Atatürk’e ve Devrimlerine olan kinini kustu. Kuruluş dönemi, yükseliş dönemi, duraklama dönemi ve yıkılış…Kısaca Osmanlı İmparatorluğu bu! 622 yıl süren uzun bir dönem.
Yıkılış dönemi feci geldi. Gelirken bangır bangır bağırdı “Beni kurtarın” diye ama olmadı, başarılamadı. Zira Osmanlı büyük gücünü kaybetmiş nerede ise sıfırlanacak hale gelmişti. Üstelik devamlı toprak kayıpları ve devam eden iç çekişmeler, devlet gücünün yok olup gitmesi, yeteneksiz padişahların, birbirini yemekle uğraşan siyasi yandaşları…
Ve Osmanlı Devleti “Hasta Adam”…
Uzun yıllar Osmanlı’nın tokadını yiyen devletler, güc kaybına uğrayan Osmanlı Devletini bitirme planlarını uygulamaya koydular. Dört koldan sarmala aldılar Osmanlı Devletini… Osmanlı Devlet adamları bir türlü yeniliğe ve çağa ayak uyduramayınca kıpırdayamaz hale geldi. Devamlı yurt dışından borç alarak yaşamaya başladı. Tahsil edilemeyen borçların tahsili için Duyunu Umumiye idaresini kurup girdiler Osmanlı Devletinin haremi ismetine…
Birinci Dünya Savaşı kazanılmasına karşın masa başında kaybedildi. Böylece başladı ülkenin yağmalanması… İstanbul düşmanı işgali altına girdi. Sonunda ülkenin değişik yerlerine düşman askerleri çıkmaya başladı. Mondros antlaşması ve sonrasında ülkenin Sevr antlaşması ile yağmalanması…
Direniş! Elbette ki böyle gitmeyecekti. Bir kıvılcım gerekliydi. Kıpırdamalar başladı… Her yerde yerel direnişler…
Ve Karadeniz’in köpüklü sularında ilerleyen bir küçük geminin içinde tüm dünyanın sorunlarını beyninin içinde hapseden bir büyük yürek…
19 Mayıs Samsun, Havza, Amasya, Erzurum, Sivas, Ankara… Mustafa Kemal, Kazım Karabekir, İsmet İnönü. Deli Halit, Ali Fuat Paşa, Refet Bbele, Kazım Dirik, Fahrettin Altay, Kazım Özalp ve diğerleri… Çetelerin düzenli ordu haline getirilmesi, İnönü Savaşları, Sakarya Meydan muharebesi, Büyük taarruz ve zafer…
Yunan denize dökülmüştür. “Hasta Adamı” öldürmeye gelenler kovulmuştur.
Cumhuriyetin kurulması, hilafetin kaldırılması, devrimler…
İlk iş Genel Kurmay Başkanlığı hemen sonrasında Diyanet İşleri Başkanlığı kurularak hizmete açıldı… Artık ülke yobazların elinde değil, aydın din, bilim ve siyasetçilerin önderliğinde çağı yakalayacaktır.
İlk iş Kur’an-ı Kerim’in Türkçe Meali hazırlanarak bastırıldı ve halka ücretsiz dağıtıldı, sonrasında Hz. Muhammet’in hadisleri (Buhari’den) Türkçeye çevrildi.
Modern bir Türkiye var. Devrimlere devam ediliyor ve çağa ayak uyduruluyordu. Bu arada Ayasofya Camii Müze olarak hizmete açılıyor.
Osmanlı kuruldu, büyüdü, duruldu, yıkılışa geçti, tamamen haritadan silinecek yerde, yetişen bir nesil tarafından kurtarıldı ve yeni Bir Cumhuriyet kuruldu ama Osmanlı özlemi çekenler, hiç yılmadılar ve hep eskiye özlem duyarak her türlü gelişmenin önüne geçtiler, devrimleri işlemez hale getirmek için savaşıp durdular ve hala bu savaşı devam ettiriyorlar.
Bütün dünya devletleri MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’Ü takdir ederken, adına heykeller, parklar yaparken, caddelere ismi verilirken, yaptıkları ders olarak okutulurken Türkiye’de yaptıklarını yok etmek için çabalayıp duranlar var.
Nihayet yeni bir karar alındı ve Ayasofya Müzesi Camiye dönüştürülerek 24 Temmuz 2020 günü binlerce insanla açılışı yanıldı. Açılış Cuma günü yapıldı. Öyle bilinçli bir açılış günü tespit ettiler ki o gün LOZAN antlaşmasının imzalandığı gündü, bu günü unutturmak, kale bile almıyoruz dedirtecek zihniyetle hareket ettiler. Cumhurbaşkanı, bakanlar ve davetliler katıldı. Hutbeyi Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş okudu. Tüm camilerde aynı metin okunurken, Diyanet İşleri Başkanı yazılı metnin dışına çıkarak Atatürk’ü ve dönemini çok ağır şekilde eleştirerek, Atatürk’e ve Devrimlerine olan kinini kustu.
Büyük savaş kazanılmasa, Lozan antlaşması yapılmasa ve İstanbul İşgal altında kalsaydı/olsaydı Cuma namazı kılabilecek miydiniz hey din adamları, ey Müslümanlar? İşgal altında olan bir ülkede Cuma namazı kılınmaz. Lozan ülkenin bağımsızlık tapusudur. Size rahat hareket etmeyi veren Lozan antlaşmasıdır, hiç olmasa bu güne getirmeseydiniz açılışı.
Hiç yakışmadı! Bir profesör ve din adamına hiç yakışmadı, yakışan tek şey var İstifa etmektir. Siz oraya layık değilsiniz.
İbrahim Balcı
24.07.2020.
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)