Melez Gücü (Heterosis). Bilim insanlarının disiplin ve sabırla yürüttüğü çalışmalardan bilgi dağarcığımıza aktarılan her yeni veri bizi biraz daha şaşırtıyor. Eksik bilgilerle oluşmuş çıkarımların ne denli yanıltıcı olduğunun bilincine ulaşmamızı sağlıyor.
Bir yanıyla durum böyle olmasına rağmen diğer yanıyla, büyük çoğunluğumuz bu yeni bilgilerin ne anlama geldiğini anlamaksızın, onları önceki bilgilerimizle ilişkilendirmeksizin sadece ilginç şeyler olarak algılamayı seçiyoruz. Küresel salgın olarak karşımıza çıkan covid-19 virüsünün geçirdiği mutasyonlara ait duyumlarımız bile evrim olgusuna karşı tutumumuzu gözden geçirmemize vesile olmuyor.
Biz ne düşünürsek düşünelim, inancımız ne olursa olsun, tüm bunlardan bağımsız olarak gerçek orada duruyor. Gerçek, anlayabilmemiz için gerekli kanıtları bilim insanları eliyle gözümüzün içine sokuyor. En demokratik hakkımız deyip kör olmayı seçmemiz bizi onun belirleyici gücünden ayrıcalıklı kılmıyor.
Homo sapiens yani bizim türümüz Afrika çıkışlı, Afrika’dan çıkarak dünyanın çeşitli yerlerine dağılan türümüz aynı zaman diliminde yaşayan farklı türlerle de yeryüzünde yaşamı paylaştı. Bugün yeryüzünde yaşayan tek tür olmamıza rağmen genetik havuzumuzda farklı türlerin de genetiğini taşıyoruz.
Afrika dışındaki homo sapienslerin genetik yapılarında %1-2 oranında neandertal geni olgusuna rastlanıldı. Üstelik bu oran aynı olmakla birlikte içerilen genler farklı olabiliyordu yani neandertallerden homo sapienslere aktarılan gen sayısı %20 oranına kadar ulaşabiliyordu. Bu bilgilere sahipken diğer bir gen girdi bilgisi bu kere denisova türünden geldi. Güneydoğu Asya ve Malenezya’da yaşayan homo sapienslerde %4 oranında denisova genine rastlanıyordu. Denny adı verilen fosil, neandertal anne ve denisova babanın yavrusu gözüküyordu. Annesinin neandertal olarak saptanmasının nedeni ise taşıdığı mitokondriyal DNA’sının neandertale ait olmasıydı.
Çünkü mitokondriyal DNA’lar sadece anneden gelirlerdi. Bir başka fosil, annesi neandertal babası ise homo sapiens olarak saptanıyordu.
Rahatlıkla söyleyebiliriz ki, bu üç farklı tür birbirleriyle çiftleşerek melez (hibrit) yavrular dünyaya getirmişlerdir. Bugün tek tür kalmış homo sapiensin gen havuzunda dünyadaki dağılım alanlarına göre farklı türlerin genlerinin bulunması bunu ispatlayıcı niteliktedir.
Durumun ispatladığı bir diğer konu ise, melezlerin kısır olmadığı, üremeye devam ettikleri gerçeğidir. Aksi halde gen aktarımı gerçekleşmezdi.
Melez (hibrit) iki farklı türün çiftleşmesiyle doğan yeni yavruların adıdır.
Melezleme dediğimiz şeyle karıştırılmaması gerekir. Melezleme, aynı türün farklı soylarından gelen üyelerinin çiftleşmesinin ürünüdür. Genetiği değiştirilmiş organizmalarla da (GDO) karıştırılmaması gerekir. Laboratuvar ortamında genlerle oynanarak gerçekleştirilen yeni tür farklı bir şeydir. Laboratuvar ortamında genler bilinçli olarak seçilir, burada ise rastgele bir seçilim söz konusudur.
“Katır bildik bir melezdir, at ile eşeğin çiftleşmesinin ürünüdür, genetik bariyer büyük oranda kısır olmasını sağlarken yine de üreyen katırlara rastlanmıştır. Liger, (karslan) aslan babanın anne kaplanla çiftleşmesinin ürünüdür. Tigon, babanın kaplan, annenin aslan olduğu melezdir. Erkek leopar ile dişi aslanın çiftleşmesinden Leopan adlı melez oluşmaktadır. Wholphin, yunus ile katil balinanın melezidir, Geep, Keçi ile koyunun, Cama, Lama ile devenin, Jaklion, jaguar ile aslanın, Zonkey, zebra ile eşek kırmasının, Polar, ayı ile boz ayının, Coywolf, kurt ile çakalın… Örnekler uzar gider. Yani melez, içinde yaşadığımız doğanın bir gerçeğidir.”
Hayır, aslına bakarsanız melez olayı daha ziyade bitki dünyasında vardır. Bugün besin gereksinimiz büyük oranda melez bitkiler tarafından karşılanmaktadır. Çünkü melezin gücü denen şey, onun ebeveynlerinden üstün olduğunu anlatmaktadır. Bir yaklaşıma göre, melezin üstünlüğü baskın aleller sayesinde istenmeyen özelliklerin baskılanmasından kaynaklanmaktadır. Diğer bir yaklaşıma göre, istenmeyen özelliklere yol açan çekinik genlerin her iki ebeveynde farklı olması nedeniyle yavruda bu olumsuz özelliklerin görülme olasılığının düşmesi şeklindedir.
Şöyle düşünebilirsiniz, popülasyonun çok küçük olduğu koşullarda genetik çeşitlilik azalarak soy içi üreme krizine yol açabilir. Bunu en iyi gözlemlediğimiz alan yakın akraba evlilikleridir. İki ebeveynin de taşıdığı istenmeyen gen yüksek olasılıkla seçenek kısıtlılığından kaynaklı bir avantajla yavruya aktarılacaktır. Akraba evliliklerinde sıklıkla gözlemlediğimiz bir durumdur bu. Melez gücü bunun tersi olarak işler, farklı türlerin çiftleşmesi gen havuzunun genişlemesine sebep olur, bunun sonucunda elde edilen pozitif değişmeler söz konusudur. Bu olumlu değişmeler melezin gücü olarak tanımlanır.
İnsan, seçici malzemenin ne olduğundan habersiz binlerce yıl önce bitki türlerini nasıl ıslah etti sanıyorsunuz?
Doğada melezleşme olayı, rüzgarın, arıların ya da farklı taşıyıcıların vasıtasıyla farklı türden bitkilerin çaprazlaşması neticesinde oluşur. Bir türün poleninin diğer bir tür ile çaprazlanması için bu iki türün evrimsel olarak yakın akraba olması gerekir, aile, cins ya da takım gibi taksonomik seviyelerinden en az birinin aynı olması gerekir. Kimi rastlantısal kimi ise rastlantıların farkına varılarak insanlar tarafından bilinçli şekilde melez olayı bir gerçektir.
Umarım bu yazı konuyla ilgili daha geniş kaynaklardan bilgi edinmek hevesi yaratır.
İrfan Kaban
irfankab@gmail.com
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)