Atalarımızdan gelen ‘sağlıklı kafa sağlıklı vücutta bulunur’ sözü ne de güzeldir. Günlük ibadetlerden yükümlü olmanın olmazsa olmazlarından biri; sağlıklı bir bedene sahip olmaktır. Buna akıl sağlığını da ekleyebiliriz. Bunun için spor şimdiye kadar bizim için hep tutku oldu.
Hep tartışılmıştır, ‘acaba spor yapmanın dinde yeri var mı, spor yapmak caiz midir, din bu konuya izin verir mi?’ diye. Bu soruların cevaplarını yani dine uygunluğunu bilelim ya da bilmeyelim, ya bireysel spor yaptık, ya da bir spor alanındaki takımların seyircisi, taraftarı olduk. Bu; bir gerçek. Hepimizin bildiği gibi spor, insan sağlığı için çok önemlidir. Hatta ibadetler yerine getirilirken tali planda spor da yapılmış olur. Elbette ibadetlerde ilk amaç Allah’ın rızasını kazanmaktır (Fatiha Suresi, ayet 4). Ancak biz ibadetlerimizi ifa ederken yaratıcının bize verdiği bir görevi yerine getirmenin mutluluğunu yaşamanın yanında belki beşinci altıncı sırada bir anlamda spor da yapmış oluruz. Namaz, Hac gibi ibadetlerde bunu görmek mümkündür. Koşu, yüzme, güreş hatta ok atıcılığı gibi sporların sünnet olduğu kaynaklarda yer alır. Yani peygamberimiz bu sporları bize önermiş. Hatta kendisinin eşleri ile koşu yarışı yaptığı bilgisine sahibiz. Ne kadar da güzel.
Günümüzde sporun zararlı toksinleri vücuttan atmada araç olduğu ve böylece sağlığımızı artırdığı uzmanlar tarafından söyleniyor. Bunu spor yapanlar elbette bilir. Koştuğumuz zaman attığımız ter ve aldığımız duştan sonraki halimiz bunun en iyi anlatımıdır. Bunun içindir ki, dinin fıtratla çelişmesi asla düşünülemeyeceği için (Rum Suresi, 30. Ayet) sporun dinimizce sakıncalı olmasını bırakın, aksine onun teşvik bile eder.
Güzel de günümüzde durum nasıl? Ona bakmalı. Sporun futbol branşı artık hemen hemen herkesin ilgilendiği bir alan haline geldi. Ben de ilgileniyordum, oynadım ve tuttuğum bir takım da var. O da Galatasaray’dır. Halen de sağlık amaçlı aktif olarak spor yapar, düzenli koşarım. Arkadaşlar zorladığında futbol da oynuyorum. Sağlık amaçlı spora evet, ama yarışma amaçlı yapılanlara asla günümüzde spor diyemiyorum. Çünkü son zamanda yaşananlar bize yarışma amaçlı maçların nelere mal olduğunu da gösteriyor. İleriye gitmeye gerek yok, futbol maçlarından sonra futbolcu, hoca ve yöneticilerin açıklamalarında, ‘bugün son derece iyi savaştık..’ ifadeleri bunun en iyi özetidir. ‘Savaş’ tabiri; aile, can, mal ve vatanımıza yapılan saldırı da ortaya konan savunma için kullanılan bir kavramdır. Yani sporun futbol branşı çığırından çıkmış durumda. Peygamberimizin, ‘gerçek pehlivan güreşte galip gelen değil, sinirlendiğinde kendisine hakim olandır’ hadisini dinleyen yok. Kızdığımızda adrinal yükseldiğinden beyin vücudumuza hükmetmiyor ve kendimizi kaybediyoruz. Atatürk’ün dediği, ‘ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlaklısını severim’ sözü de artık sadece spor salonlarında tabelalarında duruyor. Buna uyan ne sporcu, ne yönetici, ne de seyirci kaldı. Bunların yanına ekleme yapayım, bir de yayınlar ve yayıncı kuruluş. Ortada bir rant var. Bunu kapmak için her yolu mübah gören yarışmacılar, ve de kandırılan bizler. Kimse kusura bakmasın, ben kendimi en başa koyuyorum, -istisnalar bir yana- en cahil kesim; sporun futbol alanındadır. Ne diploma, makam ve ünvanlara sahip insanlar biliyor ve görüyoruz, olmadık küfürler ediyorlar. Artık son oynanan Trabzonspor Fenerbahçe maçı gösterdi ki, futbol; asla dostluğa vesile olmayan aksine ayrıştıran, düşmanlaştıran bir kötü araç durumundadır. Sahaya atlayarak hakemi dövecek kadar ‘gözü dönmüş olmak’ ne acıklı bir durum. Bunun yanında hakemin kasıtlı olarak vermediği penaltı ve attığı ilk iki golden sonra golü atan futbolcu ve kalecinin seyirciyi tahrik eden hareketlerini nasıl izah edeceğiz? Ülkemizde son yıllarda yaşanan şike süreci sebebi ile Trabzonspor’a, ‘sus yoksa seni yakarız böyle’ denip durması. Öyle bir hal aldık ki; gördüğümüz haksızlıklar karşısında rakibimiz yabancı takımlara yenildiğinde seviniyor, federasyonun yanlı tutumlarına kızdığımız için milli takımı tutmuyoruz. Bu halimizle durumun düzeleceği yok. Bir de dini açıdan tartışılacak bir yön var.Buraya iddia yani kumar da girmiş durumda. Dini açıdan caiz mi acaba? Buna ‘Din İşleri Yüksek Kurulu’ fetva vermeli. Genelde okumayan bir toplum olduğumuz için yatıp kalkıp futbolla uğraşıyoruz. Oysa ki futbol; dar bir alandır. Her şeyi kapsayan ise dindir. Çünkü din; hayata yön veren ve her şeyin üzerinde bir olgudur.
Her olaydan sonra, ‘bu son olsun’ deyip duruyoruz ve olayların sonu da bir türlü gelmiyor. Bunun için, daha feci olaylar yaşanmadan bizim gibi –istisnaları bir yana- cahillerin ağırlıkta olduğu bir alanda futbol iptal edilmeli. Ferdi spor yapmaya sonuna kadar evet, yarışmacı, ayrıştıran ve düşmanlaştıran furbol gibi alanlara ise; hayır..
DR. Ahmet Bekaroğlu
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)