Olağanüstü günler yaşıyoruz. Tüm dünya bir virüsle savaş
halinde. Hiç ihmale gelmeyen bir büyük düşman! Bulaştığı insanı alıp
götürüyor. Güçlü olan, erken harekete geçen, gereği kadar tedaviye
önem verenler yaşıyor ama diğerleri…
Bu sabahta bir can dostumuzu kaybettik. İki yakını da hastanede! Allah yardımcıları olsun. Sadece
onların değil tabii hepimizin… Bütün sorunlar, sorumlular unutuldu
varsa yoksa Koronavirüs! Başka ne kaldı ki! Sağlıkçılar insanüstü bir
mücadele veriyor, fırsat düşkünleri merdiven altı çalışmalarla kolonya
üretiyor, maske dikiyor ve fahiş fiyatla satıyorlar. Yahu sizin
yaptıklarınız cinayetle eş değer.
Merdiven altı imalatın temizi,
sağlıklısı olur mu? Güvenlik güçleri milyonlarla insanla uğraşırken
bir de sizin peşinize düşmüş, sizinle uğraşıyor. Binlerce şişe kolonya
ve maske yakalandı, sağlıkçılarla beraber onları da kutlamak gerek.
Onlara da alkış!
Bugün de daldım anıların içine, kaydettiklerimi
karıştırdım, seçtiklerimden bir demeti izninizle paylaşıyorum. Okuyana
biraz neşe katarsa sevinirim.
Bir gün Sarıyer Ortaokul beden eğitimi öğretmeni Dursun
Tepeyurt’a sordum. “En çok ödül hangi spordan gelir” diye. Hemen yanıt
verdi “Atletizm”. Hemen bir takım kuralım dedim ve görevi verdim.
Yönetimden de karar çıkarttım. Elinde öğrenciler hazır, zaten spor
yaptırıyor, hemen küçükler ve yıldızlar olmak üzere iki takım kurdu.
Okullar arası yarışlara, ilçe içindeki yarışmalara katılmaya başladı.
Kupalar da, madalyalar da gelmeye başladı. İki üç sezonda lig
maçlarına katıldık. F.B, G.S. BJK gibi kulüplerle yarışıyoruz.
Deplasmanlara gidiyoruz. Dursun Tepe Yurt, Hasan Güneş Hoca ve Gasım
Kalaman hoca ile gerçekten iyi bir ekip oluşturduk. Her yarıştan sonra
kupa, plaket ya da madalya geliyor. Müzemiz zenginleşiyor. Masraf
hemen hemen yok gibi. Olsa da para ayırmak mümkün değil. Profesyonel
şube masrafları ile başa çıkılamıyor ki. İzmir deplasmanına gidilecek
25 kişilik ekip ile.
Her şey hazır! Saat 22.00 de hareket. 343 lira
lazım iki günlük ödemeler için. Drsun Hoca’ya “Kasada para yok” dedim
ve” Bşk. Erdal Aksoy’un evine gitmesini” söyledim. Gidip söyledi. Bir
süre sonra Erdal Bey parayı getirip verdi. İzmir’den kupalarla
dönüldü.
Bir süre sonra Ankara deplasmanına gittiler. Güneş Oteli
kiralamıştım, sahibi Avni Bey genç genç çocukları görünce “Bu çocuklar
için ücret almam” dedi. Teşvik ve örnek hareket bu! Birkaç gün sonra
Zonguldak deplasmanına gidildi. Orada Kömür işletmeleri
misafirhanesinde misafir edildiler. Burada da her hangi bir ödeme
yapılmadı. Üç beş yıl devam etti atletizm takımımız içlerinden
Çiğdem Çemberci, Mutlu Çörten gibi milli atletler yetişti. Hülya,
Necla, Nazan ve Zeynep gibi başarılı atletler yetişti. Ama
tahammülsüzlük sonucu bu şube kapatıldı. Böyle olunca da kulübe kupa,
plaket gelmez oldu.
Ortaokul ikinci sınıftaydım. Üçkardeş takım elbise ve
ayakkabı ısmarladık, yakında bayram var. Bayram gelmeden ben elbiseyi
ve ayakkabıyı giyip okula gittim. Öğle tatili bitip derse girerken
nöbetçi öğretmen Tarihçi Abdurrahman Kozanoğlu gördü ve “Gel bakalım”
dedi. Saygı ile yanına gidiyorum ayakkabılarım cırt cirt ötüyor, tam
önünde esas duruşta durdum. “Kasımpaşalı mısın?” diye sordu
“Sarıyerliyim” dedim. “Belli belli, nedir bu? 32 paça pantolon,. cırt
cırt öten ayakkabı! Bunları kabadayılar giyer, doğru eve elbiselerini
değiştir” dedi. Hemen gittim tabii. Başka ne yapabilirdim ki. Salih
ağabeyimin kurbanı oldum.
Çocukluğumuzda Hakem Sulhi Garan Spor mecmuası
çıkarıyordu. Fiyatı 50 kuruş. Ben de alıp biriktiriyordum. Pazartesi
günü okula giderken mecmuayı alacağım ama 10 kuruş eksik. Taşiskeleye
gittim ağabeyimler yoktu. Amcamı gördüm, “Hayrola” dedi, “10 kuruş
versene” dedim. Yanında beş altı kişi var bana hırsla “Sıçtım sana 10
kuruş” dedi. Ben o hızla ama gözyaşı dökerek ana caddeye çıktım ve
cami önünden Kumsala doğru yürümeye başladım., okula gidiyorum.
Heykel’in önündeki köprünün üzerinde Osman Kaptanı (Saruhan) gördüm.
Komşumuzdu “Gel bakayım” dedi ve çıkarıp 50 kuruş verdi bana. O günden
beri ihtiyacım azda olsa çok da olsa borç para isterken irkilirim,
ölçülü davranırım, adeta ödüm patlar. Bu olay bana saygının ve
küslüğün ne olduğunu öğretti. İtirafımdır; ölene kadar amcama “Amca”
demedim.
Hidayetinbağında ağaçlar arasında çift kale maç oynuyoruz.
Elbiselerimizi, kitaplarımızı alçak duvarında üzerine bıraktık. Kaç
saat oynadık bilmiyoruz. Karanlık bastı oyunu bıraktık giyineceğiz
elbiseler, kitaplar yok. Don gömlek Alidört İbrahim (Pırnal) ile eve
gittik. Meğer annelerimiz birlikte gelip bizim elbiseleri, kitapları
alıp eve gitmişler. Biz görmemişiz. Tabii epey zılgıt yedik.
Ortaokulda sınıflar arası maç oynuyoruz. İki takımı
yendik, 3/B ile şampiyonluğu oynuyoruz. Ben pasör oynuyorum.
Erdoğan’a top diktim vuramadı, bir, iki, üç derken canımı sıktı
“senden bi bok olmaz” diye bağırdım ona. Ama maçı kazandık, şampiyon
olduk. O yaz geçti, okullar açıldı. Yine öğle saatlerinde oynuyoruz.
Erdoğan müthiş oyuyor. Olacak gibi değil. Smaç yaptıkça tozunu
çıkarıyor. Maçtan sonra nasıl öğrendin vurmasını dedim. Senin o
bağırmana kızdım gittim İngilizce kurs aldığım yerdeki spor salonunda
ders aldım dedi. Hayret ettim. Azimli olmak bu işte. Erdoğan sonraları
Türkiye’nin sayılı voleybolcularından, antrenörlerinden ve koçlarından
biri oldu. Büyükdere Borankay’ı yarattı. Milli olduğu zaman kendisi
ile yapılan bir röportajda benim ilk antrenörüm İbrahim Balcı’dır
demesine çok mutlu oldum. Basına verdiği demeçlerde hatta iki yıl önce
ölmeden önce TV de ki bir programda ilk hocam İbrahim Balcı’dı demesi
vefa hissinden başka bir şey değildir.
Sarıyer S.K. de basketbol takımı 1955 de kuruldu. Şemsi
Erdönmez, Zihni Altaş, Erol Ertaul yönetici, hepsi de rahmetli oldu.
Allah rahmet eylesin. Sporcuların hepsi Sarıyerli… Erol Pekalman,
Hüsamettin Şen, Zekai Saruhan, Ethem gibi… Çok güçlü takım olmasına
rağmen bir türlü iki üç yıl üst üste küme geçemeyince şube tatil
edildi. 1968 de şube tekrar faaliyete geçirildi. Orman Fakültesinde
Gökhan Eliçin (Sonra Profesör). Erol Göksal (Öğretim üyesi) ve Yılmaz
Erel (Öğrenci) görevlendirildi. Antrenör Erol Göksal… Bir kaç sporcu
Orman Fakültesinden, diğerleri Sarıyerli örneğin; Nezih Okan, Mehmet,
Oktay ve Rasim gibi çocuklar var… Ancak iki üç yıl devam edebildi
sonra şube kapatıldı. Sarıyerli genç sporcuların gayreti de para
etmedi. Çünkü kulüp kayıtsız kaldı. Şube kapatma kulüplerin gücünü
tüketen eylemler. Sarıyer S. K. de de Atletizm, Voleybol (Kız-Erkek),
Basketbol, Hentbol, Boks ve Bisiklet şubeleri kapatıldıktan sonra
kulüp seyirci olarak büyük güç kaybetti.
Sarıyer’de ilk mecmuayı 1953 de biz çıkardık. Nuran Erman,
Ben, İsmail Yıldırım ve Cezmi Baydar… 400 lira Nuran koydu, biz de
kesemize göre ödeme yaptık ve çıkardık gazeteyi. Tamamen Sarıyer
haberleri ve Sarıyer S.K. faaliyetlerini yazdık. Ama dağıtımını ve
reklamını yapamadığımızdan yeterli satış olmadı ve kapatmak zorunda
kaldık. Üç arkadaşımı kaybettik, Allah rahmet eylesin… Arkadaşlar
gazeteci olamadı ise de Nuran İşadamı, Cezmi Tersanede Ustabaşı oldu,
İsmail çok genç öldü… Ben yola devam ediyor ve yazıp duruyorum
biteviye…
Bir sabah kalktım cami karşısındaki çeşmeden su içeceğim
bir büyük kâğıda “Koli Basili vardır içilmez, Sular İdaresi), yazılı.
Kumsal Çeşmeye gittim aynı. Meğer bütün çeşmelere böyle yazmışlar.
Millet tedirgin, su alamıyor, ya da köylerle gidip alıyor. Bir hayli
itirazımız oldu sonuç alamadık. Ama sonradan ne olduğunu anladık.
Müthiş bir atraksiyon yaparak, bu yazıları yazdılar ve pet şişi de su
satan su fabrikası sahiplerine imkân hazırladılar… Böylece canım memba
suları halka unutturulmuş oldu…
YARIN DEVAMI OLUR HER HALDE.
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)