Gelin şöyle biraz Boğaz turu yapalım. Yaya olur, otobüsle
olur, bisikletle olur. Her şekilde yapılır bu tur. Önemli olan
başlıyorum ve başladım diyebilmektir.
Başladık bile… Mesarburnu Caddesine adım atıp sahil boyu
ilerlerken Sarıyer’in tarihi vapur iskelesi dikkat çeker, hemen
yanında Orduevi. Eski yıllarda Canlı Balık Gazinosuydu. Kalbürüstü
Türk Sanat Müziği sanatçıları boy gösterirdi burada. Küçük bir örnek,
Bülent Ersoy uzun süresahne aldı burada… O müthiş sesi, yakışıklılığı
ve erkeksi görünümü ile dillere destandı. Yıllardan beri tanınır
olmaktan uzaklaştı, gel de eski Bülent Ersoy’u hatırlama… Bu mekânın
yanında eski ordu evi. 1911 yapımı ve Sultan Reşat dönemine
rastlar.“Karakolhane-i Bala” olarak yapılmış. Önce Karakol, sonra
Gümrük binası, sonraları da değişik hizmetlerde kullanılmış. Buranın
unutulmayacak, hatırlanacak yanı daima temiz oluşu ve yaşlı
Sarıyerlilerin, bir dost emekli subay bulup, onun kartı ile gidip
buranın nimetlerinden yararlanmaktı… Halen bu konumunu devam
ettiriyor. Sonrasında rıhtım var. Büyükdere’ye kadar böyledir. Karşı
taraftaki yalılar teker teker yenilendi. Ama eski eser binalar yok
edildi, yerlerine beton binalar yapıldı. Benzin İstasyonunun yerinde
koca bir arsa vardı. Koca yer diyorum zira bize öyle gelirdi. Burada
sabah akşama kadar üçer ya da dörder kişilik ekiple çift kale futbol
oynanırdı. Gezi sineması Sarıyer’in ilk modern kapalı sinemasıydı.
1947/1948 yıllarında açılmıştı yanılmıyorsam. Sinema teknolojiye yenik
düştü. Sarıyerliler bilhassa kışın rahat film seyretme özlemini
duymaya başladı. Bu sıra böyle devam eder gider. Fındıkçı Ahmet Beyin
Yalısı, ilerisinde Remzi Bey’in yalısı şimdi AKP binası ve Sarıyer
Vehbi Koç Vakfı Lisesi. Lisenin ana binası Kaptanyan Yalısı, sonraları
öğretmen evi yapıldı ise de şimdi boş. Eski yıllarını arar duruyor,
nerede ise yıkıldı yıkılacak. Buradan mezun olan binlerce öğrenci
anıları ile baş başa hasret gideriyorlar. Oooo saymakla bitmez. Lütfi
Bey, Eseyan ve Balaban Yalıları ve sonra Kocataş yalısı. Atatürk’ün
Sarıyerlileri selamladığı, Sarıyerlilerle konuştuğu yalı! Atatürk,
burada Necmeddin Molla’ya misafir kalmış. Bu muhteşem yalı yangın
geçirdi, şimdi Katarlıllarda, yeniden inşa ediliyor. Gelin de o müthiş
Kocataş suyunu hasretle anmayın. Hırsıza kilit dayanmaz. Bu duvar
çeşmesinin önce yalak taşını sonra da ayna taşını arakladılar.
Başvurduk ilgililere hırsız bulunsun diye nasihat aldık.Yalılar devam
eder durur. Bir önemli yalı da Aşk-ı Memnu dizi filminin çekildiği Koç
ailesine ait yalıdır. Merhum Vehbi Koç bu yalıyı hanımına bilmem
kaçıncı evlenme yılı hediyesi olarak almış. İlerlemeye devam edelim
ve Rus Sefareti Yazlığı. Her haliyle müthiş! Ama nerede ise yıkılıp
elden çıkacak. Rusya dağıldıktan sonra Yalıya bakan yok. Eski halini
gözler önüne getirenlerin vahlanacağı bir şey… Devam ederiz yalılara
bazılarını pas geçerek. Görkemli bir yalı Ord. Prof. Dr. İsmail Hakkı
Uzunçarşılı’nın yalısı, göz kamaştıran süslemeleri ile dehşet. Sonra
Düzgit yalısı… Ve Vidalı yalı yanı Azeryan Yalısı. 30-40 yıldan beri
Sadberg Hanım müzesi… Ve Vortik çay bahçesi. Adı sonraları Sevsay
oldu… Burada durak yapmak gerek. Zira bu çay bahçesi müthiş renkli bir
bahçeydi. Rum’u, Ermeni’si, Müslüman’ı bu bahçede oturur, dostluk ve
komşuluklarını devam ettirirlerdi. Yan bakmalar, ters yapmalar. Hor
görmeler olmazdı. Eskiler burayı haklı olarak hasretle anar…
Büyükdere’den Çayırbaşına katar en azından yirmi gazino ve
içkili lokanta vardı. Tabii ki kültür merkezi Halk evi ve zamanında
çok ilgi gören Vapur İskelesinin ana binası. Gel de bu iki önemli yeri
hasretle anmayınız. Vapur İskelesine girişte ana binanın hemen sağında
Büyükdtere Dondurmacısı vardı. Dondurmaları nefisti. Yine devam ediyor
ama mekan değişik.. Hemen karşısında ekabiranın oturduğu kırahathane…
Aman ha Beyaz Park Gazino ve Plajını unutmayalım da hala o günlerin
özlemi içinde yaşayanların sitemlerini üzerimize çekmeyelim. Türk
Sanat Müziğinin bütün büyük ustaları burada boy gösterdiler ve
sanatlarını icra ettiler. Münir Nurettin Selçuk’tan, Hamiyete, Zehra
Bilir’e, Sabite Tur’a kadar, Celal Şahin’den Dümbüllü İsmail’e kadar…
Büyükdere Bileşmiş Milletler gibiydi. Rum’u, Ermeni’si,
Latin’i, Alman’ı ve Müslüman’ı ile bir arada birlikte yaşarlardı.
Dört kilisesi ve bir camisi ile dikkat çeken bir yerleşim bölgesiydi.
Son elli yıldan beri bir başka yer oldu. O eski zenginlik, zerafet ve
kültür kayboldu gitti. Belli yaşın üzerinde olanlar bu günleri
unutamaz ve her zaman hasret kaldığını söyler dururlar.
Çayırbaşı… Sarıyerli romanların merkez! İhaneti asla
unutmazlar. Eğlenceye çok düşkünler, günübirlik yaşar, hayatlarından
şikâyet etmezler, dostluklarını söyler durur eskiler.
Kefeliköy’ü küçük bir yerleşim yeriydi ama seçkinler
otururdu şimdi çok değişti, değişmeyen ve yenilenen ön taraftaki iki
yalı ve birkaç lokanta!
Kireçburnu hala Boğaz’ın kilidi adıyla anılıyor.
Boğaziçi’nde en çok rüzgâr alan yerdir. Küçük kayık barınağı ve
oltacıları ile meşhur. Sahil boyu piknik ve yürüme alanı.
Yazlıkçıların sonra da Arapların çok rağbet ettiği bir yerdi. Konuşun
Kireçburnu insanı ile “Nerdeee o eski günler ve eski Kireçburnu” der,
hayıflanırlar. İşte bu söylem hasret kalmanın dik alasıdır.
Tarabya Sarıyer’in en eski yerleşim bölgelerinden biri.
Girişte İtalya Sefaret yazlığı yıkıldım yıkılacak. Görkemli yapının
bir türlü onarımı bitirilemiyor. Tarabya Büyük Oteli! I. Dünya Savaşı
ve Milli Mücadele dönemlerinde ajanların devamlı cirit attığı yerdi
Tarabya. Çünkü devlet büyüklerinin bulunduğu mekândı bu otel. Rum,
Ermeni, Musevi ve yerli halkı… Boğaziçi’nin zenginlerinin bulunduğu
yerdi, Banker Zarifi gibi bir büyük para tüccarının bulunduğu yer kötü
olur mu? Buranın simgesi Hüber köşkü… Silah Fabrikası Krupp’un
müdürünün yaptırdığı malikane/yalı. Sonraları değişik amaçlı
kullanıldı ve 1985 ten beri Cumhurbaşkanlığı Yazlığı olarak
kullanılıyor… Tarabya deyince plajını pas geçmek olmaz. Rüzgâra açık
olmasına rağmen, İstanbul sosyetesinin devam ettiği bir yerdi. Yabancı
elçiliklerin yazlıklarının bulunduğu bir yerdi Tarabya. Tarabya Koyu
eski özelliğini kaybetmiş gibi, zira o sakin koy şimdi marina olmuş.
Balıkçı kayıkları en dipte sıkışıp kalmış,
Yeniköy, çok eski bir mahalle değil. O nedenle yeni
demişler ama yine de 400-450 yıllık bir yerleşim bölgesi. Türkiye’nin
tüm zenginleri nerede ise burada yurt edinmiş. Dizi dizi yalılar
dikkat çeker. Yeniköy’ün Zengini bol olduğu için Rus Kazaklarının
baskınlarına sık sık maruz kalırdı. Yeniköy kurabiyeleri ve galetası
çok meşhurdu. Özlemi çekilmiyor, devam ediliyor satışa. Burada Sait
Halim Paşa Yalısı, Erbilgin Yalısı ve Ahmet Afif Paşa yalıları her
halde bugünkü para ile satın alınamaz bu yalılar kolay kolaey. Duyum
doğru ise Erbilgin Yalısı dünyanın en pahalı beşinci yalısıymış. Olur
ya, neden olmasın. Burada Kilise, Cami var. Sarıyer ilçesindeki tek
Sinagog burada bulunuyor. Dün Yeniköy ne ise bugün de aynıdır. Pek faz
la bir değişiklik olmadı. Rumlar, Ermeniler terki diyar ettilerse de
kültürleri devam ediyor.
İstinye burnunu dönerken Osmanlı Çileğinin nefis kokusunu
teneffüs ederiz. Hele mevsimi ise deme gitsin. Ama çok az
yetiştiriliyor, satan sadece bir kişi. İstinye’deki taşocakları
yerinde şimdi devasa siteler mevcut. Bağlar, bahçeler, tarlaların
yerine yeni yeni yapılar, binalar ve işyerleri. Ondan fazla büyük
fabrika vardı, kaldırıldı şimdi AVM ler var. Tersane ayrı bir dünya
idi o da kaldırıldı… Eski İstinye’de ve koyda F.Bahçe Spor Kulübü
kürek şubesinin çalışmalarını izlemek ayrı bir zevkti ama şimdi yok…
Emirgân ve Çınaraltı. Hayatın dolu dolu yaşandığı bir yer.
Hele bilim insanları, araştırmacılar, edebiyatçılar, saatlerce süren
sohbetlerini Çınaraltı’nda yapar ve günü gün ederlerdi. Edebiyat
tarihimizde Çınaraltı’nın çok nemli bir yeri vardır. Bugün Çınaraltı
var ama bölüm bölüm parsellenmiş, etrafları çevrilmiş ve berbat bir
hale getirilmiş. Eski Çınaraltı’nın hasretini çekmeyen mi var?
Boyaciköy koptu gitti eski havasından. İstanbul’un en eski
eczanelerinden biri buradaydı ama kapatıldı, gitti. Yanı başında
Baltalimanı. Eski tarihli ama yeni bir mahalle. Önemli yanı Mediha
Sultan Sarayının buruda bulunması ve Kemik Veremi Hastanesi olarak
görev yapması. Eskiden piknik Almanları, mesire yeri olan bu büyük
olanı arar durur eskiler, bulabilirlerse sorun yok ama hayır, yok
böyle bir yer şimdi.
Rumelihisarı da eski havasında değil. Buradan da azınlıklar tüymüş.
Halkı karışık. Gerek sahil boyunda ve gerekse iç kısımlarda büyük
değişiklikler olmuş. Buranın simgesi R. Hisar Kalesi, üst kısımlarda
Şehitlik. Duatepe ve alta inildiğinde Yusuf Paşa Yalısı!
Gelin şu Duatepe’de oturup biran dalalım hayal âlemine… Neler görür,
neler gelir geçer gözlerimizin önünden. Şimdikileri bilmem ama
yaşlılar yani belli bir yaşın üzerinde olanlar hayıflanır dururlar ve
eskiye özlem içinde “Hasret Kaldık” der dururlar.
Sahil turunu tamamladık, yarına Allah Kerim… Bakalım hangi durakta ineriz.
YAZAN:İbrahim Balcı
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)