Bilsek ki, IŞİD’ın uyguladığı şiddet, emperyalizme karşıdır, ne yapalım hep emperyalizm şiddet uygulayacak değil ya, deyip, IŞİD’ın şiddetine göz yumalım.
IŞİD’ın uyguladığı şiddet; küreselleştirmenin oluşturduğu yoksullara karşı uygulanan bir şiddettir. Emperyalizme karşı bir yanı yoktur. Hatta elindeki silahlar da, İsrail ve Amerikan silahlarıdır.
IŞİD’ın varlığı, Amerika’nın Irak işgalinin sonuçlarından birisidir.
IŞİD’ın, kimin hesabına çalıştığını anlamak için kâhin olmaya gerek yoktur.
Sömürgecilere karşı, bölge ülkelerinin bir araya gelme şartlarının oluştuğu ve İsrail’in güvenliğinin alt düzeye indiği bir zamanda, IŞİD şiddeti ortaya çıktı.
Bölge ülkelerinin arasına kama gibi giren, bir ucu Suriye’de, gövdesi Irak’ta, öteki ucu ise İran’da olan bir Kara Koridor.
Bölge ülkelerini birbirlerinden ayıran, bu anlamda Amerika ve İngilizlerin işini kolaylaştıran, ülkeleri bölen KARA bir Şiddet.
Ülkemiz içinde, yeni şiddet alanları yaratacak, Barzani ve PKK’yı da güçlendirecek bir şiddet sarmalı…
Şu tür yorumlar ABD’nin ve İsrail’in bölgedeki çıkarlarını koruyan yorumlardır.
-Amerika İran ile birlikte, Sünni İslam-ı ezmek için birlikteler.
-Bu Ergenekoncuların işidir.
-IŞİD sanki emperyalizme karşıymış da, laikler IŞİD’a saldırarak, emperyalizmi koruyorlarmış.
Bu gibi yorumlar, gericiliğin Sünni militan kesimin yaptığı yorumlardır. İpe sapa gelmez, radikal mezhepçilikten başka bir şey değildir. Bilimsel bir anlama yöntemi değildir.
Temel olgu; emperyalizmin çıkarları genişlerken, fakirlik küreselleşirken İslam ülkelerinde ki, şiddet sarmalının büyümesidir.
İslam ülkeleri, kendi aralarında birleşerek Amerika ve İngiltere’ye karşı olmak yerine, kendi aralarında çatışmalarla, daha beter, mezhep ayrılıkları içine düştüler.
İslam-ın yorumlanması farklılaştıkça, İslam, iktidara varmanın bir aracı halini sürdürdükçe, Müslümanlar arasında ki şiddet artmaktadır.
İslam, İslam ülkelerini yok etme aracına dönüşmektedir.
IŞİD’ın İslam adına iktidar olma amacı; diğer İslamcı şiddet kullananları daha fazla şiddet kullanmaya itecektir.
İslam-i şiddet; sadece İslam’ın dışındakilere hizmet eder.
IŞID vahşetinin salgın bir hastalık gibi İslam yoksulluğu içinde yayılması, başta Türkiye ve İran olmak üzere, tüm Ortadoğu ülkelerini etkileyecektir.
Ülkemizdeki siyasi iktidar, bölgemizde, Sünni Mezhepçiliğin operatörü ve koordinatörü gibi çalışması, onu bölge barışının en temel düşmanı konumuna getirmektedir.
Gericidir, son tahlilde, sadece sömürgecilerin işine yarayacak girişimlerdir.
Suriye halkının IŞİD’a direnişinde, IŞİD’a lojistik destek sağlayarak zaten IŞİD’ın güçlenmesine, AKP gereken desteği sağlamış oldu. Aksi takdirde, IŞİD Amerikan silahlarına sahip olamazdı.
IŞİD’ın Irak’taki işi daha kolaydır.
IŞİD, Mezhepsel olarak karşıtı olan Şiiliği kullanarak, halkı merkezi hükümete karşı ötekileştirerek, daha hızlı yol alması anlaşılabilir bir olgudur.
Mezhepçi, bölücü ve Amerikancı iktidar, IŞİD saldırıları üzerinden, Barzani’nin bağımsızlığını sağlamanın peşindedir.
Bölge devletleri üzerinden siyasetler yürüteceği yerde, Sünni mezhebi üzerinden siyaset yaparak, IŞİD şiddeti ile bütünleşebilmektedir.
Şu ana kadar, ne Erdoğan, ne de Davutoğlu IŞİD’a terör örgütü diyebilmiştir.
12 yıldır, Sünnilik üzerinden yürüttükleri siyasetler yokmuş gibi, muhalefet partilerini mezhepçi siyasetler yapmakla suçlayabilecek kadar, halkı kandırmanın yollarına başvurmaktadır.
İran’ın bölgede kazandığı itibarı kırmak üzere yürütülen IŞİD terörü; Musul ve Kerkük üzerinden Türkiye’deki PKK hareketini güçlendirmektedir.
Mezhepçi siyasi iktidar, Irak ile iyi ilişkiler kurmak ve ticaret yapmak yerine, Şii Sünni çatışmasını daha makbul bulmaktadır.
Irak’ın toprak bütünlüğünü savunmayan, tüm siyasetler yanlış ve çıkmazdadır.
Mezhepçi, ayırımcı, ötekileştirici siyasetler, halkımızı da kutuplaştırmakta, Suriye ve Irak’ta yaşananları ülkemizde de, yaşanmasını olası bir zemine getirmektedir.
Bülent Esinoğlu
14.6.2014, bulentesinoglu@gmail.com
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)