Son dönemde Twitter’da çığ gibi büyüyen o akımı da biliyorsunuz; #ErkekYeriniBilsin hashtag’iyle atılan çarpıcı mesajlara gelen bazı tepkileri de… Kadından beklenen şeyler arasında ‘otosansür’e hayli geniş yer verildiğini görünce dayanamadık; hepimize ilham versin diye aklından, hayatından, işinden bu kelimeyi silmiş üç kadına başvurduk.
Sayna Soleimanpour / Fotoğrafçı
BENDEN BİR TANE DAHA OLSA ONUNLA ÖPÜŞMEK ÇOK EĞLENCELİ OLURDU
Ne zamandan beri kendi fotoğraflarınızı çekiyorsunuz, nasıl başladı ?
Sanırım 10 yaşındaydım, babam onun tele- fonuyla çektiğim fotoğrafları görünce kendi fotoğraf makinesini bana hediye etmişti. Çocukken babam (ressam), resimlerinde çizmek için beni model olarak kullanırdı; bu yüzden modellik yapmaya, poz vermeye alışkındım ve çok keyif alıyordum. Bu şekilde ilk makinemin zamanlayıcı ayarıyla sürekli kendi fotoğraflarımı çekmeye başladım.
İkiz fotoğraflarınızın bazıları epey erotik. İnsanın kendiyle yakınlaşmasını erotik buluyor musunuz?
Hayatta kontrolümüz altında olan pek az şey olduğunu düşünüyorum, bunu fark ettiğim zamandan beri de hayat benim için bir mastürbasyona dönüştü. Zevk almak varken neden mutsuz olmayı seçeyim ki diyorum kendime. Fotoğraflarım kendi ütopyamı yaşayabildiğim özgür bir alan benim için ve beni çok eğlendiriyor. Kendimden bir tane daha olsa onunla öpüşmek çok eğlenceli olurdu diye düşünüyorum ve sonra bunun fotoğrafını çekiyorum.
Bedeninizle ilişkiniz nasıl? Seksi bulu- yor musunuz kendinizi?
Bedenimi içinde yaşadığım organik bir bilgisayar, bir yuva ve bu boyutu algılamamı sağlayan bir aracı gibi görüyorum. Bana bu kadar çok fırsat sunan bu yuvayı hayranlıkla gözlemliyorum. Genel anlamda bedenim- den soyutlanmış durumdayım, onun geçici bir yuva olduğunun bilincindeyim ve nasıl göründüğünden çok nasıl hissettiğiyle ilgileniyorum. Kendimi güzel ya da çirkin bulmuyorum. Aslında kimseyi… Güzellik tanımı benim için kişilikle bir bütün. Kendimi seksi bulma oranım da hormon seviyeme bağlı olarak değişiyordur…
Kendim dışında fotoğrafını çektiklerim genelde tanıdığım insanlar oluyor. Kurgu- larımın çoğunda estetik tarafı haricinde psikolojik bir altyapı da bulunuyor ve bu noktada modellerimi kimliksizleştirmek- ten hoşlanmıyorum. Aksine, onların ruh halleri beni etkiliyor. Bu yüzden öncesinde bir süre sosyal medyadan da olsa onların kişiliklerini inceleyip, tanıyıp bu şekilde çalışmayı tercih ediyorum. Belli bir kurgu yoksa spontane, eskiz tadında çekimlerde direkt nü çalıştığım modeller oluyor. Erkeklerle de kadınlarla da çalışıyorum, bu konuda herhangi bir sorun yaşamadım. İnsanlar kendileriyle ve bedenleriyle barış- mak istiyor, en çok bunu gözlemliyorum. Toplumsal baskılardan bıkmış ve sadece iyi hissetmek isteyen insanlar çoğu ve bu psikolojiyi yaşayan da çoğunlukla kadınlar ne yazık ki…
Cinsellik içeren fotoğraflar daha çok beğenildiği için mi bu yöne daha fazla eğildiniz?
İnsan olarak gizli saklı olana çekilme halindeyiz, yasak olan elma daha parlak ve lezzetli görünüyor gözümüze. Benim de fotoğraflarımda işlediğim erotizm çoğunlukla bu yönde, bunu bazen direkt olarak seyirciye sunuyor, bazen de metafor olarak yerleştiriyorum. Elbette çıplaklık içerenler her zaman daha çok ilgi topluyor ancak daima iyi yönde değil. Çok sert tepki verenler de oluyor, çok beğenenler de; sapıkça yorumlar da geliyor. İnsanların tepkisi kendi toplumsal analizimi yapmama yardımcı oluyor, bu da bana ilham veriyor. Ama birilerinin beğenilerine göre hareket etmiyorum.
Instagram’dan tuhaf mesajlar geliyor mu?
Kullanılmış çoraplarımı satın almak isteyen, kişisel kölelik teklifinde bulunanlar oluyor ama bunlar her kadının ve belki erkeklerin de aldığı mesajlardır diye düşünüyorum. Kendi fotoğraflarını çekmeye başlayanlar oluyor, bana gönderip fikirlerimi alıyorlar. Bazıları çok enteresan. İnsanların kendileriyle ve bedenleriyle barışma çaba- larını görmek beni çok mutlu ediyor.
İşkolik misinizdir?
Bir anlamda bağımlıyım denebilir. Pratikte olmasa bile kafamın içinde hep çalışıyorum. Rüyalarımda her an fotoğraf çekiyorum, resim yapıyorum, imgeler yaratıyorum. Yaptığım her şey bununla ilgili.
Instagram: Saynarte
SADECE ‘GÜZEL KARI’ DİYE DÜŞÜNEN SIĞ TİPLER GECESİNİ KURTARMAYA ÇALIŞTIĞINDA AYAR OLUYORUM
‘Another Bookworm’ isimli bir pod- cast serisine başladınız. Neler anlatıyorsunuz burada?
Kitap okumaya üşenenlere, kendi okuduklarımı anlatmak istedim. Amacım dikkat probleminden ötürü kitap okuma disiplinini oturtamamış ama okuma meraklısı bir kitleye ulaşabilmek. Bazı konular karşılıklı sohbette açıldığı zaman, “Durun, önce benim hâkim olduklarıma bir hâkim olun, sonra oradan devam edelim” diyesim geliyor ama bunları aktaracak vakit, diyalog halindeyken yeterli olmuyor.
Şu sıra Rollo May’in ‘Aşk ve İrade’ kitabı hakkında konuşuyorsunuz. Neden bu kitabı seçtiniz?
Toksik bir ilişkiden çıkmıştım, burada- ki konular hem kişisel hayatıma uyuyor hem de dönemimizle bağlantılı. Top- lumumuzda aşkın, seksin ve sevginin çeşitlerinin irdelenmesinin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Üzerinde yete- rince düşünülmüyor ve kendilerini çok geç keşfediyor insanlar. Keşfedenler de yalnız kalabiliyorlar. Ayrıca Rollo May’e de özel bir ilgim var.
“Eskiden sekse karışmadan aşk arıyorduk, şimdi aşka karışmadan seks arıyoruz” diyorsunuz…
Bunu Rollo May söylüyor, ben söylüyorum, aslında herkes söylüyor. Ezelden beri de bu trajediye karşı duruşum hep hüzün içermiştir. İnsanlar ne kaçırdıklarını bilmiyorlar. Ben ne kaçırdığımı öğrendiğim güne ve o adama minnet du- yuyorum. Aşklı seksi tanıdıktan sonra, aşksızına dönemiyorum. Sadece ‘güzel karı’ diye düşünen sığ tipler gecesini kurtarmaya çalıştığında ayar oluyorum. Tek gecelik ilişkiye değil tepkim, beni ucuzluk tiksindiriyor. Ortada gerçek bir etkileşim olmamışken, götürme ve götürülme odaklıların ruhunun boşluğu ve olmamışlıkları itiyor. Günümüzde “Ben asla âşık olmayacağım” diyerek seks yapıyor insanlar. Aslında “Belki âşık da olurum” diye yapılmalı.
Sizi dinleyenler neye hazırlıklı olsunlar?
Onlarla samimi konuşan bir insan bulmaya… Arkadaşım karşımda oturduğunda nasıl filtresiz anlatıyorsam tanımadığım, benimle ilgili fikri olmayan yabancılara da, kalplerine güvenerek aynı samimiyette açtım kendimi. Zaten günümüzde değişim yaratmak istiyorsak bence artık samimiyete abanmalıyız. İnsan olan birinin, insan olan diğer bireylere, arada hiçbir ego olmadan dokunma çabasına hazırlıklı olsunlar. Ruhumu açıp herkesi benimseyerek, ruhlarına konuşuyorum. Benim okumam gerekenlerin bana gelmesi gibi, dediklerim de duyması gerekenlere, duymaları gereken zamanda ulaşacaktır. Umduğum bu, olacağına inandığım da bu.
BİR ŞEYDEN KORKMUYORUM Kİ CESARET GÖSTEREYİM…
Gösterinizin adı ‘Sıfır Makyaj’. Makyajsızım ve gururluyum mu diyorsunuz?
Hayır, mecazi bir şeydi. Stand-up’ın doğası ve anlattıklarımla ilgili bir göndermesi var aslında. “Sahneye makyajsız mı çıkıyorsun” da çok sorulan bir soru. Neden sahneye makyajsız çıkayım? Becerebilsem daha çok makyaj yaparım. Bir de makyajın çıtası çok yükseldi artık. Herkes çok iyi biliyor. Her an biri yanınıza gelip “Şuraya kontür yap, buraya da biraz highlight…” filan diyebilir.Metinlerinizde ‘küfür’le ilgili şakalarınız var. Çok küfreder misiniz?
Günlük hayatta küfreden biri değilim. Aslında saçma gelecek belki ama sahnede de küfretmiyorum ben. Küfrü anlatırken söylemek zorundayım sadece. Ama asla küfretmem gibi bir fikrim de yok.
“BURASI CİNSİYETÇİ OLMAYAN KÜFÜRLER ATÖLYESİ DEĞİL. SENİN ÖNERİLERİN DE CİNSİYETÇİ DİYE ELEŞTİRİYORLAR. BEN VAR OLAN DURUMU ABARTILI ŞEKİLDE TERSİNE ÇEVİRİYORUM.BUNA DA KOMEDİ DENİYOR.”
Seksist olmayan küfür mümkün mü?
Başka bir dünya mümkün mü (gülüyor)? Gerçekten bilmiyorum. Ben sürekli yaşanan ve beni rahatsız eden bir durum üzerine düşündüm ve şaka yaptım. Aslında alternatif küfrü ‘şaka’ olarak sunuyorum. Akademik bir çalışma yapmıyorum ya da cinsiyetçi olmayan küfürler atölyesi değil burası. “Senin önerilerin de cinsiyetçi” diye eleştiriler geliyor. İyi de bu bir şaka. Var olan durumu abartılı şekilde tersine çeviriyorum. Buna da komedi deniyor. Ben bir komedyenim. Bunu anlamakta sıkıntı yaşıyor insanlar. Şaka yaparak durumu görünür hale getiriyorum sadece. Yoksa “Artık bu küfür edilmesin” ya da “Onun yerine bu kullanılsın” demek benim alanım değil zaten. Ama insanlar kullanıp bununla eğlenince çok mutlu oluyorum. Çünkü komedinin yaptığı şeylerden biri de dile, kültüre katkı sağla- maktır aslında.
Aile büyükleri şovu izlediğinde şakalarınızı nasıl karşılıyor?
Anneannem ve dedemin kalp krizi geçirmesini istemediğimiz için onlara izletmedik. Yok, şaka yapıyorum. Bir kere gösterime gelmişlerdi, o zaman biraz sansürlemiş olabilirim. Aslında başlarda daha sansürlü anlatıyordum galiba. Ama gittikçe normalleşti benim için. Annem ve babam her seferinde çok eğleniyor. Zaten kimse o kadar da takmıyor “Bizim Seda işte, anlatıyor bir şeyler” modundalar.
Sahneye çıkmaya karar verdiğinizde “Ya bana gülmezlerse” diye düşündünüz mü?
Günlük hayatımda sürekli şakalar yapan, insanları güldüren bir tip değilim. Stand- up yapacağım deyince, herkes çok şaşırmıştı, “Sen komik miydin ki, ne alaka” filan dedi insanlar. İlk gösteri o açıdan ilginç bir deneyimdi, direkt bir saatlik gösteri yaptım. Tiyatrocu olduğum için sahne deneyimim olması bir avantajdı. Sahne kendimi çok rahat hissettiğim bir yer. Günlük hayatta daha çekingen biriyim, sahnede daha rahatım. Bir süre sonra da “Acaba iyi anlatabilecek miyim, tamam komik ama aktarabilecek miyim” gibi dertler giriyor. Stand-up’ta dert hiç bitmiyor. Bayağı zor ve hep geliştiğin bir süreç. Bir yıl sonra şu anki halimi beğenmeyeceğim.
Erkekler bozuluyor mu şakalarınıza?
Şakaya bozulan insan tipi diye bir şey var genel olarak. Hatta o kadar bozuluyorlar ki ceza almanı filan istiyorlar. Bazı erkekler de bozulabiliyor. Çünkü onlarla ilgili bir şey anlatıyorum. Bazıları da gülüyor çünkü yine onlarla ilgili bir şey anlatıyorum. Önyargılar var tabii ama bu yüzden kimse yaptığı işi yapmaktan vazgeçecek değil.
Sizin takip ettiğiniz isimler kimler?
Pınar Fidan’ı beğeniyorum komedyen olarak. Yaşanan absürd olayın ötesinde şunun bilinmesi lazım; Pınar çok yetenekli bir komedyen. Kadınlar genel olarak çok başarılı bu meslekte. Kadınları izlemeyi seviyorum. Cesur olmak zorunda kalmak ya da öyle düşünülmek üzücü bir durum. Mesela ben kendimi bir cesaret gösteriyor gibi hissetmiyorum. Öyle hissetsem korkmuş olduğum anlamına gelirdi zaten. Bir şeyden korkmuyorum ki cesaret göstereyim… Sadece işimi yapıyorum.
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)