Balıkçılık Müzesi. Balıkçılık tarihin en eski mesleklerinden biridir
şüphesiz. Yaşamak için deniz ürünleri vazgeçilmezlerdendir. Denizler,
göller, nehirler…
Ülkemizin üç tarafı denizlerle çevrili, sayısız nehir ve
bir o kadar da göl var. Denizlerde olduğu kadar göl ve nehirlerde de
balıkçılık yapıldığı malum. Kayıtlarda Bizanslar döneminde
balıkçılığın yapıldığı belirtiliyor. İstanbul ve balıkçılık konusunda
hayli kayıt var. Olması da doğal!
Elbette ki balıkçılığın esas yapıldığı yerler denizler.
Denizlerde her bölgeye ait değişik türde balık bulmak olasıdır. Göl ve
nehir balıkları da değişik türlerdir. Uygarlık geliştikçe diğer iş
kolları gibi balıkçılıkta gelişiyor ve teknolojik gelişmeler sonucu
ülkeye büyük kazanç sağlayan bir diş kolu oluyor.
Bizans öncesi, Bizans ve sonraki dönemlerdeki usullerle
balıkçılık yapılmıyor artık. Teknoloji anormal gelişim gösterdi.
Osmanlı döneminde de balıkçılık. Aslında İstanbul’un fethinden sonra
Türkler balıkçılık mesleğine yöneldi. Balıkçılığın Türklere öğreten
bir yerde Rumlar oldu denilse yeridir. Zira Fatih Sultan Mehmet
Trabzon’dan Rum aileler getirerek Sarıyer’in değişik bölgelerine iskan
ettirmiş ve balıkçılığı Türk halkına öğretmelerini istemiş
Dünyanın değişik yerlerinde değişik balıklar olduğu gibi
değişik avlanma usulleri de var. Türkiye’de de var tabii ki… Örneğin
eski dönemlerde hemen her koyda bir dalyan bulunurken günümüzde
parmakla sayılacak kadar az var. Manyatçılık, volicilik, gırgırcılık,
kılıççılık, lüfercilik vesaire! Oltacılığın onca çeşitleri!
İstakozçuluk, kalkancılık, serpmecilik, dip ağcılığı, uzatmacılık,
midyecilik, trolculuk, orkinozculuk vesaire…
Her av çeşidinin çok değişik malzemesi vardır. Değişik
ağlar, değişik kurşunlar, mantarlar, ipler, halatlar, oltalar gibi…
Araçlar yani; taka, çektirme, baltabaş, trata ve şimdiki dört başı
mamur saç tekneler; alamanalar, sandallar, botlar… Ahşap, saç ve krom
botlar. İstinga, ırgat, bomba ve yardımcılar makkineler. Kakıç, seren,
maşala, lavut, çamçat, iskarmoz, pala, boyna… Değişik ipler, iğneler,
felenkler, paripler… Mapalar, zincirler, kürekler, gönderler… Zokalar,
kurşunlar, kurşun dökme aletleri, meremet çakıları ve değişik alet
edevat… Tayfaların yediği yemek kazanları, sahanlar, bakraçlar,
maşrapalar, tahta kaşıklar, kepçeler, tuzluklar, kazan zincirleri..
Teknoloji dev adımlarla gelişiyor ilerliyor ve
teknolojinin gelişip ilerlemesi de yeniye dönüşüm olduğu için eskiden
kullanılan pek çok araç gereç terk ediliyor. Eskiden her balıkçı
Reisinin bir mağazası vardı. Bütün ağları, edevatları, diğer araç ve
gereçleri burada korunurdu. Teknoloji geliştikçe yeni alet edevat
ortaya çıkıyor. Eskiler terk ediliyor. İşte bu konu üzerine durmak
istiyorum aslında… Eski balıkçılık aletleri, ağları vesaire… Bunlar
teker teker kayboluyor, tarihten siliniyorlar. Bir süre sonra bunları
sadece yazılı metinlerde okuyabileceğiz… Bu gidişe bir “Dur” demek
gerekir diye düşünüyorum.
Balıkçılığın, balıkçılık tarihinin unutulmaması gerekir.
Bu nedenle de ülkemizde bir balıkçılık müzesinin açılması gerekir diye
d üşünüyorum. Bunun gerçekleşmesi de kolay değilse de çok da zor
değil. Zira hala malzemelerin saklandığı mağazaların varlığı ortada.
Balıkçı Reisleri ellerindeki malzemeleri kolay kolay ellerinden
çıkarmazlar. Onları sever, okşar onlarla yaşarlar. Hele yaşlı reisler
için! Rumelifener, Garipçe, Rumelikavak, Yenimahalle, Sarıyer,
Büyükdere, Kireçburnu, Tarabya, Yeniköy, İstinye, Kilyos, Kısırkaya
gibi mahallelerde hemen her balıkçı reisi ve oltacıların küçük büyük
mağazaları vardır. Terk edilmiş malzemelerin burada korunuyordur. En
azından çok eskiler yok olmuşsa da mevcutlar korunuyordur. Bunları
toplamak, bir araya getirmek gerekir.
Müze yapılabilecek yer neresi olabilir? Bunu da belirlemek
gerekir. Oysa o kadar yeterli olacak yerler var ki. Örneğin
Rumelikavak kalesi, Garipçe Kalesi, Rumelifener Kalesi, Sarıyer
Belediyesinin Çayırbaşı’nda deniz kenarındaki Kütüphanenin bulunduğu
alan akla gelebilir.
Balıkçı reislerini memnun etmek de vardır işin içinde.
Balıkçı Reisinden alınan malzemeler teşhir edilirken kimin hediyesi
olduğu belirtilirse sorun kendiliğinden hallolur.
Bu işi kim üstlenir? İşin önemli tarafı bu! Aklıma gelen
Balıkçılık Kooperatifleridir. Belki güçlü bir sivil topluk kuruluşu ya
da daha uygunu Belediye Başkanlığıdır.
Genç balıkçı reislerine ve kültür el varlığımızın
korunmasını isteyen herkese tavsiyem balıkçılıkla ilgili alet-edavat
gibi her çeşit malzemenin elden çıkarılmasını önleyin, onları
saklayın, bir gün gelir, kültür varlığımızın kurtarıcısı
olabilirsiniz.
Ben bunu dile getirirken, öncelikle de balıkçı reislerinin
hevesli olması ve ilgilileri teşvik etmeleri çok önemlidir.
İbrahim Balcı
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)