Hayal mi görüyorum ne? Şu hır gür yaptığımız günlerde o kadar çok unuttuklarımız
var ki… Hem de o kadar çok ki saymakla bitmez. Biraz düşünsek, biraz
eskilere gitsek, biraz beyin jimnastiği yapsak, eski birkaç dostla
biraz lak lak etsek, neleri unuttuğumuzu hatırlarız… Hem ne hatırlama,
her şey peşi sıra gelir, hayıflanır dururuz.
İsterseniz başlayalım… Hem de etrafımızdan. Öyle bir
düşünelim bakalım: Ailece en son kaç yıl önce Sarıyer Büyükdere
arasında gece piyasa yaptık. Gündüz kaç kez, gece kaç kez ve ne zaman?
Şöyle Sarıyer’den Pazarbaşı’na ve oradan Tellibaba’ya kaç kez gidip
Türbeyi ziyaret ettik? Buradan Rumeli kavağa giderken yol kenarında kaç
kez ailece oturup mehtabı seyrettik? Çay demleyip içtik?
Eskiden en azından bilhassa yaz ayları on onbeş günde bir
Emirgan Çınaraltı’na gidip gece geç vakte kadar oturup çay içer?
Nargile fokurdatırdık. Böyle bir şey yapıyor muyuz yıllardan beri.?
Yıllardan beri üç beş kişi bir araya gelip Kanlıca’ya şekerli yoğurt
yemeğe giden oldu mu son yıllarda? Baltalimanı’ndaki Japon Bahçesini
gezen var mı toplu ya da bireysel olarak? Rumelihisar kalesine giden
var mı? 7000 işçi, 200 duvar ustası 1800 marangozun çalıştığı Sultan
Fatih’in, Sadrazam Çandarlı Halil Paşanın, Zağanos Paşanın, Sarıca
Paşanın taş taşıdıkları ve 4 ay gibi kısa bir zamanda inşa edilen
kaleyi en son ne zaman ziyaret ettik? Üç büyük kuleyi gördük mü?
Kaleden çıktıktan sonra Duatepe parkına gidip bir saat kadar dinlenip
boğazı doyasıya seyrettik mi? Çay satan var mı diye sağa sola bakındık
mı?
Rumelihisar vapur iskelesi yanındaki akasya ağacı altında
bilhassa geceleri sergi kuran oltacının yanında durup gelen şöhretli
ziyaretçileri gördün mü? Rumelihisar Baltallimanı arası harika bir
yürüyüş parkurudur uğradınız mı buraya?
İstinye ayrı bir medeniyettir bence. Boğaziçi’nin en eski
yerleşim bölgelerinden biridir. İstinye’de iki şey çok önemli yer
tutar. Taş ocakları ve Osmanlı çileği. Taşocakları kayboldu. Bütün o
bölge iskana açıldı ve sitelerle doldu. Ya Osmanlı çileği? Osmanlı
Çileği Arnavuköy ile İstinye’nin önemli meyvesidir. Bir de Sarıyer’in
Sarıdağ bölgesinde yetiştirilirdi eskiden. Ama İstinye’ninkinin
üzerinde yoktur. Üç beş yıl önce İstinye’de hastaneye gittiğimde deniz
sahilindeki caminin yanında gördüm satıldığını. Görmedim de kokusunu
alınca arandım ve buldum. Bir vatandaş seyyar arabası ile satıyordu.
Müthişti. Bu çilek halen Karadeniz Ereğli’nin ençok değer kazanan
mevyesidir ama İstinye’dekinin kokusu onda yok.
İstinye’de deniz itfaiyesi ve tersane… Yoklar,
kayboldular. Tersane Tuzla’ya gönderildi. Deniz İtfaiyesi lağvedildi.
Haliçten sonraki en büyük koy olan İstinye koyu marina oldu. Tabii
fakir ve orta gelirli hatta normal zenginler için değil, süper
zenginler için. Kıyı Emniyeti burada konuşlandı. Büyük alanda ramazan
aylarında etkinlikler yapılıyor. Buradan arabalı gemi kalkıyor karşıya
gidiyor…
Bir marina da Tarabya’da var. Oysa Tarabya ılıman iklimi
ile adeta tedavi merkeziydi. Zaten tarihteki ilk ismi Terapia
(terapi/şifa) idi, hastalıklara şifalı geldiği için Tarabya’ya
dönüştürüldü. Zevkine düşkün olanların demir attığı limanlardan
biriydi burası. 10 – 15 tane tavernası ve gazinoları ile gözde bir
yerdi. Ama hayli de masraflı bir yerdi. Cebi şişkinler için tercih
edilirdi. Tarabya Kireçburnu arası harika bir yürüyüş parkurudur. Spor
yapanlar için tercih edilen bir yürüyüş parkuru idi. Hele sağlık
yürüyüş yapanların bu parkuru tercih etmeleri birebirdi.
Kireçburnu da tercih edilen bir başka yerdi. Balık
lokantaları ile ünlü. Her dem taze ve leziz balıklarla hizmet veren
bir yer. Günümüzde normal vatandaşlar gelebilen var mı? Nasıl gelecek
bu hayat pahalılığı var iken. Ama ne olursa olsun Kireçburnu Fırınına
uğramak kabil. Her ne kadar Osman Bey fiyatlara zaman zaman dokunsa da
nefis börekleri ile ağızlara tat verir o nedenle de gidilir.
Kireçburnu-Kefeliköy arası! Muhteşem bir yürüyüş parkuru
ve ayrıca piknik alanı. Rıhtım hayli geniş tutulduğu için hem yürüyüş
parkuru ve hem de piknik alanı olarak kullanılıyor. Hemen her gün
devamlı gelenler var. Sarıyer dışından bilhassa geceleri gelenler,
kilimini serip saatlerce oturanlar var. Yemeklerini burada yiyen,
çayını demleyip için ve gece geç vakit evlerine dönenler mevcut.
Çayırbaşı Bahçeköy arası da ihmal edilmemeli. Anormal
işlek bir cadde! Yeni Sarıer Hastanesi ismine Şişli Etfal’i de
eklemişler ya neyse! Bu cadde üzerinden kır gazinolarına gidiliyor,
Bilezikçi Çiftliği bu cadde üzerinde, buradan Bahçeköy’e ulaşılır. Dev
Su kemeri karşılar insanı, bakıp bakıp tarihe doyamazsın. Buradan
Belgrat Ormanı, Su kemerleri, bentler ve Atatürk Arboretumu.
Şöyle ailesini alıp da Atatürk Arberotumu’na gidenlerin
sayısı acaba ne kadardır? Bu arboretum Avrupa’nın ün büyük
arberotumudur ve müthiş doğa güzelliği ile herkesi büyüler. Meşe
koleksiyonu eşsizdir. Caddeleri, ağaç türleri, bitki örtüsü müthiş!
Acaba Buraları gidip gezebildik mi?
Sarıyer’de kaymakamlık binasını ileriye doğru geçerseniz
yani kaptan sokağı geçerseniz Eski Sular caddesine girersiniz. Bu
caddeye Aşıklar yolu denirdi. Şimdi ne diyorlar bilmiyorum? Eskiden
gençler (kız-erkek) arkadaşlar bilhassa geceleri burayı tercin
ederlerdi. Öyle yağma yok arkalarında anneleri, kardeşleri olurdu
kaçamak olmasın diye… Uzun yıllar bu yol kullanıldı. Bilhassa
bülbüllerin ötme mevsiminde gidin ve ağır adımlarla Hünkara doğru
yürüyün bülbüllerin şakımasını dinleyin. Hayal edin Hünkar bayırını,
merkeplerle geziye gelenlerin taşınmasını… Hünkâr Suyunda, Kestane
suyunda piknik yapmak, çayını içmek doğayı doyasıya yudumlamak buraya
has özelliktir. Bunlar da unutuldu.
Çırçır Suyu mesiresi hala devam ediyor. Gelen gideni de
var. Merak ediyorum Sarıyerli ailelerden giden var mı? Şifa Suyu
mesiresi artık yok. Site yapıldı.
Maden sırtları ihmal edilmez. Hele Nalbant çeşme! Boğazın
en iyi görünen yerlerinden biri! Al halını kilini nalbant çeşmenin bir
tarafına ser, demle çayını sabaha kadar seyret Boğaziçi rahatla,
huzura er..
Zekeriyaköy’de Kirazlıbahçe huzur verir insana,
Sarıyerliler için limandır. Kilyos’a giderken Salih ve daha ilerisinde
Şömine çay bahçeleri de gidilesi yerlerden. Doğa ile iç içe tertemiz
hava. Harika su ve tavşan kanı çay!
Havantepe’yi de unutmamak gerekir. Müthiş bir yer. Boğazı
Anadolukavak’tan Yeniköy’e, Paşabahçe’ye kadar görüyor. Aslında
süzülüp giden bir yılan gibi Karadeniz boğazını seyreder insan.
Yeşillikler içinde banklar, otur seyret Boğaziçi doyasıya, iç demli
çayını kendine gel…
Bunları yapabilir miyiz? Yapanlar olabilir, zorlanırsak
yaparız da. Tabii yapamayanlar da olur. Ama şu Koronavirüs varken,
Türk lirası bu kadar değer kaybettikten sonra, pahalılık alıp başını
giderken yapılır da biraz zor yapılır.
Hayal mi görüyorum ne?
09.12.2020
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)