Amigo yabancı bir kelime, günümüze uygularsak dost, iyi arkadaş, lider kişi… Durup dururken amigo yani lider olunmuyor. Bir şeyler yapmalı ki kendisini kabul ettirsin ve arkadaşları arasından lider olarak sivrilebilsin.
Amigo bilhassa arkadaş grupları arasından sivrilir. Lider özelliği vardır, giyinmesini, konuşmasını bilir, çevreyi tanır, muhataplarına karşı muhabbeti ve ağırbaşlılığı ile kendini kabul ettirir. Söyledikleri/istekleri ricadır ama yerine getirilmesi kural gibi algılanır. Bu özelliklere sahip olmak da kolay değildir. Bunu kolaya indirgemek işi hafife almak demektir.
Ülkemizde bilhassa spor kulüpleri için kendilerini feda edercesine kulüplerine bağlılıklarını devam ettirenler vardır. Bilhassa eski yıllarda isimleri unutulmazlar arasına giren amigoların varlığı inkar edilemez. Örneğin, Karıncaezmez Şevki (G.S.), Orhan (BJK), Gardrop Fuat (K.Gümrük), Birol (Milli Takım), Korsan İlhami (Sarıyer), Orhan (Eskişehir), Sefa Kalya (F.B.), Sefa Şahin (Ankaragücü), Enes Aydın (Bursa), Rıza Koçoğlu (Göztepe), Erol Battal (Altay) ve diğer kulüp amigoları…
Elbette ki gidenin yerine yenilere geliyor. Bu her kulüpte böyle! Sarıyer’e İlhami’den sonra hayli gelen oldu. Miraç Öçal, Emin Kaptan, Naci Çiçekçioğlu, Hüseyin, Tarık ve diğerleri… Günümüze gelinceye kadar kulübünün peşinden kar, yağmur, çamur demeden koşup gidenler var. Bunlar nafakalarını da kulüplerinin peşinden giderek harcarken yüksünmezler. Yeter ki takımları iyi oynasın, kazansın.
Kırk yıl önceki maçları hatırlıyorum. Maçtan saatlerce önce amigolar gelir sahada yerlerine alırlardı. İki tarafın amigosu tribünde santra çizgisi hizasında bir araya gelir tokalaşırlar ve birbirlerine başarı dilerlerdi.
O zaman kulüp taraftarları da zaten karışık otururdu, küfür-kâfir, sövme olmazdı. Yıllarca dostluk içinde devam etti bu durum. Sonra yavaş yavaş bozuldu ve günümüzdeki duruma geldi. Buraya gelirken de hayli değişikliklerle karşılaşıldı.
Sonuçta rakip taraftarlar ev sahibi takımın maçlarına alınmaz oldu. Bu da sorunu çözmedi. Bu kez her maçın seyirci kapasitesine göre, misafir kulüplere de iki-üç bin kişilik kontenjan ayrıldı. Kulüpler şimdi bu haklarını kullanıyorlar.
Amigolar artık eski havalarında değiller. Çünkü sadece takımının kendi sahasında oynadığı maçlarda kendilerini gösterebiliyorlar. Her ne kadar zaman zaman deplasmana gidiyorlarsa da eskisi gibi rahat hareket edemiyorlar…
Bunun de nedeni, toplumun deşarz olma yolunu futbol sahasında aramasından kaynaklanıyor olmalı. Buna günümüzde, hatta 25-30 yıldan beri kulüplerin anormal şekilde rekabet içine girmelerinin büyüt etkisi oldu.
Bu arada PKK nın anarşik olayları şehir içlerine taşıması, masum insanlara kıyması, asker ve diğer güvenlik güçlerine saldırması, ölümlere neden olması da kulüp taraftarları arasında hoş karşılanmadı, tepki yarattı.
Şunu da belirtmek lazım! Şehir kulüplerinin rekabeti, kulüp sorumlularının tahrik edici konuşmaları, kulüp yazarlarının yarayı kaşımaları, kulüp taraftarlarının bilenmesine de neden olduğu aşikârdır. Durum böyle olunca da bildiğimiz AMİGO gerçek anlamda karşılığını bulmuyor.
İki büyük kulübün G. Saray ve BJK amigolarını bir arada gösteren fotoğraf her şeyi ortaya koymuyor mu? Amigo dost demek, iyi arkadaş demek, lider demek!
Kulüp amigolarının öncelikle iyi arkadaş, iyi dost, iyi lider olmaları gerekir ve varsa kulüplerin seyircileri arasında kırgınlıklar onları amigolar bir araya gelerek halletmeleri gerekir. Örnek olarak yıllardan beri Sarıyer-Eyüp seyircisi dargın… Oysa iki kulüp çok, çok eski yıllardan beri dosttu. Kulüplerle dostluk, başarıyı beraberinde getirir bunu kabullenmek gerekir.
Her sezon olduğu gibi bu sezon da Sarıyer Spor Kulübümüzün taraftar grubuna ihtiyacı var. Birlik ve beraberliği temin de amigoların işi.
23.11.2020
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)