Kafama takıldı işte… Nereden nereye? Gel Balcı biraz da Büyükdere’de dolaş dedim kendi kendime. Çocukluğumu, gençliğimi hatırladım…
Hani deli dolu olduğumuz yıllar var ya o günler, yılları değil asırları arkada bıraksa da unutulmuyor, unutulamıyor. Nasıl unutulur ki, Sarıyer’de yapamadığımız kaçamakları yapabilmek için koştuğumuz yerdi Büyükdere! Hala o günleri hatırlayanlar vardır benim gibi şüphesiz. Ama benim yaşımda olanların sayısı hiç de fazla değil gibi geliyor bana…
Öyle gözlerimi kapatıp da yarınlara gittiğimde Hikmet Öziş, Vural Atik ve Eczacı Hidayet, Aydın Ünsal aklıma geldi. Yaşayan bir kaç dost. Biri huzur evinde, diğeri ile görüşüyoruz zaman zaman. Hani nerede Ali Bayrak, Ömer Sezer, Baba Mesut, Çıta Kenan, Mehmet Tozlu, Hikmet Bayrak, Abidin Behpur Tapaner, Erdoğan Kobal, Nahit Taşer, Muzaffer Türkmen, Polis Bülent, Fırıncı Ali Dinç, Cavit Toprakiş, Kasap Naci, Vedat Tümeralp, Acar Uzunçarşılı ve diğerleri…
Kayıplarımız fazla, hem de haddinden fazla… İnsan olarak da mekân olarak da, yaşam olarak da…
Büyükdere’ye girmeden Beyaz Park Gazino ve Plajı. Hele tatil akşamları ise Müzeyyen Senar’ın sesi ile volta atarken, Safiye’nin sesi ile Çile bülbülüm çileyi hem dinler hem ağlarsın. Hamiyet Yüceses’in makberi ile yeni bir dünya içinde için de bulursun kendini. Münir Nurettin ile Türk sanat müziğini yudum yudum yudumlarsın. Adnan Pekak ile kendinden geçer, Sabite Tur Gülerman ile hayal âlemine dalar kendinden geçersin. Orhan Baran ile kasıklarını tutarak güler, İsmail Dümbüllü ile yeni bir dünya içinde olursun. Bir büyük müzikholdü Beyaz Park…
Önemli pla ayakta; Uzunçarşılı Yalısı, Azeryan yalısı, Portakalyan Yalısı, Boğaziçi’nin Rumeli yakasındaki en eski yalısı olan Hold en Yalısı, Topçuoğlu Yalısı… Hepsi de tarihi kayıt düşmüş yalılar. Hele Vortik aman yarabbi unutulmaz günlerin çay bahçesi, Hadi sonraki ismi ile Sevsay unutulabilir mi?
Kilise ve İspanyol Yazlığı yerli yerinde!
Karşıda o mükemmel Bosphorus Gazinosu 1980 li yıllarda bütün özelliğini kaybetti, Zaten Artist Ahmet gittikten sonra özelliği de kalmamıştı ya… Çarşı içine dalındığında sol tarafta gazinolar sıra ile peş peşi giderdi. Gazinoların üst katları üçer, beşer odalı otel olarak hizmet verirdi. Yolun sağ tarafından küçük ve üç beş masalı meyhaneler.
Büyükdere çarşısı çok hareketliydi. Tabii kazıklı yol yoktu. Tüm ağırlık çarşı içindeydi. Sağlı sollu iş yerleri. Lokanta, bakkal, büfe, manav, balıkçı, fotoğrafçı… Her meslekten insan… Manifaturacı, kırtasiyeci, berber, banka, kahvehane…. Koca bir bina eski Halk evi… Aslında önemli bir kültür merkeziydi…İnsan ister istemez o eski günleri arıyor. Yerlisi, Rum’u, Ermeni’si ve Musevisi ile Büyükdere gerçek anlamda bir değişik medeniyete evcilik yapıyordu. Dört kilise, bir cami…
Büyükdere’yi ilk yazanlardan biri Sait Sermet’ti. Küçük kitapçığında tanıtmıştı Büyükdere’yi. Sonra Aydın Ünsal, gazeteci olmasının da deneyimi ile “Sarıyer’de Nostalji” başlığı altında hayli detaylı yazdı Büyükdere’yi, Meyhaneci Apostol’dan, Kepekçi İstepan’dan, Kunduracı Vosa’dan, Kasap Sotiri’den, Meyhaneci Mina’dan, Demirci Dimitri’den, Lokantacı Barba’nın kızı Anna’dan, Berber Vasil, Bakkal Toma’dan bahsedip durdu.
Sevdanın doruğa çıktığı Berber Adil ile Meri’nin evlenmeleri, Ömer Sezer’in Leyla, Ayla Süheyla isimli üç güzel kızı ve oğlu Alp, Eczacı İzzet Ağatan, Dr. Cemal Bey, daha önceleri Dr. Kotopolos, Noter Cemil, Terzi Ali, Kunduracı Kömürcü Mehmet, Demirci Zeron, Posta Müdürü Reşat Bey, Bakkal Monal, Manav Muhittin…
Oooo bizim Abidin, Bolu lokantası… Uğrak yerimizdi. Gençlerin, orta halli gençlerin ilk dadandıkları yerdi. Pastacı Niko… Ağızlara tat veren Büyükdere dondurması… Büyükdere Vapur İskelesinin canlılığı; kömür İskelesinin serinliği ve Karadenizlilerin buluştuğu yer… Büyükdere Parkı cıvıl cıvıldı. Karşısında Latin Kilisesi, Kilise arkası Bayram yerimizdi yıllar yılı bayram yeri olarak kullanıldı, şimdi yerleşim bölgesi… Sahilde motorcu İbrahim Çemberci atölyesi, ileride Yusuf Dereli’nin torna tezgâhı… Yusuf denizcilerle olan bitmeyen çilesi! İş yap, varsa para alırsın, yaz tahtaya, alırsın haftaya misali”. KarşısındaTopçular’ın yalısı, sahip değiştirdi. İlerisinde iki küçük tersane… Hüseyin Usta ve Hami Beyin çekekleri… Biri büyük çay bahçesi, diğeri Rıza Vakfına ait bir işletme şimdi! Karşı tarafta Mehmet İpgin İlkokulu
Duyar gibiyim sesleri… ”Yine unuttu bizi yazmayı” diyenleri… “O da yok, bu da yok, biz de yokuz” derler, haklarıdır.… Konu ile araştırma yapmadım. Sadece aklımda kalan kırıntılardan toparladım. Yoksa şunu şunu yazayım, şunu yazmayayım diye bir derdim yok. Keşke herkesi, her şeyi yazabilmek ama o da mümkün olmuyor işte.
Niyetim covid- 19 nedeni ile sokağa çıkamadığımız şu günlerde bir şeyler karalamak ve eskileri biraz olsun anıları ile baş başa bırakmaktır.
İbrahim Balcı
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)