1950’den beri Türkiye’nin içindeydiler. Ulus devletin üniter yapısından hiç hoşlanmıyorlardı.
Bir an önce, Haçlının askeri örgütlenmesi olan, NATO içinde NATO olan, Gladyoyu oluşturmaya çalışıyorlardı.
Hükümetleri, halkı ve orduyu provokasyon ve şantajlar yolu ile istedikleri çizgiye çekmeliydiler ki, liberal kılıklı iktidarları oluşturabilsinler.
Türkiye’nin sadece Sovyetlere karşı kullanılması onlar için yetmezdi.
Sürdürülebilir, sürekli denetim altında tutulabilir Türkiye istiyorlardı.
Bunun için ülke içindeki istikrarı bozmaları gerekiyordu.
Gladyo bir gün sağcı gençlere silah veriyor, ertesi gün solcu geçlere silah temin ediyordu.
Her şey Gladyonun planladığı gibi oldu.
12 Eylül 1980 yılına gelindiğinde, gladyo ordunun içinden kullanabilecekleri beş general ile istediklerine ulaştılar.
“Bizim oğlanlar darbeyi yapmışlardı.”
Böylece Türk ulusunun kaderi Amerikan devletine gümüş tepsi içerisinde sunulmuştu.
Kamuoyu, Evren’in radyo ve televizyon konuşmaları ile imal edilmiş ve Evren %92’ile sandığın ne olduğunu anlatmıştı.
O günden sonra, 12 Eylül darbesinden söz edildiğinde, Bizim oğlanlar yaptı” ifadesi kulaktan kulağa saplanan bir çivi gibi yol almıştır.
Darbeler ve merkez hükümetlerle yol alamayacağını gören ABD, merkez sağa, yani İslamcı partilere yöneldi.
Dolayısı ile ABD’nin 12 Eylül’den önce desteklediği merkez partilerin hepsi mevta oldular.
ABD İslamcı Partiler ile çalışmaya karar verdi.
Amerika için artık eskiden olduğu gibi, “Sürdürülebilir, sürekli denetim altında tutulabilir Türkiye”, yerine daha küçük parçalara bölünmüş, denetlenmesi daha kolay şehir devletçiklerinden oluşan bir Türkiye gerekliydi.
Bir başka ifadeyle, ABD için ulus devletin bu yapısı ile kalması arzu edilen bir husus değildi.
Ancak bu süreci derinleştirmek ve istenen kıvama gelmesi için, daha yapılacak çok işleri olduğunu biliyorlar.
İslamcı Hükümet, ulusal pazarları sömürgecilere teslim etme bakımından çok yol almıştı ama yeterli değildi.
Çünkü Türk halkı istedikleri kıvama henüz daha gelmemişti.
Erdoğan’la epey yol almışlardı ama anti Amerikancılık da tavan yapmıştı.
Halk ayaklanmış, Amerikancı iktidar tehlikeye düşmüştü.
Bu sebepten iktidarda bir restorasyona ihtiyaç vardı.
Birçok formül üzerinde düşündüler.
Amerika’nın Türk halkının önüne koymaya hazırlandığı iktidar formülü şudur.
Gül-Gülen- CHP ortak iktidarıdır.
Açılımı destekleyen CHP’nin tabanını, ancak bu günkü CHP yöneticileri ile aşabilirler.
AKP iktidarında yapılacak böyle bir restorasyona, halkı ikna edebilirlerse, federasyonunun önündeki engelleri kaldırmış olacaklarını düşündüler.
Böyle bir restorasyon olursa, PKK’dan da buna destek gelebilirdi.
Laiklik bakımından yeterince yumuşatılmış, İslami Partilerin varlığını ve onlara destek olmayı kabullenmiş CHP’yi, böyle bir restorasyonda niye kullanmasınlar ki.
(İstanbul Belediyesi Meçlisinde, CHP’liler, Kuran Kursu öğrencilerinin de, Belediye otobüslerinden ücretsiz yararlanma önerisini Meclis Başkanına vermişler.)
Gelişen halk muhalefetini kırmanın yolu olarak, bu restorasyonu düşündükleri çok açık.
Bu gün Milliyet Gazetesine bakanlar görmüştür.
Gül’ün Amerikan Dışişleri Bakanı ile on yıl önce yaptığı gizli anlaşmayı yayınlamış. O da tamamı değil. Aydınlık iki sayfa dokuz madde olarak on yıl önce açıklamıştı.
Bir anlamda yıkama yağlama ve Gül’ü temize çıkarma operasyonu.
Yakında Gül Amerika’ya gidecek ya, ön hazırlık yapıyorlar.
12 Eylül’ün 33 yıl sonrasında, bizim oğlanlar restorasyon çalışması yapıyorlar.
Halkın uyanışını durduramayacaklarını anladılar ya…
Daha çok iktidar projeleri yaparlar.
Durduramayacaklar.
12.9.2013, bulentesinoglu@gmail.com
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)