gözü pek, mücadele gücü ile örnek bir savunma
oyuncusu idi. Genç yaşına karşın takımında kendisine yer buldu,
oynadı, kulübüne katkı verdi. Askerliğini deniz askeri olarak İzmir’de
Denizgücü’nde yaptı. Merhum Şakir Kuriş’in de antrenörlüğü altında
Cudi kendisini anormal şekilde geliştirdi ve Şampiyon Denizgücü’nün en
iyi elemanlarından biri olmayı ve dikkat çekmeyi bildi. Pek çok kulüp
peşinde koşarken terhisi geldi. Sarıyer’de küme düşmemek için
boğuşuyordu. Hemen muamelesi ve vizesi yapıldı 1968/69 takımda
oynatılmaya başladı. Terhis olduktan sonra ilk maçını rakip sahada
Afyonspor’a karşı sol bek olarak oynadı. Çok da iyi oynadı ve maç 2-2
beraberlikle sona erdi. Rakip takım yöneticilere Cudi’yi tanıdıkları
için itiraz ettiler sahte lisansla oynuyor diye. Maçın ertesi günü
haber basına düşünce kulüp karmakarışık oldu. Sami Canel telefon
ederek lisansın operasyonlu olup olmadığını sordu, tabii ne demek
istediğimi anladım ve “bilmiyorum” dedim. Tabii Cudi de şaşırdı. Bu
nedenle birkaç gün kabir azabı çektik ama itirazdan bir şey çıkmadı ve
Cudi lig bitene kadar takımda sol bek olarak başarı ile yer aldı. Lig
sonunda I. Türkiye Ligi takımlarından Göztepe’ye transfer etti ve bu
kulüpte yıllarca oynayarak kalitesini ve kendisini de kabul ettirdi.

FIRSAT BULUNCA DEVAM EDERİM YİNE…

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)