Son Dakika Haberler

COŞKU NE GÜZEL Kİ GİDEREK ÇOĞALIYOR

COŞKU NE GÜZEL Kİ GİDEREK ÇOĞALIYOR
Okunma : Yorum Yap

imageCumhuriyet Bayramında televizyondan da yayınlanan Ankara Hipodrum’daki törenleri seyretmek çok hoşuma gidiyor. Bazen de törenleri Sarıyer Şehit Mithat Yılmaz Caddesinde yerinde seyrettim şimdiye kadar. Basından takip ettiğim ve giden arkadaşların anlattığına göre Sarıyer merkezde yapılan törenler bu yıl da muhteşem oldu. Sarıyer Belediyesi’nin Sarıyer Meydan’da inşa ettiği anlı şanlı bayrağımız ve Anıtkabir maketleri çok güzel olmuş, kutluyorum. Geçen yıl Şehit Mithat Yılmaz Caddesinde yapılan töreni yerinde seyretmiş, akşam da Kireçburnu ve Sarıyer merkez arasındaki fener alayına katılmıştım. Ancak bu yıl evde Ankara Hipodrumdaki törenleri seyretmeyi ve ekrandan coşkuya ortak olmayı seçtim. İyi ki böyle yapmışım, gerçekten önceki yıllara nazaran program çok güzel hazırlanmıştı. Hava da yağışsız olunca, tören daha da güzelleşti. Sanki orada imişim gibi geldi bana. Ve; Trabzon Tonya’da ilkokul günlerinde görevli olarak katıldığım bir törendeyim duyguları beni yıllar öncesine döndürdü. Aynı anda İstanbul İmam Hatip Lisesinde öğrenci iken Vatan caddesindeki katıldığımız törenlerdeyim sandım kendimi. Kaçıranlara TRT arşivinden seyretmelerini öneririm.
Ekrandaki tören biter bitmez bilgisayarın başına çökerek duygularımı dökmeye başladım. Çünkü yıllar önce 30 Ağustos Zafer Bayramı ile ilgili okuduğumuz bir hutbenin ilk cümlesi aklıma gelmişti. Söz konusu cümle, ‘Tarihi zaferlerle dolu Müslüman Türk Milleti Otuz Ağustos Zafer Bayramının heyecan ve coşkunluğunu yeniden yaşıyor’ şeklinde idi. Bu cümleyi hiç unutmadım ve çok da hoşuma gitmişti o zaman. Zaten bu yüzden de bu cümleyi hemen ezberlemiştim. Burada onu uyarlayarak diyorum ki; Cumhuriyet Bayramının heyecan ve coşkusu; ne güzel ki giderek çoğalıyor.

Konuya giriş yapmak için yukarıdaki ifadeleri kullandım, zira burada asıl yapacak olduğum; ‘Cumhuriyet’ kavramını irdelemek ve İslam İlahiyatı açısından konuya bakmak olacak. ‘Cumhur’ kavramı; ekser/çoğul, halkın çoğunluğu vb. anlamlardadır. Klasik fıkıh kitaplarında şu ifadelere yer verilir. Oluşan yeni sorunlara çözüm bulmak bağlamında konu dönemin ilim adamlarına sorulur ve onlar da, Kur’an ve Sünnetten esinlenip, akıllarını işlevsel kılıp görüşlerini belirtirler. Bu sırada aynı zamanda ortak aklın çalıştırmasına örnek olacak şekilde, farklı görüşler verildikten sonra, müfta bih/istenen fetva; çoğunluğun görüşü baz alınarak verilir ve şu ifade kullanılır; cumhurun/ulemanın çoğunluğunun/alimlerin ekserisinin görüşü de; şudur. Dikkat edersek, burada bir zorlama asla söz konusu değildir ve kişi görüşler karşısında hür bırakılmıştır. Daha yazımın başında konunun muamelat/hukukun dünya ile ilgili işlerin düzenlenmesi bölümü ve ibadet ile ilgili yönünü ele almayacaktım ama hal böyle gelişti. Şimdi de ‘Cumhur’ kavramına; biraz da idare ve yönetim açısından bakalım.

‘Cumhur’ kavramının idare ve yönetim açısından kullanım şekli; bildiğimiz gibi; çoğulun isteğine göre idare tarzı anlamında, ‘Cumhuriyet’ tir. Devlet modeli açısında Kur’an-ı Kerim’e baktığımızda bize önerilen açıkça bir yöntemin olmadığını rahatlıkla görürüz. Çünkü Kur’an-ı Kerim’de yeryüzünü ıslah etmek ve kuralları çalıştırmak için halife olarak görevlendirilen insandan (Bakara; 2/30) devleti kurma görevi bizatihi kendisine yüklenmiştir. Hal böyle iken kalkıp da bir devlet modelini Kur’anda aramak; konuyu anlamamak, ve bize verilen devleti kurup yürütme görevini ihmalden öte, bunu yapması için Allah’a geri göndermek yani havale etmek, bu konuda Yüce Yaratıcı’yı bizim görevlendirmemiz olur. Kur’an’da açık bir devlet modelinin olmamasına rağmen aşağıda zikredeceğim ayetler ve hadislerden Cumhuriyet; Kur’an’ın bize adeta ima ettiği bir model olarak algılanmıştır ki bu çok doğru bir yaklaşımdır. Bunun yanında şu tespitimi de burada belirteyim. Kur’an-ı Kerim’de açık bir devlet modelinin önerilmemiş olması; bana göre değişik dönemlerde çözümü hangi devlet modelinde görüyorsanız, onu uygulayın demektir. Bu bağlamda Halife İnsana devletini kurup yönetim şeklini belirlerken, baz alacağı bazı ip uçları da verilmiştir. Kur’anda, ‘Onların işleri aralarında Şura iledir’ (Şura, 42/38) buyruğu ve bu ayetin yer aldığı Şura Suresi, devletin yönetimine halkın iradesinin yansıyacağı, adeta onların temsilcisi olacağı bir idare heyeti/meclis aracılığı ile olacağını bize gösteriyor. Yine Hz. Peygamber’in uygulamasına baktığımızda, O’nuın –bu konuda herkesçe malum bazı itirazlar var- kendisinden sonra ‘yönetimi şu kişi devam ettirsin’ diye açık bir vasiyetinin olmaması; yönetimin çoğulun istedikleri temsilci ve yöneticiler aracılığı ile gerçekleştirilmesi gerektiğini bize gösteriyor. Hz. Peygamberden sonra, -anlaşmazlıklar olmasına rağmen- dört halifenin seçimi de, hemen hemen demokratik yöntemlerledir. Buradan anlıyoruz ki; Emevilerden itibaren ta Osmanlıların sonuna kadar babadan oğla ya da yakınlara devredilen saltanat dediğimiz yönetim şekli; İslam’ın bize önerdiği yönetim biçimi değildir. İşte bunun için Otuz Ağustos 1922’de sona eren Kurtuluş Savaşı’ndan sonra Atatürk ve arkadaşları, din adamları ve meclisi oluşturan yüce şahsiyetler; 23 Nisan 1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisini açmış ve 29 Ekim 1923’de de yönetim şeklinin Cumhuriyet olması kararını almışlardır. Alınan bu karardan beri doksan iki yıl geçti. Ve biz büyük bir coşku ile Cumhuriyeti kutluyoruz ve bundan sonra da kutlamaya devam edeceğiz. Çünkü bir cihan devleti yöneticisi olan Kanuni Sultan Süleyman’ın dilinden dökülen,

‘Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi,

Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi’

dizeleri bize, bir devlete sahip olmak ya da bir devletin bireyleri olmanın; Yüce Yaratıcının bize verdiği sağlık nimeti ile eş değer olduğunu öğretiyor. Halkın yönetime katılmada temsilcilerini yani meclisini oluşturmadaki özgür katılımı diyeceğimiz ve cumhuriyetin ayaklarından birisi olan demokrasiyi de, Kur’anda ki, ‘onlarla iş konusunda görüş alışverişinde bulun’ (Al-i İmran, 3/159) emrinde rahatlıkla görebildiğimiz gibi, Hz. Peygamber’in uygulamalarında da, bu konuya sıkça rastlamamız mümkündür. Halkın özgür katılımı sonrası temsilcilerini gönderdiği Türkiye Büüyük Millet Meclisinde de, devleti dört yıl –zaman zaman anayasal düzenleme ile süresi değişebilmektedir- halkın teveccüh ettiği çoğunluğun halkın diğer temsilcileri ile beraber veya tek başına çıkaracağı yasalar ile devleti yönetmesine iktidar/hükümet, iktidarın meclis içerisinde halkın istediği çoğunluktan oluşturulma şekline de Cumhuriyet diyoruz. Hendek Muharebesinde belirlenecek yöntemde, peygamberimiz farklı görüşte olmasına rağmen Selman-ı Farisinin, ‘hendek kazılması’ fikrinin sahabenin çoğunluğunun isteği olduğu için uygulanması, sabah ezanlarına, ‘namaz uykudan daha değerlidir’ anlamındaki, ‘essalatu hayruminennevm’ cümlelerini Bilal-i habeşi’nin eklemesinin, Hz. Peygamber’in onayından geçmesi de, buna örnektir. Cumhuriyetin diğer önemli ayaklarından olan herkesin inanç, ibadet, hak ve özgürlükleri olan Laiklik ise; ‘Dinde zorlama yoktur’ (Bakara, 2/256), ve ‘Sizin dininiz/görüşün size, benim ki de bana’ (Kafirun, 109/6) öğretileri ile uyuşur haldedir.

İşte atalarımız bunun için tarih boyunca on altı devlet kurarak ne bedeller ödedi. Burada bize düşen; anlı şanlı devletimizi bu kutsal topraklar üzerinde ilelebet yaşatmak, cumhuriyeti korumak ve kollamaktır. Bunun için de, ‘Cumhuriyetin heyecan ve coşkusunu’; bir an olsun kaybetmemek gerekiyor. Şimdiye kadar hizmeti geçmiş Gazi Mustafa Kemal/Atatürk başta olmak üzere tüm yöneticilerimizden vefat edenleri rahmetle anıyor, hayatta olanlara sağlık ve uzun ömürler diliyorum. Uğurlarında yiyip-içip nefes aldığımız ve Alah katında yaşayan (Bakara; 2/154) ve rızıklandırılan (Al-i İmran; 3/169-170) peygamberimizin yanında olan şehitlerimize de saygılarımızı iletiyor, fedakar anne – baba, eş ve yakınlarının önünde de; saygı ile eğiliyorum.. Son söz; Türkiye Cumhuriyeti ilelebet var olması, Cumhuriyet Coşkusunun bugün olduğu gibi her geçen gün çoğalarak yayılması dileği ile herkesin Cumhuriyet Bayramını; kutluyorum. Evet, ‘Coşku; ne güzel ki; giderek çoğalıyor’..

 

Dr. Ahmet Bekaroğlu

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)