İstanbul’un en uzun sahil şeridine sahip olan,
Boğaziçi’nin incisi Sarıyer’i ne kadar tanıyoruz? Bu soruya yanıt
verebilmek için gerçekten Sarıyer’in içinde günlerce, aylarca tur
atmak ve dünden günümüze Sarıyer’in geçmişini araştırmak gerekir.
Örneğin;
Antik Çağdaki Sarıyer, Bizans dönemindeki Sarıyer, Osmanlı
dönemindeki Sarıyer ve günümüzdeki Sarıyer! Her dönem Sarıyer’e çok
şeyler katmış ve antik çağda beş on hanelik bir köy iken adeta dev bir
şehir haline gelmiştir.
Her dönem Sarıyer’e bir şeyler kattı. Bu inkâr edilemez,
ancak Osmanlı dönemi hiç inkâr edilemez. Tabii sonra da Cumhuriyet
dönemi!
Bu makalemizde Sarıyer’in tarihini eserlerinden olan
kalelerini inceleyeceğiz. İstanbul ilçeleri içinde en çok kalesi olan
ilçe Sarıyer ilçesidir. Örneğin; Bizans dönemi Eski Kale
(Rumelikavak), İstanbul’un fethinin gerçekleşmesine vesile olan
Rumelihisar Kalesi, Rumeli Kavak Hisarı (Çarşı içindeki kale) Kilyos
Kalesi, Rumelifener Kalesi, Garipçe Kalesi… Bu kalelerden Eski Kale
(R. Kavak kalesi) Bizans eseri olup diğerleri Osmanlı eseridir. Gelin
bu kaleleri tanıyalım:
ESKİ KALE (RUMELİKAVAK)
Rumelikavak Kalesi/Eski kale olarak da isimlendirilen bu
kalenin kalıntıları mevcuttur. Eski Kale şimdiki Rumelikavağın üst
kısmında ve Rumelifener yolu üzerinde bulunuyordu. Geniş bir alanı
kaplayan kale, Osmanlı Devletinin ilk dönemlerinde kullanıldı ama son
dönemlerinde kullanılmadı. Terk edilen kale, bilhassa define
avcılarının sorumsuzca kazılarak talan edildi. Kalıntıları mevcut.
Rumelikavak Kalesi (Eski kale), Boğazdan geçişleri kontrol
altına alabilmek için 12. yy. da Bizans İmparatoru I. Manuel Kommenos
tarafından inşa edildi. Böylece karşılıklı iki kale oldu (Biri Anadolu
Kavağındaki Yoros Kalesidir ve bu kale Eski kaleden 100 yıl önce
yapılmıştır) Karşılıklı iki kalenin yapılmasındaki amaç, karşıdan
karşıya zincir çekilerek ticaret gemilerinin geçişini önlemek ve
gümrük parası almaktı. Eski Kale 14. yy. da Cenevizlilerin, 1452 de de
Osmanlıların eline geçti. Osmanlılar tarafından da bir süre
kullanıldıktan sonra terk edildi. Bu kaleye; Polihion Kalesi, Asomaton
Kalesi, İmros Kalesi de deniliyordu. Bu kaleye Ceneviz yapısı
deniliyorsa da kale Ceneviz değil Bizans yapısıdır.
RUMELİHİSAR KALESİ
İstanbul’un Fethi’nin gerçekleştirilmesi için yaptırılan bu kale Fatih
Sultan Mehmet ile özdeşleşmiş bir kaledir. İstanbul’un fethi için çok
seferler yapılmıştır. Hatta bu amaçla bu kalenin tam karşısında
bulunan Anadoluhisarı’na Sultan I. Beyazıt (Yıldırım Beyazıt)
tarafından 1393 yılında bir kale yaptırılmış ve boğaza girişler
kontrol altına alınmak istenmiştir. Ne var ki İstanbul’un fethi için
bu yeterli olmadı. İstanbul’un fethini kafasına koyan Fatih Sultan
Mehmet’in direktifi ile Rumelihisarında kale inşaatına başlandı.
Kalenin inşaatına Nisan 1452 da başlanmış ve ağustos 1952 de yani dört
ayda bu tamamlanmıştır. Kalenin inşaatında 1.800 usta, 2.000 marangoz
ve 7.000 duvarcı çalıştırılmıştır. Fatih Sultan Mehmet ve
kumandanlarından Çandarlı Halil Paşa. Zağanos Paşa ile Saruca Paşa’da
inşaat sırasında taş taşıyarak çalışanları yüreklendirmişlerdir.
Kalenin Çandarlı Halil Paşa, Saruca Paşa ve Zağanos Paşa isimlerini
taşıyan üç büyük kulesi vardır. Kalenin Dağ Kapısı, Dizdar Kapısı,
Hisarbahçe Kapısı, Sel Kapısı ve İstihkam Kapısı olarak beş kapısı
vardır. Kale kuzeyden güneye 250 mekre ve doğudan batıya 125 metre
olan alanıyla büyük bir kaledir. Bu kalenin yapılışı ile Bizans orduna
deniz yolu ile yardım gelmesi önlenmiştir. Kalenin içinde 105 top ve
400 yeniçeri bulunuyordu. Bu kale 1509 depreminde hasar gördü ise de
onarıldı. 17. yy. da yangın geçirdi. Sultan III. Selim döneminde
onarıldı. Kale uzun yıllar hapishane olarak kullanıldıktan sonra terk
edildi ve kalenin içinde mahalle oluştu. Kale 1953 de müze yapılmak
üzere bakıma alındı, kalenin içindeki Kale mahallesi kaldırıldı. Kale
bir süre değişik etkinlikler için kullanıldı, halen sadece Müze olarak
hizmet vermektedir.
KAVAK KALESİ/KAVAK HİSARI
Kavak Hisarı da denilen kale Rumelikavak meydanında ve sahile çok
yakındır. 1624 yılında Sultan IV. Murat tarafından yaptırılmış, 1783
yılında Sultan I. Abdülhamit döneminde Fransız mimar Tusan’a yeni iki
kale inşa ettirilmiş, Sultan III. Selim ise kaleye bazı ilaveler
yaptırmış, harp esnasında IV. Mustafa tarafından Fransız mimar
Totti’ye birbirine karşı duran iki kale daha yaptırılmıştır. Bu kale
yakın yıllara kadar kullanılmış olmasına karşın son birkaç yıldan beri
atıl durumda bulunmaktadır.
Osmanlı Devletinde önemli bir olay olan ve Sultan III. Selim’in
devrilmesine neden olan Kabakçı Mustafa ayaklanması burada başladı.
Kabakçı Mustafa burada görevliydi. Etrafına topladığı bir kısım
yeniçeri ile isyan bayrağını açtı ve kaleden çıkarak Çayırbaşındaki
büyük çayırlık alanda toplandılar, değişik yerlerden gelen
yeniçerilerle beraber saraya yürüdüler. Saray’a yapılan baskın sonunda
III. Selim tahttan indirildi ve yerine Sultan IV. Mustafa tahta
çıkarıldı. Bu olay sonrası Kabakçı Mustafa Sultan IV. Mustafa
tarafından Turnacıbaşı rütbesi ile Boğaz Nazırlığına atanmıştır. Ne
var ki olayı öğrenen Alemdar Mustafa Paşa ordusu ile İstanbul’a gelip
duruma müdahale etmesine karşın Sultan III. Selim’in öldürülmesini
önleyemedi ise de Kabakçı Mustafa’yı öldürterek isyancıyı
cezalandırdı, Sultan IV. Mustafa’yı da tahtan indirerek yerine Sultan
II. Mahmut’un padişah olarak tahta çıkardı.
SİTTE-İ KALE
“Sitte-i kale” altı kale demektir. Bu önemli bir
tespittir. Rus Kazaklarının 16. yy. başında başlayan Osmanlı
kıyılarına saldırıları ve daha ziyade de Boğaziçi’nde yer alan
Yeniköy, Tarabya, Büyükdere, Beykoz gibi yerlere saldırıları bıktırıcı
olmuştu. Rus Kazakları çok sürat yapan şaykalarla geliyor, baskını
yapıyor bu yerleşim bölgelerinde yükte hafif pahada ağır ne varsa alıp
gidiyordu. Bilhassa 1624 yılındaki Rus Kazaklarının 300 şayka ile
yaptıkları baskında Yeniköy çok büyük yara alıyordu. Osmanlı
donanması daha ziyada Akdeniz’de, Ege Denizinde olması, hatta bir
kısmının Haliç’te bulunması sonucu Rus Kazaklarının baskınlarına cevap
veremediğinden bir önlem olarak Boğazın girişindeki Anadolu ve Rumeli
yakasında kaleler inşa edilmesi kararlaştırılıyordu. Kalelerin
yapılacağı yer olarak Rumeli yakasında Kilyos, Rumelifener ve Garipçe,
Anadolu yakasında Rıva, Anadolufeneri ve Poyraz olarak tespit
ediliyordu.
Sarıyer kaleleri ele alınırken Cenevizlilerle
karşılaşıyoruz yine. Ancak yapılan araştırmalarda kalelerin
Cenevizliler tarafından değil Osmanlılar tarafından yapıldığının
belgelenmiş olmasıdır. Ama halk duydukları ile yetiniyor ve söz sırası
geldiğinde Cenevizler kalma kale deyip çıkıyorlar işin içinden. Böyle
olmadıklarını görüyoruz. Şöyle ki:
KİLYOS KALESİ
Kilyos kalesinin bir ismi de “Kale-i Bağdatcık’tır).
Kilyos kalesinin 1705 yılından önce yapıldığı ancak tahrip olduğu için
Sultan III. Mustafa döneminde (1757-1774) yeniden inşa edildiği
kayıtları mevcuttur. Bazı kayıtlarda bu kalenin 4. ve 5. yy. da
Cenevizliler tarafından yapıldığı kaydı vardır. Kilyos kalesi Sultan
III. Mustafa döneminde yeniden inşa edildi (büyük onarım gördü).
Savunma amaçlı olarak yapılan bu kale 1782 ve 1826 yıllarında iki kez
daha onarım gördü. 1833 yılındaki Hünkâr Antlaşması ile Boğazlara
yerleşen Ruslar, 1841 de Londra antlaşması ile Boğazdan çıkarılırken
kale yine savunma amaçlı olarak Osmanlı ve İngilizler tarafından
kullanıldı. Kaleden 1856 Kırım Savaşı sırasında hastane olarak
yararlanıldı.
RUMELİFENER KALESİ
Denizle iç içe olup büyük bir alan üzerinde inşa e
dilmiştir. Sultan III. Mustafa Döneminde Sitte-i Kalelerden biri
olarak 1768 de Macar Asıllı Fransız Mimar Baron Da Tott’a
yaptırılmıştır. Fevkalade güzel arenası vardır. Kale savunma amaçlı
olarak 1950/1960 lı yıllara kadar kullanılmıştır. Bilahare asker geri
çekilmiş ama kale korunmuştur. Sadece izin alınmak suretiyle Türk
savaş filmlerinin çekilmesine izin verilmiştir. Halen ziyarete açık
olan Rumelifener Kalesi harap vaziyettedir.
GARİPÇE KALESİ
Garipçe kalesi, Garipçe burnu üzerinde kurulmuştur.
Denizle kucaklaşan bir kaledir. Sert kayalıklar oyulmak suretiyle
yapılmıştır. Mükemmel bir mimarisi olan bu kaleyi de Macar asıllı
Fransız mimar Baron De Tott’a Sultan III. Döneminde ve 1773 yılında
yaptırılmıştır. Kalenin arenası üstte bulunuyordu. Burada bir cami,
büyük bir kışla, talim alanları bulunuyordu. Kalenin içinde ise büyük
küçük mazgallar, depolar, odalar bulunuyor. Günümüzde çok ilgi çeken
bir kale olarak ziyaret ediliyor. Bu kale de bakıma muhtaç.
Görüldüğü gibi Sarıyer’deki kalelerin Ceneviz yapısı
olmadığı ortadadır. Sadece Kilyos kalesi için bazı yazarların
ifadeleri vardır.
Şunu da belirtmek gerekir ki, tarihi eserlerimize gereken
önem verilmiyor. Bu kalelerin her biri zamanında büyük görevler
yapmış, büyük olaylara muhatap olmuş kalelerdir. Bu gibi tarihi
eserlerin onarılarak, müze yapılarak ziyarete açılması gerekir.
KAYNAKÇA
Balcı, İbrahim: Aşiyan’dan Kısırkaya’ya.
Soysal, Ali: Karadeniz, Beyaz Işık
Delipoyraz, M. Akif: Karadeniz Boğazı Girişinde ve Dışında
Tahkimatların Yapılış Tarihçeleri
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)