Ebe Anne Sarıyerlinin Sarıyerlisiydi. Doğma büyüme
Sarıyerliydi. Sarıyer’de doğdu, Sarıyer’de büyüdü ve Sarıyer’de öldü!
Asırlık ömrünü Sarıyer’e ve Sarıyerlilere hasreden Ebe
Anne’nin isme Saffet Hanım’dır. 1871 de Sarıyer’de doğan Saffet Ebe
(Canseven), 1968 de vefat ederek sevdiklerini terk etti. Aslında Ebe
Anne’yi tanıyanlar, öldüğünde 102 yaşında olduğunu söyleyip dururlar!
Ebe Anne, sadece merkez Sarıyer’in değil, bütün Sarıyer
ilçesinin imdadına yetişen bir “Hızır” ebe idi. Dur durak bilmez,
sabah akşam “Ha şimdi çağırırlar” düşüncesi ile bekler dururdu. Doğru
dürüst uyku uyuduğu asla iddia edilemezdi. Çünkü uykusu tavşan uykusu
gibi bir şeydi. Yaprak hışırtısında uyanır, elini hemen yanı başında
bulunan çantasına atardı.
Ebe Anne ufak tefekti, minyon tipli, güzel mi güzel bir
kadındı. Her daim gülen yüzü, telaşsız hali, güven veren konuşması ve
cin gibi bakışları ile itimat veren bir hanımefendi idi. Ebe Anne
denildiğinde saygı ifadesi göstermeyen insan yoktu Sarıyer’de. Sadece
Sarıyer’de mi? Sarıyer ilçesinin tüm mahalle ve köylerinde “Ebelerin
ebesi” Saffet Ebe’nin şöhreti de vardı, tanınmışlığı da!
Günün hangi saatinde olursa olsun hazır ve nazırdı! “Doğum
var!” denildiğinde çantayı kaptığı gibi evden dışarı çıkar uygun adım,
arkasına bakmadan gider dururdu. Çoğu kez; ufak tefek Ebe Anne’ye
eşlik edenin yetişmekte zorluk çektiği görülürdü. Ebe Anne bu tür
gidiş dönüşlere talimliydi! Yorulmak nedir bilmezdi!
Sadece Sarıyer mi? Tabii ki değil! Karşıdan yani
Anadolukavak’tan geldiklerinde de asla “Hayır” demezdi. “Yürüyün” der
ve atkısını başına aldığı gibi, elinde küçük çantası ile yola
koyulurdu. Ya vapur iskelesinden ya da küçük Sabuncuoğlu iskelesinden
veya Taşiskele’den sandala veya motorlu tekneye atladığı gibi doğum
yapılacak eve yetişirdi. Anadolukavak’da işi biter bitmez, gerekenleri
doğum yapanın yakınına anlatır, yapması gerekenleri söyler, geri
dönerdi.
Saffet Ebe’nin şöhreti Sarıyer dışına taşmıştı. Öylesine
büyük şöhreti vardı ki “Eben Saffet ebe mi? Rahat ol, onun elinden
kaza çıkmaz” derlerdi. Sırf bu nedenle, Sarıyer’de tanıdıkları olanlar
doğum yapmak için beş on gün önceden Sarıyer’e tanıdıklarının yanına
gelir, gününü beklerdi.
Ebe Anne, bir gecede birkaç yere gittiği olurdu. Asla
“Yorgunum” demezdi, zaten anlayışında, kitabında böyle şey yoktu.
Ebelik en kutsal görevlerden biriydi. Bir canın dünyaya gelmesine
yardımcı olacak, bir canı belki de ölümden kurtaracaktı. Kendince en
mukaddes işi severek yapıyordu. İnsanları seven bir kişiydi, hiç
kimseyi kırmamış, kimseye “hayır”, “Olmaz” veya “Yok” dememişti. Bu
nedenledir ki müthiş seviliyor, çok büyük saygı görüyordu.
Ebe Anne, resmi ebe idi. Genç yaşında ebeliğe başlamıştı.
Mahalle ebesinden farklı yani, yaptığı işi bilinçli yapması ve çok
başarılı olmasıydı. Cumhuriyet’in ilk yıllarında Hikmet Ebe göreve
başlamıştı. Hikmet Ebe de Sarıyer’in Arap Mahallesindendi ve öz be öz
Sarıyerlilerdendi. Hikmet Ebenin ebeliği, okuldan başlamıştı. Usta
ebelerden biri olmasına karşın, daha ziyade Saffet Ebe tercih
ediliyordu. Nedeni de; Hikmet Ebe’nin “Arap-Zenci” olmasıydı. Sudan
kökenli idi. Sarıyer’in Yangın Yeri de denilen Arap Mahallesinin
sakinlerindendi.
İki ebe, gayet iyi geçinip gittiler. Her ne kadar, öncelikle
Saffet Ebe tercih ediliyordu ise de, iki ebe arasında rekabet olmazdı.
Yalnız konuşulur dururdu!
Sarıyerlilerin Ebe Annesi; Saffet Ebe’nin Sarıyer’de girip
çıkmadığı ev yoktu. Bize de konuk oldu ve büyük kızım Emine’nin
doğumunu yaptırdı.
“Ebelerin ebesi derler ona. Nice doğurttukları eli
öpülesilerden oldu. Doğum yapan da doğum yaptıran da oldu, çekip
çıkardıklarından! Asker, subay, doktor, hâkim, öğretmen, balıkçı,
kayıkçı olanlar dahi bulundu. Usta, iş bilir ve de nazik elleriyle işe
koyulduğunda hanımcıkların sesi soluğu kesilirdi. Ebe anne mahir
ellerini hangi şiş karın altında gezdirdiyse, viyaklama sesini
duyurması bir olurdu. Sarıyer içinde girmediği ev, doğum yaptırmadığı
kadın yoktu denebilir. At ve merkep sırtında köylere gitmek, gecenin
bey vaktinde, sabahın köründe yola düzülmek, gündüzün sıcağında soluk
almadan köyden köye yürümek ebe annenin sanki günlük işlerindendi. Ebe
anne kendi doğumunda kendi ebeliğini yaptı mı bilemiyoruz ama eşine
İhsan, Zeki, Hayri ve Fehmi gibi dört erkek çocuk verdiğini biliyoruz.
Ebe anne doksanlı merdivenlerin sonuna kadar viyaklattırmaya devam
etti. Zaten viyaklattırmaya son verdiğinde, rahmeti rahmana kavuştu.
Ebe anne büyük kızımızı viyaklattırdığında 88. yaşını devirme
çabasındaydı! Ancak yaşam izni bittiğinde takvim 1968’ i gösteriyordu.
Yaşı da 97’ yi…”(İ. Balcı; Simas’tan Sarıyer’e, S. 165).
İşte Sarıyerlilerin asla unutmayacakları bir büyük
Sarıyerli, bir mahir Sarıyerli ve bir büyük insan! Oğlu Zeki Canseven,
İstanbul’un işgalinde, Sarıyer’e gelip giden, halkı rahatsız eden
İngiliz ve Yunan askerlerinin baş belası olmuştu. Kendisi de, doğum
sancıları çekenleri doğurtmak için ev ev dolaştığı zannedildiğinde
aslında o direnişçilerin haberleşmesini sağlıyordu.
Unutulmaz bir Sarıyerliydi Ebe Anne, nur içinde yatsın!
Kaynak: Bir Avuç Sarıyerli, İ. Balcı, 2010.
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)