Sevgili okuyucular. Biz, zaman zaman konuşmalarımızda birbirimize, sahip olduğumuz imkan ve avantajlarımızı hatırlatmak için, “Sen Kadir gecesinde mi doğdun? ” diye söyleriz. Bu hitapla; hem karşımızdaki kişinin sahip olduğu imkanların değerini anlatırken, aynı zamanda Kadir Gecesi’nin ayrı bir özelliğinin bulunduğuna da atıf yapmış oluruz. Öyle ise, “Kadir Gecesine bu özelliği kazandıran olay nedir?” diye sormalı, cevabı üzerinde düşünmeli ve cevabını bulmak için de konuyu irdelememiz gerekir.
Yazımıza konu olan, “Kadir Gecesinin anlamı nedir ?” sorusunun cevabını, ana kaynağımız Kur’an’a baktığımızda rahatça bulabiliriz. Demek ki, Kadir Suresinin anlamını tilavet etmek, bizi bu konuda bilgilendirecektir. İşte O surenin anlamı:
“Biz o Kur’an’ı Kadir gecesinde indirdik. Kadir gecesinin niteliğini sana gösteren nedir? Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır. Melekler ve Ruh/Cebrail, Rablerinin izniyle o gecede her iş için iner de iner. O gecede tan yeri ağarıncaya kadar sürüp giden bir esenlik ve huzur vardır” (Kadir, 1-5)
Aslında gece, gün ve ayların birbirlerine üstünlüklerinin olması söz konusu olamaz. Zaman ve mekanlar; kendilerinde meydana gelen önemli olaylarla değer kazanırlar. Bu bağlamda, bazı olayların meydana geldiği gece, gün ve aylar; kendilerinde oluşan bu olaylar nedeni ile, diğer gece, gün ve aylardan farklı hale gelmektedirler. Kadir Gecesini diğer gecelerden ayrıcalı hale getiren olay da; Kur’an’ın bu gece “okuma eyleminin” yer aldığı Alak Suresinin ilk beş ayeti ile gönderilmeye başlanmasıdır. Şimdi bu ayetleri görelim.
“Yaratan Rabbinin adıyla oku. İnsan embriyodan/ yapışan bir sudan yarattı. Oku. Rabbin en büyük cömertliğin sahibidir. O, kalemle öğretti. İnsana bilmediğini öğretti” (Alak, 1-5)
Hz. Muhammed, miladi 610 yılının Ramazan ayında, Mekke’deki “Nur” diye bilinen tepenin, “Hira” isimli bölümünde tefekkür halinde iken, Cebrail gelerek kendisine, “Yaratan rabbının adı ile okumasını” bildirmişti. Bu sırada normal şekilde okuma-yazma bilen Hz. Muhammed’e, bilimsel anlamda okuyup-yazma öğretilerek kendisi, mesajı evrensel olan son peygamber olarak görevlendirilmiştir. Demek ki; okuma-yazma yani bilme ve bildiğini yazma eylemi, Kadir Gecesini değerli kılarak bin ayın üzerine çıkarmaktadır. Yoksa bu gece yapılan bir iyilik ve kötülüğün, diğer gecelerde yapılan iyilik ve kötülüklerden sevap ve günah açısından farkı yoktur. Ayrıca, “Ben şu kadar Kadir Gecesi yaşadım. Hepsi bin aydan daha üstün olduğuna göre, artık ibadete ihtiyacım yok” diyenlere söyleyecek sözümüz olamaz. Bu yazıda “İslam Dinine Göre Bilginin Değeri ” konusunu işlemiyoruz. Özel olarak bu konu ele alındığında çok şey söylenebilir. Ancak şimdilik şunu söylemekle yetinelim. Kur’an’ın ilk emrinin “Oku” olması, İslam Dininin bilgiyi ön plana çıkarması ve bilgisiz kalmaya savaş açmış olması açısından bir devrimdir. Yine bu ayetlerde ‘neyin okunacağının?’ özellikle belirtilmemesi de; anlamlıdır. Bu da; fizik, tıp, astronomi, mühendislik gibi fen bilimleri; iktisat, tarih, felsefe gibi sosyal bilimlerin hepsinin okunmasının gerektiği anlamındadır. Günümüzde her bilim dalı kendi içerisinde ayrıca bölümlere ayrıldığı için, bir kişinin elbette ki her alanda eğitim alması ve uzmanlaşması mümkün değildir. İslam Dünyası bu buyruğu çağımızda, her branşta insanlığa hizmet edecek uzmanlarını yetiştirmesi gerektiği şeklinde anlamak durumundadır. Ancak şu da bir gerçek ki; İslam Dünyası konuyu bu şekilde algılayamadığı için son asırlarda, değişik milletlerin oluşturduğu dünya süper liginde küme düşmemeye oynamaktadır.
Kadir Gecesi ile ilgili Hz. Peygamberden değişik varyantlarda, “Kadir Gecesini Ramazan ayı içerisinde, son on günü içerisinde, sondan üçüncü gecesinde arayınız” gibi bize gelen bilgiler, ayın tamamını Kadir Gecesi heyecanı ile yaşama alışkanlığını kazanmamız, Kur’an’ı anlayarak yaşama geçirmemiz ve bu tavrımızı senenin tamamına yayabilme düşüncesine sahip olmamız içindir. Üzüntü ile belirtelim ki biz, Kadir gecesini bu durumun hilafına, sadece bir geceye indirgeyerek kutluyoruz. Bu doğrultuda ülkemizde yaygın olduğu şekilde bu gece 13 Haziran Pazartesi günü akşamıdır.
Kadir Gecesinde yapılacak en önemli ibadet; Kur’an tilavet etmektir. Çünkü Kur’an; tilavet edilmek (Ankebut, 45), doğruya ulaştırmak (İsra, 9), bilgisizlik karanlığından bilgi aydınlığına çıkarmak (Hadid, 9), uyarmak (Şura, 7; Yasin, 6) ve yaşayan insanlar (Yasin, 70) için gönderilmiştir. Bunun yanında fakirlere yardım etmek ve sıkıntısı olanların sorunlarına çözüm bulmak, yapılacak güzel davranışlardandır. Edilecek dualar için de, Hz. Peygamber ile Hz. Aişe arasında gerçekleşen şu diyalog bize örnektir. Hz. Aişe, “Ey Allah’ın eiçisi! Kadir Gecesine ulaşırsam nasıl dua edeyim ?” diye sorduğunda Hz. Peygamber, “ ‘Allah’ım. Sen af edicisin, af edersin. Duaları kabul edersin. Dualarımı kabul et ve beni bağışla’ diyerek dua et” cevabını vermiştir. Bu doğrultuda, Allah’a karşı olan suçlardan dolayı tövbe edilerek Yüce Yaratıcıdan af dilenmelidir. Kul hakları için de, hakkı yenilen kişilerden özür dilenmelidir.
Özet olarak; Kadir Gecesini değerlendirmenin en önemli yolu, Kur’an’ı anlamak, O’nun istediklerini senenin her gününde yaşamaktır. Hz. Aişe’ye, “Hz. Peygamberin davranışlarının nasıl olduğu?” sorulduğunda, “Hz. Peygamberin ahlakı, Kur’an’ın bizden istedikleri gibi idi” cevabını vermesi, bizim hareket tarzımızı belirlemektedir. Zaten bu anlayışla Kadir Gecesini değerlendirmek, geçmiş kusurların silinmesine katkı sağlar.
Ramazan Bayramı Kavramı ile ilgili de şunları mutlaka söylemek gerekmektedir diye düşünüyorum. Biz, genelde Ramazan Ayı bittikten sonra Şevval Ayı’nın ilk üç günü içerisinde bayram yapıyoruz. Tamam güzel de, asıl bayram; Ramazan Ayı boyunca mukabele, oruç, teravih gibi ibadetlerle adeta şölen havasında geçen Ramazan Ayı’nın tamamıdır. Yüce yaratıcıya aslında biz şunu söylüyoruz. Ey Rabbimiz, madem ki bize, ‘insanlığa rehber, doğruya ulaştıran açık delilleri içeren ve iyi ile kötüyü ayırt etme yetisini kazandıran Kur’an’ı gönderdin’ (Bakara, 2/185) öyle ise biz de imsakten iftara kadar yemek, içmek ve bazı biyolojik ihtiyaçlarımızdan kısıtlamaya giderek Ku’an-ı Kerim’in gönderilişini kutluyor ve bayram yapıyoruz. Çünkü sevgi fedakarlık ister. Bizden istekte bulunan kişilere bazen şöyle deriz. ‘Seni çok severim ama kusura bakma bu isteğini yapamam’. İşte bu tür sevgi ifadesi; tamamen boş ve palavradan ibarettir. Şayet o kişiyi seviyorsak fedakarlıkta bulunarak isteğini yerine getirebilmeliyiz. Bu bağlamda Kur’anda, ‘Sevdiğiniz şeylerden başkalarına pay şıkarmadıkça, iyiliğe/mutluluğa ulaşamazsınız’ (Al-i İmran, 3/92) buyrulmuştur. İşte bunun için biz hakiki sevgilimiz Yüce Yaratıcıya karşı gerçek sevgimizi gösterebilmek için bir ay boyunca yeme, içme ve bazı ihtiyaçlarımızdan kısıtlamaya giderek Kur’an’ın gönderilişini kutladık ve bayram yaptık.
Bu düşüncelerle, özelde ‘Kadir Gece’nizi ve genelde de bir ay süren ‘Ramazan Bayramını’zı; kutluyorum.
Dr.Ahmet Bekaroğlu
abekaroglu@gmail.com
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)