Sarıyer Sayfiye Yerimi? Sarıyer’in ilçe olarak dikkat çekmesi Sultan III. Selim
Dönemine rastlar. İstanbul’un boğucu sıcaklığından kurtulmak isteyen
yabancı elçilikler kapağı Boğaziçi’ne atar ve kiraladıkları yalılarda
oturmaya başlarlar. Böylece Sarıyer yabancılarla birlikte yerli
zenginlerinde dikkatini çeker ve ilgi odağı olur.
Denizi, havası, suyu, ormanları ve plajları ile Sarıyer
herkesin dikkatini çeker. Dilden dile konuşulur olur, alaka artar,
geleni gideni çoğalır. Yazarlar. Çizerler, seyyahlar, yabancı kalem
sahipleri Sarıyer’den yazılarında sürekli bahis ederler, daha da çok
ilgi görmesine neden olurlar. Öyle bir hal olur ki, bilhassa yaz
aylarında Boğaziçi’ne gezi yapacaklar olanlar “Sulara gidiyoruz”
diyerek Sarıyer’e gideceklerini söylerler. Rumelihisar’dan
Rumelikavağa kadar Sarıyer sahil şeridi, bahçe ve korulukları,
ormanları ile göz kamaştırır, her hafta binlerce insanı ağırlar. Bu
nedenle de Sarıyer’e sayfiye yeri denir. Yani bugünkü ifadeyle
turistik yer, turizm bölgesi…
Oysa Sarıyer bir zamanlar işyerinin çokluğu ile öğünürdü.
Örneğin İstinye ile Büyükdere büyük işyerlerine sahipti. Örneğin
İstinye tersanesi binden fazla işçisi ile görkemli bir tersane ve
işçiler için önemli bir ekmek tezgâhı idi. Keza Büyükdere aynı şekilde
ve diğerleri… Bütün bunlar dikkate alındığında Sarıyer’in sayfiye yeri
ile birlikte işçilerin yoğun olduğu bir merkez olarak da kabul
edilebilir.
İstinye tersanesinin tarihi çok eskidir. İlk önce Kaptan-ı
Derya Cezayirli Gazi Hasan Paşa tarafından Kalafat yeri olarak Osmanlı
Donanması için kullanılmaya başlandı ve yüzlerce işçi çalıştı. “Küçük
Haliç” olarak isimlendirilen İstinye koyundaki Zaptiye Nazırı Deli
Fuat Paşa’nın arazisi üzerine 1856 da gemi inşası, bakım ve onarım
için tersane kuruldu. 1911-1912 yıllarında Fransızlarla anlaşma
yapıldı ve “Boğaziçi İstinye Havuz ve Tezgâhları Anonim Şirketi”
kuruldu böylece İstinye tersanesi faaliyete geçti ve bir hayli
yeniliklerle gelişerek önemli bir işyeri haline geldi. Türk
Denizciliğine çok önemli hizmetler yaptığı gibi. Binlerce insana da
ekmek kapısı oldu… Ne yazık ki Boğaziçi Yasası uyarınca 26.08.1991
tarihinde kapatılarak Tuzla’ya taşındı.
İstinye deyip geçmeyelim. Tamamen bir iş yeri merkeziydi.
Üç beş tane büyük taşocağında onlarca işçi çalışıyordu. 1950 lerden
sonra iç kısımlara doğru Kavel Kablo, Türkay Kibrit, Beldeyama,
Beldesan, Terme Teknik, Borusan Oto, Otokoç, Maxsi Center, ChampionSA
gibi büyük ve önemli işyeri ve fabrikalar kurularak iş merkezi haline
geldi.
Kefeliköy’ün üst kısmında ve Hacıosman Bayırında Mansur
Şahin Fabrikası (sonraları mobilya fabrikası oldu) bulunuyordu.
Mobilya fabrikası halen devam ediyor.
Büyükdere (Çayırbaşı dahil) ayrı bir iş merkeziydi. Tekel Kibrit
Fabrikası ile ünlenmişti ama bu fabrikanın temeli Nektar Fabrikası
olarak atılmıştı. Bu fabrika 1909 da açıldı ve 1930 yılına kadar
faaliyetine devam etti. Bu tarihten sonra fabrika Kibrit Fabrikasına
dönüştürüldü ve binlerce işçinin çalıştığı büyük bir işyeri olarak
faaliyetini kapanana kadar devam ettirdi. Çayırbaşı’nda ayrıca Özel
İdareye ait Fidanlık ve içindeki Tekniker Okulu ile büyük bir işyeri
ve eğitim merkeziydi. Çayırbaşı’nda ayrıca Tuğla yapan basit ama
büyük Tuğla Harmanı dedikleri işyeri vardı. Bilahare Topser Tuğla
Fabrikası, daha sonra da Ekmekçioğlu Tuğla Fabrikası oldu. Yine bu
yörede 14 adet çanak çömlek atölyesi bulunuyordu. Ayrıca iki adet gemi
çekek yeri (küçük tersane) vardı.
Sarıyer İlçe olarak sadece Sayfiye yeri değil aynı zamanda işyerleri
ile ünlü olan bir yerdir. İrili ufaklı fabrikaları da sayarsak hayli
işyeri olduğu görülür. Örneğin; Kocataş Su, Kocataş Gazoz, Kocataş
Kola Fabrikası, Hünkar Suyu, Kestane Suyu ve Çırçır Suyu fabrikaları,
İpek Su Tesisi de unutulmamalı.
Bahçeköy’de Hunca Fabrikası ve birkaç atölye ile birlikte
Belgrad Ormanı Piknik alanları, Atatürk Arberatumu ile görkemli bir
yerdir Sarıyer.
Sarıyer ilçe olarak sahil boyunca birbirinden güzel
yalıları ile köşkleri ve içerilere gittikçe meydana çıkan konakları
ile gerçekten bir sayfiye yeridir. Korulukları, piknik alanları,
gazinoları, birbirinden güzel ve renkli balık lokantaları ile sahil
boyu pilajları ve deniz turizmi ile gerçekten bir turizm bölgesi. Bunu
yadsımaya imkân yok. Ancak ilgililerin bir karar vermesi gerekir gibi
geliyor bana. Öyle ya Sarıyer gerçekten sayfiye bölgesi mi? Eğer böyle
ise bazı önemli eksikliklerin giderilmesi gerekir. Kısaca belirtmek
gerekir ki Semtlerin gerçek anlamda turizme yakışacak WC si bile yok.
Bu R. Hi sar’dan, R. Kavağına kadar acı ve çok acı bir gerçek olarak
ortada durmaktadır.
Sarıyer yerli ve yabancı turizme hizmet verecekse bazı
önemli işlerin yerine getirilmesi gerekir. Turizm ilgi ve tesis ister.
Tesis olmayan yere turist bir kez gelir bir daha uğramaz. O nedenle
çok doğru karar vermek gerekir.
Aslında Sarıyer’i ilçe olarak sorunları ile birlikte
masaya yatırmak gerekir. Turizmle yoğunlaşan bir ilçe mi yoksa karma
olarak devam etmesi gereken bir ilçe mi? Bunun karar bağlanması
gerekir. Bunun da çok yönlü bir çalışma ile saptanması gerekir diye
düşünüyorum.
Ne dersiniz?
İbrahim Balcı
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)