Son Dakika Haberler

RÜZGÂRLA SEVİŞİR. DALGALARLA OYNAŞIR. ALAMANA DİREĞİNDE DANS EDER

RÜZGÂRLA SEVİŞİR. DALGALARLA OYNAŞIR. ALAMANA DİREĞİNDE DANS EDER
Okunma : Yorum Yap

Balıkçı reislerinden bahsediyorum. Hani şu yedi denize
başvurup, alamananın/kancabaşın direğinin tepesinde saatlerce durarak
balık gözleyen balıkçı reislerinden.

Balıkçı reisleri okullardan yetişmiş değildir. Onlar çocuk
yaşta babalarının, ağabeylerinin yanında denizle iç içe, adeta kucak
kucağa olan, gece-gündüz, yaz-kış ve sıcak-soğuk demeden çalışıp
çabalayan v e öyle yetişen reislerdir. Yarının reisleri yedi sekiz
yaşlarında denizin içinde bulurlar kendilerini. Biraz büyükleri
tarafından denize atılırlar. Amaç, bir an evvel yüzmeyi
öğrenmeleridir. Çocuk biraz korku, biraz heyecan ve daha çok da
istediği için çocuk yaşta kendisini deniz içinde bulur, denizle haşir
neşir olar ve yüzmeyi öğrenir. Sonraki işi patalya (küçük sandal) ile
liman içinde dolaşmak, sahilde, kepezlikler arasında çıkma ağları
kullanarak kendilerince bir ağ yapıp, kıyıda kurmak ve avlanmaktır.
Gümüş takılır ağlarına, tekir takılır zaman zaman daha çok da
denizanası…

Biraz palazlandıklarında yani on yaşı geçtiklerinde
motorun içinde bulurlar kendilerini. El işi, ev işi demezler zoraki
öğrenirler meremet yapmasını (ağ onarmasını)… Önce iğneye iplik
doldururlar, sonra da çakı kullanmayı öğrenirler. Zira meremet için
çakı kullanmak önemlidir. Meremet deyip geçmemek gerekir. Önemli bir
iş koludur. Bu iş kolunun en büyük ustaları Ermeni kadınlardır!

Meret her balıkçı semtinde, hatta her evde, her balıkçı
teknesi ve kayığında yapılan bir iştir. Zira meremet yapamayanlara
balıkçı demezler kolay kolay…

Balıkçılığın çok değişik av şekli vardır. Örneğin gırgırla
balık avlama, dalyancılık, uskumruculuk, dip ağcılığı, volicilik,
uzatmacılık, oltacılık, dip ağcılığı, serpmecilik, manyatçılık,
kılıççılık, trolculuk vesaire…

Balık avcılığının da değişik varyasyonları ve ustalığı
vardır ve çok önemlidir. Ancak en önemlisi gırgır ile balık
avlamaktır. Gırgırla palamut, torik, uskumru, lüfer, hamsi, istavrit
ve orkinos avcılığı yapılır…

Konumuz balık avcılığının çeşitleri değil, balıkçı
reisleridir. Artık eski balıkçı reisleri yok. Onlar tarihe karıştı.
Onların her biri meteoroloji gibi insanlardı. Havayı çok iyi
koklarlar, denizi iyot kokusu ile sırtlar, kepezlikleri, kayalıkları,
kıyıları çok iyi tanırlar, sığ ve derin yerlerin özelliklerini
bilirlerdi.

Şöyle 70-80 yıl geriye gidelim. Yeni 1940’lı, 1950’li
yıllara falan! Öyle gırgır takımı sayısı günümüzdeki kadar fazla
değildi. Gırgır takımı bir motor ve iki alamanadan ibaretti. Bir de
yedek tekne… Alamanalar üç çifteden altı çifteye büyüklüğe kadar vardı
ama ideal olanı beş çifte alamana idi. İki alamanada en az 26 kişi
olurdu. Alamanaları taşıyan motorlarda ise en az iki kişi, iki kişide
yedek motorda bulunur, bir kişide mağazada aşçı olarak kalırdı. Yani
en azından 30 kişi bir gırgır takımını meydana getirirdi.

Balıkçılık yöresel olduğu gibi bölgeselde olurdu. Örneğin
Karadeniz de palamutçuluk aralık aylarında sona erdiğinde Marmara’ya
gidilir ve burada avlanılırdı. Hatta balığın akışına göre Boğaziçi
reisleri Bulgaristan sınırına kadar gider buna Rumeli balıkçılığı
denilirdi. Burada balık bulamazlarsa alacakları bilgiye ve
deneyimlerine göre Anadolu tarafına giderler ve Anadolu Fenerinden K.
Ereğli’ye kadar giderek balık avcılığını yaparlardı. Teknoloji
geliştikçe, teknelerin tonajları değiştikçe gidiş yönleri de uzardı.
Örneğin Kara denize çıkar, Rize’ye kadar giderek balık avcılığını
devam ettirirler. 1960’lı 1970’lı yıllardan sonra Ege ve Akdeniz’e
açılarak balıkçılık yapmaya başladılar. Daha sonraları 1990/2000
yıllarında ise ülkelerarası balıkçılığa gittiler ve Cebbelitarık’ı
geçerek Afrika deniz sahili ülkelerinden Moritonya’ya kadar giderek
balıkçılık yapmaya başladılar. Elbette ki Türk balıkçılığının bu
duruma gelmesi kolay olmadı. Yılların çalışması ve deneyimlerin
birikerek yeni açılımları beraberinde getirmesi ile gerçekleşti.

Türk balıkçılığı teknolojiyi yakaladıktan sonra çok büyük
gelişme gösterdi. Teknolojiyi yakalamak da elbette ki kolay olmadı. Bu
konuya değinirken şöhretli balıkçı reislerinden Remelifenerli İngiliz
Memiş (Menekşe) ile Sarıyerli Şaban Reis’i (Ergün) unutmamak gerekir.

İngiliz Memiş Reis (Menekşe), mola ettikten sonra ağlar
çekilirken, altının bir araya toplanabilmesi için ve balığın dibi
inerek ağdan çıkıp gitmemesi için İstinga halatının kullanılmasını
sağladı. Bu önemli bir yenilikti. Balık ağını bir araya toplamak için
kurşun yakaya boydan boya bu halat çekilir. Halat kayığa çekilirken
ağın altı büzüşür ve balığın kaçması önlenir. Böylece daha çok balık
avlanması gerçekleştirilir. Bu olay o günün koşulları içinde müthiş
bir olaydı.

Şaban Reis ise sürekli düşünen ve düşündüklerini de uygulayan bir
balıkçı reisi idi. Önemli düşüncesi ise iki alamanayı nasıl tek
alamanaya indirim oldu ve bunu da gerçekleştirdi. Teknesinin kıç
tarafının şeklini değiştirdi, bir alamana kayığının ağlarını buraya
koydu ve peşine takılı tek kayıkla mola etmeyi denedi, başarı oldu ve
bunu devam ettirdi. Böyle olunca tayfa sayısı da azaldı. Bir süre
sonra ise istinga halatının basılmasındaki (çekilmesi) güçlüğü yok
etmenin yollarını aradı. Kendini denize ve balıkçılığa adayan Şaban
Reis teknesine ırgat koymayı ve istinga halatını basmayı denedi bunda
da başarılı oldu. Şaban Reis’in bu yeniliklerini takip edenler de
yavaş yavaş aynı yolu izlemeye devam ettiler. Ne var ki Şaban Reis
durmak bilmiyordu. Sisli havalarda gemiler denizde nasıl yol
alıyorlarsa, uçaklar nasıl yönlerini buluyorlar, gemiler nasıl hareket
ediyorsa, balıkçılıkta da olmalı diyerek yeniliğe gitti ve bir radar
satın alarak teknesine monte etti. Birkaç günlük bir uğraş ve takipten
sonra radarla deniz dibindeki balığı görmeyi başardı. Böyle olunca da
hareket halindeki balıkları takipte kolaylaştı. Daha sonraki çalışması
yüzer mağaza/yedek yatı teknesi yapmak oldu. Satın aldığı bir
çektirmeyi otel haline getirerek her gittiği yere beraberinde getirdi.
Tayfalar yatakhane haline getirilen ve mutfağı da olan bu teknede
yiyip-içti, yatıp kalktı ve diğer ihtiyaçlarını giderdiler.

Şaban Reisin yenilikçi tutumu ve ortaya koydukları ile
elbette ki yetinilmeyecek ve arkadan gelen genç nesil işi daha da
büyüteceklerdi. Sonraki atılım alamana kayıklarının terk edilmesi ve
yerine ahşaptan, saçtan ya da kromdan bot yapılması yoluna gidildi.
Taka, baltabaş ve karpuzkiç tipi teknelerin yerini saç tekneler aldı.
Artık ahşap tekneler ve alamanalar tarihe karıştılar. 1954 yılında
inşa edilen bir alamana günümüze kadar geldi ve onarılarak nostalji
olarak korunmaya alındı. Yani iddialı bir deyimle müzelik oldu. (Bu
alamana Sarıyer Belediyesinde olup, kurulacak müze için korunuyor)…

Her meslekte olduğu gibi balıkçılık yapanlar içinde de
ustalıklarını kanıtlamış çok önemli balıkçı reisleri dikkat çeker.
Onlar takımı yönetmekte, denizle/dalgalarla boğuşmakta, rüzgârla
birlikte hareket etmekte, balığı görmekte ve gördüğü balığı en iyi
şekilde tespit ederek mola ederek yakalamakta usta olan büyük
isimlerdir.

Rumelifeneri Türkiye’nin belki de en büyük balıkçı
köyüdür/muhitidir. İsimlerini balıkçılık tarihine yazdırmış önemli
balıkçı reisleri vardır. İngiliz Memiş Reis (Mamati), Mamati Hüseyin
Reis, Civilinin Bayram Reis (Deniz), Epçi Mustafa Reis (Deniz),
Çivilinin Mehmet Reis (Deniz). Zekeriya Reis (Girit), Çivilinin Sefer
Reis, Civilinin İshak Reis (Deniz), Horhor Mehmet Reis (Yalçın),
Mamuli Mahmut Reis (Menekşe), Rafet Reis (RGirit), Hayrullah Reis
(Güzey), Eminoğlu Ahmet Reis (Gerçek), Refik Reis (Gerçek), Mutruk
Hüseyin Reis (Deniz), İsmet Reis (Yalçın), Şekip Reis (Yalçın), Kerim
Reis (Yalçın), Yakup Reis (Menekşe), Hüseyin Reis (Menekşe), Ahmet
Reis (Menekşe), İsmail Reis (Menekşe), Süleyman Reis (Girit) ve Selim
Reis (Girit) ve diğerleri balıkçılığa devam eden Rumelifenerli
reislerdir.

Garipçe de kurulduğundan beri balıkçılığın yoğun olarak
yapıldığı bir yerdir. Buradan da hayli şöhretli balıkçı reisleri
yetişmiştir. Örneğin; Hacı Yusuf’un Yakup Reis (Çelikkıran), Haspi
Reis (Bayraktar), Ameşin Şakir Reis (Bayrakçı), Hacı Yusuf’un Nusret
Reis (Topçu), Abbasın Mahmut Reis, Ameş Mahmut Reis (Bayrakçı), Habib
Reis (Hendem), Suat Reis (Hendem), Sağırın Halit Reis, Arafollardan
Rubil Kurşun Süleyman Reis, İsmet Reis (Sertel), Burhan Reis
(Çelikkıran), Ameşin Hilmi Reis (Bayrakçı), Naim Reis (Kanburoğlu),
Mehmet Reis (Kanburoğlu), Emirin Ali Reis (Coşkun), Adnan Reis
(Şengül), Mustafa Reis (Serter), Ziya Reis (Serter), Hayrettin Reis
(Aslan), Ercan Reis (Kanburoğlu), Suat Reis (Kanburoğlu), Nail Reis
(Koçali) reisler ve diğerleri balıkçılığın önemli reisleridir.

Sarıyer Türk balıkçılığının kalbinin attığı yörelerden
biridir. Kısırkaya’dan R. Hisarına kadar sahil boyu balıkçılık
yapılır. Rumelikavak da sahil boyunda yer alan boğazın hırçın
dalgalarına göğüs geren, bir bölgedir ve balıkçılık burada da ana iş
koludur. Bu işkolunun da önemli reisleri vardır. Örneğin; Kavas İsmail
Reis (Tansukalp), Cingöz Ali Reis, Sofunun Yusuf Reis (Altun), Ananın
Dursun Reis, Osman Reis (Çınar), Şipşak Mehmet Reis (Sarıalioğlu),
Hafız Mahmut Reis (Kurşun), Halto Ahmet Reis (Terzioğlu), Paşa Reis
(Çınar), Şükrü Reis (Kaboğlu) Arif Reis (Zincirli), Arif Reis
(Bayraktar), Baba Saffet Reis (Karadeniz), Gacara Ali Osman Reis,
Tahir Reis (Terzi), Haltonun Ömer Reis, Çakır Reis (Terzioğlu), Hüsnü
Reis (Terzi), Kara Mehmet Reis (Terzioğlu), Cihan Reis
(Karadeniz),Cevdet Reis (Karadeniz), Rıfat Reis (Günay).Gacara Ahmet
Reis (Ayan), Delibaş Ayhan Reis, Mustafa Reis (Karadeniz), Süleyman
Reis (Koçali), Poroh Fehmi Reis (Ayan), Ruşen Reis (Karadeniz), Sezgin
Reis (Karad eniz), Nejat Reis (Günay), Sedat Reis (Günay), Sefer Reis
(Çınar), Sertaç Reis (Çınar), Murat Reis (Karadeniz), Orhan Reis
(Karadeniz) ve diğerleri… Her biri mesleğini en iyi yapan reisler
olarak balıkçılığın gelişmesine katkı verdiler verme devam ediyorlar.

Yenimahalle balıkçılığın bir başka merkezidir. Burada da
önemli balıkçı reisleri bulunmuş, deniz/domuz demeden balık peşinden
gitmiş ve sanatlarını icra etmişler/etmektedirler. Örneğin; Paçozun
Hasan Reis (Deniz), Deli Mustafa’nın Ömer Reis (Kıran), Ahmet Reis
(Kıran), İsmail Reis (Çınar), Cevdet Reis (Ketenci),Keklik Ali Reis
(Çınar),Paçoz Mahmut Reis (Deniz), Burhan Reis (Menekşe), İbrahim
Reis (Çınar), İbrahim Reis (Ketenci), Kara Ahmet Reis (Bakar), Deli
Yılmaz Reis (Kıran), Murat Reis (Çınar), Kaful Ali İhsan Reis
(Aslan), Habibin Enver Reis (Hendem), Köfte Muzaffer Reis (Hendem),
Baltık Mustafa Reis, Orhan Reis (Menekşe), Mesut Reis (Kanburoğlu),
Hüseyin Reis (Menekşe), Kara Ahmet’in Mustafa Reis (Bakar) ve
diğerleri…

İlçe Merkezi Sarıyer mahallesinde de hayli balıkçı reisi
gelip geçti. Örneğin; Şaban Reis (Ergün), Kara Temel Reis (Karan),
Pisikali Reis (Şengün), Dadaş Mahmut Reis (Kocabal), Dadaş Yusuf Reis
(Kocabal), Dadaş Remzi Reis (Kocabal), Ali Reis (Elmas), Saim Reis
(Elmas),Torlak Niyazi Reis, Torlak Mehmet Reis, Torlak Cemil Reis,
Kafuloğlu Mehmet Reis (Kaban), Ahmet Reis (Girit), Cüneyt Reis
(Ergün/Yardımcılar), Migro Mustafa Reis (Torlak), Pomak İbrahim Reis
(Coşkun), Nuri Reis (Kanburoğlu), Şaban Reis (Coşkun), Yavuz Reis
(Hendem), Habib Reis (Hendem), Ömer Reis (Torlak), Yunus Reis
(Torlak), İlyas Reis (Torlak), Cemal Reis (Torlak), Osman Reis
(Torlak), İbrahim Reis (Torlak) ve diğerleri…

Büyükdere de balıkçılıkla uğraşan bir grup var iki önemli
reisleri vardı. Örneğin Bahtiyar Reis ve Necdet Reis (Yalçın).

Unutmayalım bir de Dalyan Reisleri vardır. Örneğin;
Dalyancı İmamoğlu Mustafa Reis (Kıldıran), Dede Yusuf Reis, Kamil
Filburnu Reis, Mamati İbrahim Reis, Cemil Reis (Çelikkıran), Nuri Reis
(Torlak), Sokrati Reis, Sabih Reis, Andriko Reis, Madenli Tahir Reis,
Haldun Reis, Ekber Reis (Menekşe) ve Mustafa Reis (Kılıç) gibi…

Balıkçılık ve bilhassa gırgır balıkçılığı öyle bir
meslektir ki ne kolay terk edilebilir ve ne de kolaylıkla meslek
edinilebilir. Bu meslek çok zevkli ve aynı zamanda çok da zor bir
meslektir. Denizle kardeş olamadıktan sonra başarı yüzdesi düşer.
Rüzgârla dost olamadıktan sonra başınız beladan kurtulmaz. Gecenin
zifiri karanlığını gözlerinizle delemiyorsanız balık görmeniz ve
yakalamanız imkânı olmaz.

Gırgırla balıkçılık zor iştir. Reis ya birkaç kardeş olmalı ya da
reisin birkaç erkek çocuğu bulunmalıdır ki görev dağılımında uygunluk
olsun. Teknenin, kayığın, botun, cihazların ve ağların sorumluluğunu
sadece reis değil, çocukları/kardeşleri paylaşırsa balıkçılıkta
randıman alınması kolaylaşır. Reis’in, yani mal sahibinin erkek
çocuğu yoksa arkadan da gelmiyorsa mesleğin devamlılığı tehlikeye
girer. Pek çok şöhretli balıkçı reisi arkalarından erkek çocuk
gelmediği için balıkçılığı terk ettiler. Bu meslek aynı aileden mal
sahibi olarak bir iki kişi ile yapılacak bir meslek değil. Sorunu çok
olan, sorumlusu da olabilecek bir meslektir. Eğer Reisin erkek çocuğu
yoksa ne kadar büyük reis olursa olsun, ne kadar çok balık tutarsa
tutsun, ne kadar büyük pay yaparsa yapsın mesleğini devam ettiremez,
eninde sonunda denizden elini ayağını çeker, çekmek zorunda kalır

Bu meslek ile ilgilenenler başarılı olan reislere dikkat
etsinler incelesinler, görecekleri şey, aynı aileden birkaç kardeş ya
da baba oğul varsa o grup daha başarılı olmaktadır.

Balıkçı reislerini de üçe ayırmak gerekir. Örneğin: 1)
Eski çekirdekten yetişen direk reisleri 1950/1960 yıllarına kadar. 2)
Hem direk ve hem de teknolojiyi kullanabilen reisler ve nihayet, 3)
Yeni reisler yani eski reislerin deyimi ile Cihaz Reisleri.

Eski reisler çok büyük deneyime sahip reislerdi. Direkten
balığı takip edecek, gece ya da gündüz balığı bulacak ve mola
edebilecek reislerdi. Gece balığın hareket sonucu yarattığı yakamozdan
anlayan reislerdir. Gündüz ise balığı su yüzeyine bıraktığı koyuluktan
ya da oynaktan o da yoksa kokudan anlayan reislerdi. Üçüncü kategoride
olanlar ise direkli ve direksiz alamana kayığını bile görmeyen son
elli altmış yılın reisleridir. Hele son otuz, kırk yılın reisleri! Bu
reisler reisliğe cihazlarla başlamış hala devam etmektedirler. Yalnız
bir farkları var, hemen her yıl yeni cihazları öğrenmek ve kullanmak
zorundadırlar. Bunu da başarmaktadırlar. Günümüzde hemen her balıkçı
teknesinden en azından üç beş hatta daha fazla, değişik amaçlar için
kullanılan radarlar mevcuttur. Keza ırgatlar, ölçme cihazları, ana
makineler, yardımcı makineler, jeneratör v.s, ne varsa hepsini
fevkalade maharetle kullanabiliyorlar. Bu nedenledir ki ahşap
teknelerden saç teknelere geçilmiş, yeterli görülmemiş, teknelerin
tonajları arttırılmış, boylar büyültülerek uluslar arası denizlerde
balıkçılık yapmaya başlamışlardır.

Ne var ki balıkçı reislerinin derdini dinleyen de yok,
dertlerinden anlayan da yok. Teknolojinin acımasızca kullanılması bir
yana, kıyı balıkçılığının zaman zaman yasaklanması, yasak avcılığa
prim verilmesi, yeterli teşvik verilmemesi, çok büyük paralar ödenerek
teknoloji almaları, tutulan balığın yeteri kadar değerlendirilememesi,
balıkçılığın bir iş kolu olarak kayda geçmiş olsa da bir meclislerinin
bulunmaması, daha beteri de denizciliğin Tarım Bakanlığına bağlı
olması… Tarım mı, denizcilik mi? Bu bakanlık hangisini tercih
edecektir. Elbette ki tarımı! O halde balıkçılar yalnız kalanlardır.

Su Ürünleri Müdürlüğü balıkçılıkla ilgili çalışmalar
yapmakla beraber, kültür balıkçılığına gösterdiği yardım ve desteği
balıkçılara göstermemektedir. Balıkçıların kooperatifleri de yeteri
güce sahip olmadığından olacak dertlerini duyuramamakta, dolaysıyla
üvey evlat durumunda kalmaktadır.

02.09.2020

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)