Son Dakika Haberler

HZ. İSA NİYE GELSİN Kİ?

HZ. İSA NİYE GELSİN Kİ?
Okunma : Yorum Yap

iHZ.ISATIMES
HZ. İSA NİYE GELSİN Kİ?
Geçen yıl Hacı Bayram Camii İmam-Hatibi Hafız Fikret Latifoğlu Ankara’da benden; “Günebakıştaki yazımı daha da açarak, Hz. İsa konusunda detaylı bir yazı yazmamı” istemişti. Bu konunun çok önemli olduğunu, bir telefon konuşmamızda Tonya Haber Gazetesi’nden yönetmenimiz Hasan Kalyoncu’dan duyunca da, ‘Hz. İsa’ konusunu tekrar ele aldım. Tevfik Fikret’in; “Hak bildiğin yolda yalnız yürüyeceksin” sözüne bayıldığım için; “Hz. İsa” konusunu işlerken de, bildiklerimi çekinmeden söyleyeyim.
HZ. İSA’NIN DÖNÜŞÜ BİR MİSYONER SÖYLEMİDİR’
Zaman zaman misyonerler tarafından yeniden pişirilip gündeme getirilen, “Hz. İsa’nın gelişi” ile ilgili olarak sorulan sorulara, “Hz. İsa’nın geleceğine inanmak, bir Hristiyanlık öğretisidir. Misyonerler, çalışmalarında başarılı olabilmeleri için, yaptıkları en önemli propaganda; ‘Hz. İsa’nın geleceğini’ anlatarak dolaylı yoldan Hz. Muhammed’i gündemden çıkarma çabası içerisinde bulunuyorlar. Haşa, Hz. Muhammed görevini yapamadı mı ki, Hz. İsa gelsin? Ayrıca Hz. Muhammed’in, son ve evrensel peygamberliği nerede kaldı?”cevabını veriyoruz. Açıkça belli ki, yazının sonunda söylenecek cümleleri öne aldım. Çünkü İslam İlahiyatında, bir konunun dini açıdan durumunu belirlerken, Prof. Dr. Bayraktar Bayraklı’nın, “ Biz, her düşüncenin DNA testini Kur’an’a dayanarak yaparız” sözü ile anlattığı gibi, mutlaka ana kaynağımız Kur’an ölçütüne başvurma yöntemi takip edilir.
KURAN’I KERİM’E GÖRE HZ. MUHAMMED SON PEYGAMBER’
 
Bu bağlamda Kur’anda, “Herhangi bir şeyde anlaşmazlığa düştüğünüzde onun hükmü Allah’a bırakılır” (Şura, 10) buyuruluyor. Ayrıca Hz. Muhammed, “ Allah’ın elçisi ve peygamberlerin sonuncusudur” (Ahzab, 40). İşte bu açıdan Kur’an’a baktığımızda, Hz. İsa’nın geleceği ile ilgili hiçbir bilginin O’nda olmadığını rahatlıkla görürüz. Bu konuda Hz. Peygamberden bize ulaşan sahih hadis olduğunu iddia etmek de doğru değildir. Çünkü Hz. Muhammed, “Kendi hevasını değil, kendisine gelen vahyi bize anlattığı” (Necm, 3-4) için, Kur’anla çelişen bir şeyi bize önermesi düşünülemez.
Kur’an’ın bize bildirdiğine göre Hz. İsa, Hz. Meryemden Allah’ın bir mucizesi olarak babasız olarak dünyaya gelmiştir (Al-i İmran, 44; Meryem, 17-25). Hz. İsa’nın annnesi Hz. Meryem, bu konuda o günkü İsrailoğullarının iftirası ile karşılaşmış (Nisa, 156; Meryem, 27-28) ve kendisine atılan bu iftira üzerine Hz. Meryem, Allah’a artık konuşmayacağına dair süküt orucu adamıştı (Meryem, 26). Hz. İsa’ya daha beşikte iken konuşma mucizesi verilmiş (Al-i İmran, 46-47) sonra da İsrailoğullarına peygamber olarak gönderilmişti (Al-i İmran, 49, 51; Meryem, 30). Hz. İsa da her peygamber gibi insanlara, ‘Allah’ın herkesin rabbi olduğunu’ söyleyerek, onları Allah’ın dinine davet etmişti (Meryem, 30-31, 35-36). Ancak İsrailoğulları, kendi aralarında ayrılığa düşmüş ve Hz. İsa’ya Allah’ın oğlu diyerek tevhidi bozmuşlardı (Meryem, 35-37). Tarihte epeyce peygamber öldürme suçunu işlemiş olan İsrailoğulları, Hz. İsaya tuzak kurarak O’nu da öldürmek istemişler (Al-i İmran, 53-) ancak Yüce Allah, onların bu tuzaklarını bozmuştu (Al-i İmran, 54).
HZ. İSA ÖLMEDİ DEMEK KURAN’A AYKIRIDIR’
İsrailoğullarından Hz. İsa’ya sağlığında inanan kişilere, ‘Havariler’ denir ve Hz. İsa, havarilerinden kendi yanında olacaklarına dair söz almıştı (Al-i İmran, 52-53). İsrailoğulları, Hz. İsa’yı çarmıha gerecekleri sırada, peygambere verdiği sözün aksi yönünde hareket eden havariyi, YüceYaratıcı Hz. İsa kılığına sokarak cezalandırdığı için, İsrailoğulları, Hz. İsa yerine bu havariyi öldürmüşlerdir (Nisa, 156-157). Yüce Yaratıcı Hz. İsa’yı hayatını tamamladıktan yani vefat ettikten sonra da (Maide Suresi, 117. ayet) , Onun ruhunu kendi katına yükseltmiştir (Al-i İmran,55-56; Nisa,158). Yani Hz. İsa’nın vefat etmediğini söylemek, Kur’an’a ters düşmektedir. Çünkü bu konuda, “Seni vefat ettireceğim” (Al-i İmran, 55) ve Hz. İsa’nın kendi dilinden, “Öleceğim gün” (Meryem, 33) ifadesi ile Kur’an’da durum apaçıktır. Hz. İsanın yeniden geleceğini iddia etmek ve bu konuda Kur’an’ı devre dışı bırakıp, sonradan ele alınan falanca yayını kaynak göstermek; doğru değildir. Mantıklı insan şunu rahatlıkla anlar: “Hz. İsa peygamber olarak gelecekse, Hz. Muhammed’in son peygamber oluşu (Ahzab, 40) nerede kaldı? Şayet peygamber olarak değil de, normal bir davetçi olarak gelecekse, Yüce Yaratıcı ondan peygamberlik rütbesini, yani apoletlerini sökerek mi O’nu geri getirecek ?” Kaldı ki Maide Suresi’nin 116-120. Ayetlerde Yüce yaratıcı ile Hz. İsa arasında bir konuşma geçtiği anlatılır. Yüce Yaratıcı Hz. İsa’ya ‘sen mi israiloğullarına seni ve anneni ilah edinmelerini söyledin?’ diye sorar. Hz. İsa da, ‘hayır ben onların içinde iken onlara gözetçi idim, onlara tek Allah’a inanmalarını söyledim, ben vefat ettikten sonra onlara sen gözetçi idin’ cevabını verir. Buradan açıkça anlaşılıyor ki Hz. İsa vefat ettiğini kendisi söylüyor. Yani ‘Tevhid İnancı’nı diğer ifade ile tek Allah İnancı’nı israiloğulları Hz. İsa vefat ettikten sonra bozdular. Kaldı ki Yüce Yaratıcı Hz. Peygamber’e, ‘senden önce hiçbir beşere ebedilik vermedik, şimdi sen ölürsen onlar ebedi mi kalacaklar’ (Enbiya Suresi,34. ayet) buyurarak Hz. Muhammed’den önce herkesin öldüğünü peygamberimizden sonra da herkesin öleceğini belirtiyor. Bu bağlamda Zümer Suresi’nin 30. ayetinde ‘muhakkak sen de öleceksin onlar da ölecekler’ buyrularak Hz. Peygamber ve ona yan çizen münafıkların da vefat edeceği bildirilmiştir. Ayrıca Hz. İsa geleceğini söyleyenlere soruyorum: Örnekleri ülkemizde de olduğu gibi son yıllarda, “Ben Hz. İsa’yım” diyerek ortaya çıkanların Hz. İsa olmadığını hangi ölçütle belirlemektedirler? Hz. İsa’nın gelmiş olabileceği varsayımına göre, O’na henüz tabi olmayan bizlerin durumu ne olacak?”
MÜSLÜMANLARIN KATLİ BİZİM TEMBELLİĞİMİZDEN’
Hele hele, bizim tembelliğimizden ya da irademizi kötü kullanmamız sonucunda, Yahudi ve Hristiyan dünyanın İslam ülkelerindeki katliamlarını; “ Irak’ın işgali ve yeniden yapılandırılması, Şam ve Mısır Meliklerinin öldürülmesi, Dördüncü Sulh Ve Arap-İsrail Barışı, depremlerin artması, haramların helal sayılması” gibi söylemleri, Hz. İsa’nın geleceğinin kanıtları olarak söylemek; bendenizi şu ifadem için mazur görünüz ki, bir dönem söylenen; “Dünya öküzün boynuzu üzerindedir, dönmüyor” söylemini çağrıştırmaktadır.
YENİ BİR DİN Mİ KURDUK?’
Biz müslümanlar; bilim alanında yeni bir şey üretemiyoruz ve beceriksizliğimizden kaynaklanan geri kalışımızı da kendimiz yerine, Kur’an’a fatura ediyoruz. Daha da ileri giderek, güçlü ülkelerin güçsüz İslam ülkelerine saldırılarını da, “Hz. İsa’nın gelişi” için kanıt olarak görüyoruz. Bu halimiz; en iyimser ifade ile; Kur’an’ı anlamamak demektir. Aslında durum, Mehmet Akif’in mısralarında apaçıktır. “Nebiye atf ile binlerce herze uydurduk. Yıktık da din-i mübini hezeyanlardan yeni bir din kurduk”.
PEYGAMBER KURAL KOYARSA TEVHİD BOZULUR’
Yani şunu demek istiyorum. Hz. İsa’nın gelip gelmeyeceğini söylemeden önce şu konuyu çözmek lazım. O da; bir dinin kurallarını koyan kimdir? Allah mı? Yoksa peygamber mi? Kısa yoldan cevabını vereyim. Dinin kurallarını, o dini kuran Yüce Yaratıcı koyar. Şayet peygamber kural koyarsa; o zaman ‘Tevhid’ yani ‘Tek Tanrı İnancı’ bozulmuş olur. Çünkü; Peygamberler sadece elçidirler ve Allah’ dan getirdikleri vahyi insanlığa duyurur ve öğretirler.
Hz. MUHAMMED: ‘BENİ İLAHLAŞTIRMAYIN’ BUYURDU
Hz. Peygamber; “Yahudilerin Üzeyr peygamberi, Hristiyanların Hz. İsa’yı tanrılaştırdıkları gibi beni ilahlaştırmayın. Bana Allah’ın kulu ve elçisi deyin” diyerek bizi uyarmıştır. Hz. Muhammed de; “Kendi hevasını değil, Allah’tan aldığı vahyi bize anlatacağı” (Necm, 3-4) belirtilerek görev sınırları açıklanmıştır. Yani Hz. Muhammed; kural koymaz. Sadece vahyi bize duyurur ve öğretir. Kuran’da; “Namazı kılın, zekatı verin, komşularla iyi geçinin, çalışın, alçak gönüllü olun, gıybet etmeyin vb.” emirler ve yasaklar vardır. Ancak bunların nasıl yapılacağı detaylı olarak belirtilmemiş, bunların geniş kapsamlı açıklamaları ve bu emirlerin nasıl uygulanacağı Hz. Peygamber’in örneklerle bize öğretimine bırakılmıştır. Yani Hz. Peygamber bir anlamda Kur’an’ın ilk müfessiri, O’nun Sünneti/uygulamaları/açıklamaları da Kur’an’ın ilk tefsiridir. Bunu dediğimizde, “Sen, Hz. Peygamberin sünnetini kabul etmiyor musun?” çiğ lafı ile karşılaşıyoruz. Elbetteki Hz. Peygamber’in sünnetine karşı olanın gözü çıksın. Hz. Peygamber’in yirmi üç yıllık Kur’an’ın gelişi döneminde, bize yaptığı açıklamaları; O’nun sünnetidir. Bizim şurada söylediklerimizin yorumundan bir kitap oluşturulabilir. Kaldı ki Hz. Peygamber’in peygamberliğinin gerektirdiği bu yirmi üç yıllık öğretici döneminde söyledikleri ve yaptıkları; elbette ciltler dolusudur. Ancak; Hz. İsa’nın gelişi ile ‘ilgili olarak, Kur’anda bir açıklama olmadığı, hatta gelmeyeceği belirtilmiş olduğu halde, Hz. Peygamber’in Hz. İsa’nın geleceğini söylediği’ konusundaki hadise mütevatir gözü ile bakmak doğru değildir. Hz. Peygamber; Abdullah bin Ümmü Mektum’a hevasına uyarak ilgi göstermediği için Abese Suresinde uyarılması (Abese, 1-10), cahiliye dönemindeki Zıhar boşama usulü ile, yaşlılık döneminde beyi tarafından sokağa terk edilen hanım konusunda, beyini haklı, bu hanımı haksız bulduğu için Hz. Peygamber’in ayetle uyarılması (Mücadele, 1-4), Hz. Peygamber’in kural koymadığı, sadece vahyi tebliğ ve öğrettiğine bir örnektir.
MİSYONER OYUNLARINA ÇANAK TUTMAYALIM
Kur’anla çeliştiği halde Hz. Peygamber’e isnat edilen hadislerin hiç birisi sahih olamaz. Misyonerlerin İslam Dinine saldırdıkları ve uydudan günün yirmi dört saatinde arapça yayın yapan “LIFE CHANNEL” isminde bir TV’leri var. Bunlar; “İslam Dininin akıl almayacak, komik konulardan bahsettiğini’ dile getirerek İslam Dinine saldırıyorlar ve bu konuda bazı hadis kaynaklarını da baz aldıklarını söylüyorlar. Kanımca buna biz müslümanlar da; misyonerlerin bu çalışmalarına bilerek ya da bilmeyerek çanak tutuyoruz ve Hz. Peygamber’in Kur’an’ın ruhuna aykırı bir şey söyleyemeyeceğini itiraf edemiyoruz.
Hz. İsa’nın babasız doğduğunu, beşikte konuştuğunu, kendisine hastalıkları iyileştirmek, ölüleri diriltmek mucizeleri verildiğini Kur’an bize söylesin, adeta; “Hz. Muhammed’in son peygamber olmadığı, görevini yapamadığı, Kur’an’ın bize yetmeyeceği” anlamına gelen; “Hz. İsa’nın yeniden geleceği” konusunu açıklamasın ve muallakta yani ortada bıraksın. Neden bir toparlayıcı olarak; ilk peygamber Hz. Adem gelmiyor da, bir önceki peygamber Hz. İsa geliyor? Bunlar; herkes biliyor ki, sadece Avrupa ve okyanus ötesinden programlanan, eskiden olduğunun aksine, İslam Dünyasında müslümanları müslümanlar eli ile Hristiyanlaştırmak çabasından başka bir şey değildir. Okyanus ötesinde diyalog çalışmalarını yönetmek, Kur’an mealine Pavlos’un sözlerini sokmak ve Hz. Peygamber’in karikatürlerini yapmakta işin başka bir taktiği. Hz. Peygamber bize, “Kendinden önceki peygamberlerin hepsine inanmayı” (Bakara, 285) Kur’an’da bir öğreti olarak getirmiştir. Yüce Allah, Hz. Muhammed’i; mesajı evrensel son peygamber yapmış ve peygamber göndermeyi de sona erdirmiştir (Ahzab, 40). Bundan sonra kimsenin geleceği yoktur. Hz. Peygamber, kızı Hz. Fatıma’nın şahsında, “ Sakın ola ‘Peygamberin kızıyım, bana iltimas edilir’ diye düşünüp ihmalkar davranarak, kendi görevlerini ihmal etmeyesin” diyerek bizi uyarmıştır. Öyleyse yeni bir davetçiye gerek yoktur. Çünkü Kur’an’ın ilkeleri, her çağda bize yeterlidir. Yeter ki; O’nu tilavet edelim. Unutmadan söyleyeyim; belki ‘alanım değil’ diye bulaşmamaya dikkat ettiğini çok iyi anlıyorum, ancak; bizim yani müslümanların bu tirajıkomik halini en iyi şekilde büyük şairimiz Önerbay Lermi mısralarında anlatabilir..
Dr. Ahmet Bekaroğlu / Tonya Haber / 01 Mart 2006

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)