Hükümet şirketlerin satmadıkları gayrimenkulleri için çözüm üretmeye çalışıyor, daireleri satın alacak hesapta karşılığında para verecek, böylece hem batık kredileri kurtaracak hem de firmalara nakit sağlayacaktı.
O da ne? Eldeki gayrimenkuller bankaya ait değilmiş, bunlar zaten satılmış yani aslında inşaat firması daireleri satmış, gelen parayı da afiyetle yemiş veya gizli bir yere istiflemiş veya kaçırmış, şimdi şımarıkça ağlıyor. Böyle bir iş anlayışı, iş ahlakı anlayışı hangi ülkede var, hani hepimiz aynı gemideydik.
Bugün Ekonomi Nasıl?
Amacım “Türkiye Ekonomisi Nereye gidiyor?” Sorusuna cevap vermek ve peşinden problemlere özet bir çözüm sunmak, görüş bildirmek istiyorum.
Her türlü güven endeksinin düştüğünü sanırım ispat etmeye gerek yok. Vergi indirim paketinin fiyatlar bu kadar artmışken ve satın alma gücü bu kadar düşmüşken, ekonomide bir canlanma yaratacağını beklemek ayrı bir saflık olur.
Enflasyon ise üzerinden 10 gün geçince adeta unutulmaya yüz tuttu. Resmi rakamlarda bile tüketici enflasyonu %26 ve üretici enflasyonu %45 seviyesinde; ama hepimiz bunun sepetin içindeki malların enflasyonu olduğunu artık ezbere biliyoruz. Kendi tüketim kalemlerimizdeki enflasyonun ise çoktan %50 ile %100 arasında artmış olduğunu biliyoruz.
Bugünden itibaren, artık günlük ve haftalık veya aylık ekonomik verilerden, piyasa haberlerinden çok; üretime, tüketim ve tasarrufa odaklanmak, büyümeyi ve milli gelir kayıplarını hesaplayacağım. Büyüme senaryolarından ziyade, durgunluğa ve hatta küçülmeye geçen ekonomide, hasar tespiti yapmayı, krizin dibini bulmaya odaklanmaya tercih ediyorum.
Öncelikle belirtelim ki ben büyüme tahminini gerçekçi bulmuyorum.
Ekonomik veriler Türkiye ekonomisinin 2020’de büyüme ihtimalinin olmadığını ve hatta ekonominin küçüleceğine işaret ediyor.
Bankaların bireylere ve kurumlara kullandırdıkları kredilerde düşüş,
Sanayi üretiminde düşüş, sanayi kapasite kullanım oranında düşüş,
Ekonomik güven endekslerinin tümünde düşüş,
Mayıs – haziran aylarında ki kurlardaki artış ile birlikte enflasyonda aşırı artış var. TL geçtiğimiz 130 günde büyük değer kaybına uğradı.
Kurdaki artış Mayıs ayında cari işlemler açığını azalttı, bu haber olumlu görülse de bu durum iki sebepten oluştu, ithalat aşırı düştü çünkü imalat sanayinin girdilerinin %60-80 kısmı döviz ile yurt dışından alınıyordu ve döviz TL karşısında çok yükselmişti. Üretici fiyat artışı yıllık %46 ilke rekor seviyede arttı, ithalat birden kesildi, ihracat ise kur artışından dolayı TL olarak yüksek değer olarak hesaplandı.
Gönül isterdi ki ihracattaki artış, rekabet gücümüzün artması, üretim maliyetlerimizin azalması ile rekabetçi olarak artsın ama bu mümkün olmadı unda gerçi covid salgınında etkisi çok büyük.Tüm bu gelişme dış ticaret açığını da azalttı ve cari açığın fazlaya dönme noktasına geldiğini gördük. Kısacası gerçekçi olarak sevinmek pek mümkün değil.
Bankaların kullandırdıkları toplam kredilerdeki fazlalık ile ilgili piyasa rahatlatılmaya çalısılda bu krediler parayı yastık altında tutanlar için fırsat yaratmıştır .
Arkasından ittirilerek bankacılık yapan, kamu kökenli bankalarda bile kredi hacmindeki görüntü büyüme ve 2023 hükümet hedefleri açısından umut vermemektedir.
Şimdi önemli bir konunun daha altını çizelim, Türkiye’de her yıl 1 milyon çocuk dünyaya geliyor, bunun anlamı büyüme oranının bir kısmı tahminen %3-4’lük kısmı (kişi başı milli gelir hesabına göre aslında) bu yeni doğumlar ile birlikte brüt büyüme oluyor. Yani gerçek büyüme olamıyor, tam ve reel büyümenin bu rakamın %3’ün üzerindeki büyüme rakamları ile mümkün olduğunu belirtelim.
Özet olarak %3’ün üzerinde gerçekten büyürsek bir gün bu bir reel büyüme kabul edilmelidir. (Suriyeli 4 milyon göçmeni hiç yazmadık ve hesaplamadık lütfen bunu da dikkate alın)
Diğer taraftan Türkiye’nin Gayri Safi Milli Hasılası (GSMH veya GSYİH) yani bir yıl içinde üretilen mal ve hizmetlerin toplam değeri 850-870 Milyar dolar seviyesinde hesaplanır.
G20 dedikleri, gelişmiş 20 ülke sınıflamasının sınırındayız artık. ( Ben demiyorum öyle diyorlar)
2023 ‘de ilk 10 ekonomi içinde olacağımızı defalarca söyleyen ekonomi danışmanları 2020’nin içinde, 2019 verileri bu şekilde açıklandığında ne diyecekler merak ediyorum. (Belki TÜİK ile konuşmak talimat vermek daha iyi bir seçenek)
Faizlerde artış, özel sektörün yüksek borçluluk içinde olması, borçları ödemede yaşanan güçlük, sayıları giderek artan konkordato ilan haberleri, tekstil fabrikalarında çıkan yangınlar (satılamayan stokların sigortadan tazminat almak için yakıldığı iddiası) firmalarda ve yatırımcılarda ek yatırım, yeni yatırım isteğini tamamen bitirmiş ve varlığını korumak önemli hale gelmiştir.
Tüketim, döviz kuru, faizler ve enflasyonun aşırı artmasıyla yani TL’nin değer kaybı yüzünden tıkandı.
Üretim ise yine kredi faizlerinin artışı, kur artışı, borçlarını ödeyemeyen firmaların yaşadığı nakit bulma sıkıntısı ve biriken mal stokları sebebiyle durma noktasına geldi.
Üretmenin anlamı yok satamıyorsun.
Stok birikiyor, sermayeyi depoya bağlıyorsun ve bu üretim-tüketim yani satış döngüsünün kırılması sonucu olarak, firmalar küçülüyor, işçi çıkarıyor, konkordato ilan ediyor.
Faiz, enflasyon ve kurlar düşmeden üretim-tüketim ve kısaca satış döngüsünü yeniden kurmak mümkün değil.
Güven üzerine kurulu ticaret hayatında yaşanan bu bozulma, nakit sıkışıklığı ile birlikte diğer yan sektörleri de etkiliyor. (Lojistik sektörü gibi)
Dikkatinizi çekmek istediğimiz bir başka nokta, bankacılık kesimi, şimdiye kadar konuşulan reel sektörün kriziydi, şimdi ile mali sektörün konuşulması lazım.
Banka kredilerinin durumunu bu yazıdaki ilk grafikte vermiştik.
Şimdi Bankacılığa veya mali sektöre bakalım, mali sektör deyince akla ilk gelen bankalar ve bankaların batık kredileri de çoğalma eğiliminde, bu durumda bankaların zarar karşılığı ayırarak hazırlık yapmalarını kanunen gerektiriyor.
BDDK bu konuda bankacılık kesimini kısmen de olsa rahatlatıyor ve bankaların kredilerini yeniden yapılandırma tavsiye ediyor. Bu yeniden yapılandırma yapılırken, bankaların müşterisine sundukları seçenekler, “borcunuzu yeniden yapılandırdık, 40 gün sonra, 3 ay sonra hatta 6 ay sonra ödemeye başlayın ama yeni faizden” şeklinde ifade ediliyor.
Ya sabır deyip bunun ne anlama geldiğini söyleyelim, aslında kişi veya firma zordadır, ödeme güçlüğü yaşamaktadır. Yeniden yapılandırma yapılıp da birkaç ay ödemesiz dönem imkânı olunca biraz nefes alıyor ama borç hala borç olarak duruyor, kısacası sanki 1-6 ay için tüm ülke olarak adeta konkordato ilan etmiş gibiyiz, konkordato görevlisi borçlarımızı tasfiye etsin diye bekliyoruz.
Evet bu yazı okuyunca içinize sıkıntı gelmiş olabilir, o kadar enseyi karartmayalım ve yeniden nasıl ekonominin kurtarılabileceğini de yazalım;
1-Bürokratlar yeniden ama liyakata uygun olma kuralına göre baştan atanmalı.
2-Yeni OVP Orta Vadeli Plan hazırlanmalı
3-Bütçe yeniden revize edilip gerçekçi hale gelmeli
4-Acil Eylem planı yeniden yapılmalı ve önceden duyurularak 1 Aralık’ta uygulamaya alınmalı
5-Önümüzdeki 3 yıl için Sanayide ve Tarım üretiminde Devlet yeniden yatırım yapmalı, gerçekçi davranılmalı ve yabancı tekeline girmiş üretim alanları düzeltilmeli, kısaca ciddi ÜRETİM REFORMU ve YATIRIMI planı yapılmalı.
6-Bütçenin kenarına saklanmış bulunan tüm hastane, köprü, tünel, havaalanları, tüm HES projeleri TL’ye dönmeli, sözleşmeler makul biçimde kâr marjı ile yenilenmeli.
Devlet hesap adamı gibi davranmalı ve har vurup harman savrulmamalı.
7-Varlık Fonu kapatılarak tüm kurumlar Hazineye geri alınmalı ve Sayıştay denetimine geri dönmeli.
8-Devlet tamamen ve ciddi olarak tasarruf moduna girmeli, lüks tüketime son verilmeli ve Devlet acil harcamalar hariç, harcamayı durdurma frenine basarak tasarruf tedbirleri uygulama ciddiyeti göstermeli.
Tek para harcanacak yer sanayi ve tarım üretimini artıracak yatırımlar olmalıdır.
9-Mali piyasaların toparlanması için, BDDK, SPK, Bankalar Birliği ve TCMB tüm yönetimi değiştirilmeli ve yürürlükteki yasalara uygunluk açısından geçmişe yönelik denetim yapılmalı.
10- Anlık çözüm ve anlık ekonomi fantezileri ile ülke ekonomisi yönetilemez, ekonomi yönetiminde bütünlük olmalı ve sorumluluk dağılımı yeniden düzenlenmeli, ekonomik yangın kökünden söndürülmeli, deneme yanılma davranışına veya sonu gelmeyen denemelerinin son verilmeli. (Devlet yönetimi deneme sürüşü kaldırmaz)
11-Yeni Ekonomi Programı ile bütçe kanunu tasarısının büyüme ve enflasyon tahminleri neden farklı? Merkez Bankasının enflasyon tahmini neden bunlarla uyumlu değil? Devlet yönetmek ciddi iş, neden ekonomi yönetiminde koordinasyon yok?
Bana soracak olursanız bu önlemler dahi bu ekonomiyi kurtarmayacak aslında, bu önlemler sadece nefes almak için.
Bizim önce bir nefes alıp sonra hep birlikte, ekonomik yapısal değişim reformuna imza atmamız lazım.
Kibar davrandım, zaman değişti yeni şartlar ve yeni Dünya ekonomik ortamı için DEVRİM, REFORM veya YAPISAL DEĞİŞİM PROGRAMI adı ne ise ondan yapmamız lazım.
Bunları yapmak için ön koşulumuz TOPLUMSAL MUTABAKATTIR, kendimize özgü ekonomi modelini iyi eğitimli, tecrübeli genç TÜRKLERE görev ve imkân vererek yapmalıyız.
Ben bu yazı ile ekonomik duruma genel bir teşhis koymanızı istedim ayrıca ekonomide değişim ve inkişaf (inovasyon) ihtiyacını ortaya koymaya çalıştım.
Borçsuz nice günlere…
Bilal Başpınar
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)