Son Dakika Haberler

HORON’UN ANA VATANI VE DE TONYA TEREYAĞI KÜLTÜR VE SANAT FESTİVALİ..

HORON’UN ANA VATANI VE DE TONYA TEREYAĞI KÜLTÜR VE SANAT FESTİVALİ..
Okunma : Yorum Yap

Ben sözünü çekinmeden söyleyen birisiyim. İnandığım her şeyi söyler ve kimseden çekinmem. Ben kimseye uymam ve şöyle düşünürüm, başkası bana uysun. 
Şayet ardında Kurban Bayramı gelmiş olmasa idi ben de festivali bahane ederek gidecektim Tonya’ya. Bu mümkün olmayınca, Tonya Tereyağı Kültür ve Sanat Festivali’ni öncesinde Yürüyen Adam Muhammet Çelik’in yayını ile takip ettim.

Muhammet Bey, Atatürk posterinin ilçeye asılmadığını eleştiriyordu. Bence de yanlıştı. Hükümet binasında elbette vardı, feysbuk üzerinden yapılan yayınlardan önündeki horonu seyrederken gördüm. Ama sanırım festivalin bahçesinde yapıldığı benim de ilkokulu okuduğum Tonya Şehit Ayhan Güner İlkokulu’nda Atatürk posteri vardı. Yani okulun duvarına işlenmiş Atatürk silüeti açık bırakılmıştı ki bunu Atatürk Posteri asıldığı olarak kabul etmeliyiz. Ben öyle gördüm, ‘yanılıyor muyum?’ bilmem. Zaten öyle olmasa idi, Muhammet Çelik Bey; dediği gibi ‘festivale katılmazdı’. Program bazı yönleri ile olumsuz eleştirilebilir. Örneğin Tonya’lı Apolas Lermi de davet edilmeli idi. Kendisinin daha önce yaptığı açıklamasına göre, ‘muhalif kanatta olduğu yönünde’ değerlendirildi. Oysa ulusal bazda kendisini kabul ettirmiş eğitimli bir müzisyen. Gerçi kendisini eleştiriyorum ki sanatçılar; çok sivrilmemeli ve her kesimi kucaklamalılar. Kendisinin, ana fikri Beşikdüzü olan, ‘Oy Benim Beşikdüzüm’ klibinde sadece Tonya Kadıralak görüntüsüne yer vermesi ve Beşikdüzü’nün de saniyelerce gösterilmesi de bir eksiklik diye düşünüyorum. Ayrıca bana göre gazete dediğin, ‘tonyahaber’ gibi olup her görüş ve anlayışa yer vermeli. Televizyonlar da öyle olmalı. Günümüzde öyle değil, televizyon ve gazetelere bakıyoruz, hepsi de belirli kesimin görüşlerine yer veriyor ve kendi anlayışlarının aksi görüşlere yer vermiyorlar. Yazar ve konuşmacı kadroları da öyle. Ben bunlara gazete ve televizyon demiyorum, bunlar olsa olsa ancak; bülten olabilirler. Bizim bu anlattığım çizgide bir gazetemiz vardı, ‘Marmara Sentez’ diye. Ben deniz de orada yazardım ve içimizde ateist, liberal, milli görüş vs. her çizgide yazar vardı. Maalesef ki bu gazete; maddi imkansızlıklar nedeni ile kapanmıştı. Hala daha İstanbul ve Sarıyer’de bize, ‘Marmara Sentez’i yeniden canlandırın, ne güzel günlerdi, yeni sayının çıkışını iple çekiyorduk’ denir. Şimdi de beklediğim özellikleri yeterince taşımasa da, en azından bana sansür uygulamayan bir tane site kaldı ve orada yazıyorum zaman zaman. O da Mustafa Kemal Balcı’nın sahibi olduğu, ‘Sariyer Times’tir.
Her ne ise, festival programını ikinci gün Mavi Karadeniz televizyonu ekranından seyrettim. Bazı sanatçıların fazla türkü bilmediklerini ve repertuar defterinden okuyarak türkü söylediklerini de gördüm. Artık onlar da söyleyecekleri dört beş türküyü ezberlesinler. Ben, bu bağlamda ilk gün Neşat Aydın’a çok az süre verildiği kanısındayım. Herkesin ozanlığını kabul ettiği benin daha önce ‘tonyahaber’de hakkında, ‘Atma Türkü’nün Maradona’sı başlıklı bir yazı kaleme aldığım bu efsane türkü ustası bu kadar yedek kulübesinde tutulmamalı. Burada, ‘seni ilgilendirmez, Tonya dışındasın, biz yetkiliyiz’ denebilir elbette. Doğrudur ama ben de daha güzel olması açısından olaya bakıyorum.

Festivalin ikinci gün akşamı, havai fişek gösterisi yapıldı. Bu sırada ‘Onuncu Yıl Marşı’ eşliğinde yapıldı bu gösteri. Bilmiyorum, bu televizyon yönetiminin mi, yoksa festivali gerçekleştirenlerin isteği mi idi? Şayet festivali gerçekleştirenlerin düşüncesi ise, farklı düşünenlerin gönlünü kazanma ve birlik ve beraberliği oluşturma anlamında gerçekten akıllıca bir tavırdı. Şayet televizyon yayın yönetiminin düşüncesi ise, onları da yürekten kutluyorum. Ben bu onuncu yıl marşının melödisini gerçekten çok seviyorum. Sözleri de güzel. Bu marşı beş sene önce yaz kursunda çocuklardan öğrenmiştim. Çünkü bu kurslarda biz hafta başı ve sonunda İstiklal Marşı ile açılış ve kapanış yapıyoruz. Bu bağlamda eksiklerine rağmen yine de kutluyorum hizmeti geçenleri. Ayrıca programda, sahneye çıkarak horon oynayan yetişkin peştamallı kadınlar ve de benim ilkokulu okuduğum Şehit Ayhan Güner İlkokulu bahçesindeki Tonya Halkı’nın genç, ihtiyar, kadınlı erkekli yerlerinde oynadıkları horon şov gerçekten muhteşemdi. Adeta resital sundular herkese. Ve de çok festival seyrettim, bu horon bir başka.

Tonya halkı; ‘Horonun Anavaranı; Tonya’dır ve horon böyle oynanır’ dedi taraflı tarafsız herkese. Onları canı gönülden kutluyorum. Bu sırada bir başka kanal da Arhavi Festivalini yayınlıyordu. Adeta televizyonlar arasında bir reyting yarışı var gibi idi. Rumelikavağı ve Sarıyer’de baktım, herkes Tonya Tereyağı Kültür ve Sanat Festivali’ndeki horonu seyrediyordu. Mavi Karadeniz kanalı aslında bedava da yayınlardı bu horonu. Ben de kırk beş yıl önce ilkokulu okuduğum bu okulun bahçesinde geçen çocukluk günlerim aklıma geldi ve duygulandım. Köydeki evimizden çıkıp gelebildiğimiz en uzak alan Şehit Ayhan Güner İlkokulu idi, şimdi ise nerelerdeyiz diye düşündüm ve Tonya’da yaşadıklarım tekrar bir şerit gibi geçti gözümün önünden.

Evet; ‘günümüzde her şey değişti, naylonlaştı, arajman bir toplum olduk’ diye hep şikayet ediyoruz. Başta ben geliyorum bu konuda. Ama Tonya Halkı’nın horon oynaması ise; değişmemiş, yani otantikliğini koruyor. Bu da beni oldukça memnun etti..

Dr.Ahmet Bekaroğlu

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)