Sonbaharda en çok çınar yapraklarının ağaçtan düşmesini
severim. Doyasıya seyrederim dünyadan kopuşlarını. Durur bakarım, her
yaprağın düşüşü bir canın yere serilişi gibi gelir bana.
Hatırlamaya çalışırım şu gereksiz ya da çıkar savaşlarını…
Hatta hiç yoktan küçük hesaplarla aileler arasında patlak veren kavgaları…
Bunların hepsi de kendi çaplarına göre savaşlardır. Bazen yumruklar konuşur, bazen
satırlar, bıçaklar çoğu kez de silahlar patlar peşi sıra. Yere serilir
canlar aynen çınar yaprağı gibi,
Sosyal medyada bir haber görülür “Bir Çınar Devrildi”…
Anlarım semtin bir değeri daha göçtü gerçek dünyasına. Vakti geldi,
zamanı doldu ve son yolculuğuna çıktı diye söylenir dostları. Aynen
öyledir. Önüne geçilemez bu gidişin… Çınar yapraklarının dalından
kopuşu ve sağa sola savrularak yere düşüşü gibi. Sadece beş on
dakikalık bir merasimi vardır bu işin. Toplanır cemaat, hoca efendinin
iki dakikalık bir sözü vardır. Nasihat kabilinden ve sonunda “Mevtayı
nasıl bilirdiniz?” diye sorar “İyi biliriz” denir. Hatta iyi
bilmeyenler de ayıp olmasın diye “iyi bilirim” diye mırıldanır. Hoca
efendi sonraki soruyu sorar “Hakkınızı helal ettiniz mi?” aynı yanıt
verilir “Helal olsun” ve omuzlanır tabut, doğruyu mezarlığa! Koca
çınarın başına gelen bunlardır.
Çınar yapraklarının dalından dökülmesini seyrederim, bir
tatlı hastalık olmalıdır. Bakar bakar dururum. Koca yaprakları ile
büyücek bir avuç içini andırır. Kurumuş olanları yani suyu çekilmiş
olanlar kopar dalından ve başlarlar dökülmeye.
Hele bir esinti olursa uçarlar çivil çivil serçe ve sığırcık kuşları gibi….
Varsa yakında bir bank otururum ve gözlerimi ayıramam çınar ağacından. Binlerce çınar
yaprağı dans eder gibidir. Esinti olur birbirlerine sarılır dururlar,
bazıları teker teker dökülür, bazıları inatla direnir yaşam için…
Sokaklar, bizim sokaklarımız, her gün gelip geçtiğimiz ve
her geçişte kaldırım taşlarını çiğnediğimiz sokaklarımız. Düşmemek
için daha çok önüme yere bakarım. Hani yaşlılık var ayağım takılıp
düşmemek için. Bakarım ama kaldırım taşlarının üzerine sere serpe
yatar çınar yapraklarını gördüğümde bir hüzün çöker içime ki sormayın
gitsin, bir evlat acısı gibi oturur yüreğime…
Görürüm bazı kişileri çınar ağacının alt dallarından henüz
sararmamış yaprakları koparırken. Merak ederim ne işe yarar diye.
Bunca zamandır Çınar yapraklarını hayranlık duyarım ama önemli bir işe
yaradığını da bu yaşta öğrenebildim. Efendim, yaprağı koparıp
alıyorlar, bir güzel temiz sudan geçiriyorlar, yani yıkayıp
temizliyorlar sonra da kurutup çay gibi demliyorlar. Her saban bir çay
bardağı içiyorlarmış… İddiadır ya bilmem ne kadar doğru eklem yerleri
ağrılarına iyi geliyormuş… Neden ağacın alt damlarından koparırlar da
yere düşenlerden alıp temizlemezler.
En yakın dostlarımdır Çınar ağaçları. Bir çınar
devrilince, binlerce çınar ağacım devrilir gibi gelir bana. Kıyamam
onlara. Hatta belediye ekiplerinin budama mevsiminde çınar ağaçlarını
bud arken dikkat etmediklerine isyan ederim. O da can, onlarda canan
neden gereği gibi budaması yapılmaz da gelişi güzel kesilir ve ağaç
kelaynak kuşuna benzetilir.
Çınar ağaçlarını severim, herkesin de sevmesini isterim.
Neden mi? Neden olacak. Çınar ağaçları bulunduğu semtin tarihidir
desem yalan söylememiş olurum. Sarıyerimizde hele geçmişi öğrenilirse!
Rumelikavak’ta çarşı içindeki çınar ağaçları. En genci 350-/400
yaşında. Kale kapısına yakın olanı 700 ya da daha yaşlı. Ağaç bir
abide! Sevda Çınarı diyorlar. İki sevdalının aşk ateşine dayanamamış
yanıp tutuşmuş ve iki ayrılmış. Koruma altına alınmış. Sevdalıları
bekler durur.
Zekeriyaköy’deki meydan çınarı devasa bir çınar. Yazın
kavurucu sıcağında müthiş bir gölgelik alan yaratıyor.
Çayırbaşı Bahçeköy arasında Bilezikçi Çiftliği var. Bu
çiftlik zamanın büyük zenginlerinden Bilezikçiyan’in çiftliği idi. Çok
el değiştirdi. Hatta Naciye Sultan’a bile geçti, Sonuçta İ.Ü. Orman
Fakültesi Çiftliği sahiplenerek Araştırma ormanı olarak eğitimin
hizmetine sundu. Bildiğimiz böyle. Burada üç önemli çınar ağacı var.
Birisi 1100 yaş ya da civarında olan Koca Çınar bir diğer adı ile
Yorgun Çınar, hemen yanında 400-500 yaşında ikiz çınarlar var, iç
kısımlara gidilince dünyaca tanınan ahtapot Çınarı bir diğer ismi ile
Uyuyan Çınar var.
Çınar ağaçlarının yaprak dökmesi sonbaharın gelişini haber
verir. Hazırlıklı olun der gibidir. Çünkü kışın habercisidir… Her
mevsimin ayrı bir zevki, ayrı bir yaşamı var.
Sonbaharı geçiyoruz, kış gelmek üzere, çınar ağaçları da son yapraklarını döküyor, çırılçıplak
kalacaklar, yorgun, meyus ve üzgün…
İbrahim Balcı
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)