Hayal Değil: Koronavirüs savaşında olumlu gelişmeler var deniyor ama
tespitler yapıldıkça vaka sayıları da ölüm sayıları da artıyor. Bugün
itibariyle ölüm sayısı bini geçti.
Allah herkesin yardımcısı olsun.
Tedaviye yanıt verip de sağlığına kavuşup taburcu olanların sevinci
ile seviniyoruz, mutlu oluyoruz, yarınlarımız için umutlanıyoruz ve
sağlıkçılarımıza verdikleri mücadele nedeni ile teşekkür ediyoruz.
Günün en önemli olayına biraz değindikten sonra, kendimize dönüyorum.
Anıları konuşturmaya dönüyorum.
Her topluluğun, her cemiyetin vazgeçemediği, önemsediği ve
daima gurur duyduğu, örnek kabul ettikleri kimseler/yöneticiler
vardır. Elbette ki benim en büyüm meşgalem olan ve uzun yıllarımı
içinde geçirdiğim Sarıyer spor Kulübünün de örnek isimleri,
unutulmayan, hatta vazgeçemediği isimler vardır.
Örneğin; Selahattin
Yarar, Av. Fikret Canlı, Nazım Özbay, Celal Demir, Baba Kenan Dereli,
Erdal Aksoy, Eyüp Odabaşı, Ahmet Deha Otmar ve Maral Öztekin gibi…
Tabii bu sayıyı çoğaltabiliriz. Ben bu kişilerden birkaçının üzerinde
duracağım.
Celal Demir bu vazgeçilmezlerden biridir. 1940 yılında
kurulan kulübün ilk futbolcularından biridir. Kurulduğu günden beri,
bay pass olduğu tarihe kadar kulübün tüm çalışmalarında bulundu.
Aralıklı olarak 19 yıl yöneticilik yaptı. Futbola Sarıyer’de başladı
futbol yaşamını Sarıyer’de noktaladı.
Sarıyer’de bu güne kadar gelen
çalımları en müthiş olan futbolcu idi. Bu nedenle (Pici) lakabı ile
anılır oldu. Yönetim kurulunda olmadığı zaman kulübün tüm muhasebe
kayıtlarını o tutardı. Mesleği muhasebecilikti. O nedenle kulübümüzün
güvencesi idi. Futbol anlayışı müthişti. Çok maça gider, iyi
futbolcuyu tespit eder ve “alın” derdi. Celal Demir “Alın” dediyse
alınırdı, çünkü ona güven çoktu ve yanılmazdı. Muhasebeci olarak kılı
kırk yarardı. Darılması, kırılması ve alınganlığı yoktu.
Yöneticilerin dernek için birbirlerine darılmalarına müthiş üzülür ve
aralarına girerek barıştırma işini kendine vazife görürdü. Çok
titizdi, iyi niyetliydi, şakacıydı, küçükle küçük, büyükle büyük
olmayı bilirdi. Kulübün hak ve menfaatini, her türlü çıkarın üzerinde
tutardı.
Bu durumları ile de her zaman aranılan insandı, Yönetimlerde
görev alanları teşvik etmekten büyük zevk alırdı. Bir gün “Basketbol
maçımız var gel seyret” dedim… Biz sahaya çıktık, baktım Celal Abi
tribünde. Maç başladı anormal bir mücadele var. Atbaşı gidiyoruz bir
biz ilerdeyiz, bir Eyüp ilerde, korkunç bir heyecan. Gözüm tribünde
Celal Abi’ye takıldı, gravatını gevşetmiş, eli göğsünde, iki büklüm…
Eyüp faul at1kazandık. Ertesi gün gördüm kendisini “Bir daha mı? Asla
gelmem” dedi. Doktora gitmiş ve kalp hastalığı teşhisi koydular.
Birkaç yıl sonra ABD ameliyat oldu. 2009 da aramızdan ayrıldı.
Baba Kenan (Dereli) Sarıyer tarihe damga vuranlardan
biridir. Amatör, profesyonel futbol oynadı, antrenör, teknik direktör
olarak görev yaptı, masör oldu, yönetici oldu, genel kaptan oldu ve
tabiri caiz ise kulübün her katında kendine hizmet yeri buldu. G.
Saray’da kaldı bir süre, Vefa’da birkaç yıl oynadı. Sarıyer’de
şampiyonluklar yaşadı ve Sarıyer’de futbolu bıraktı.
Uzun yıllar kulübünde antrenörlük ve teknik direktörlük yaptı. Federasyonda görev
aldı. Türkiye’de ilk junior (genç) takımı 1956 da kurdu. Bunu
geliştirdi 1960 larda bütün kulüpler onun yolundan hareket etti.
Onlarca milli futbolcu yetiştirdi. Yetüiştirdiği pek çok genç futbolcu
Sarıyer’de ve diğer profesyonel kulüplerde oynadılar, istikballerini
kazandılar. Büyük futbol adamı olarak isim yaptı. Yanılgısı hemen
hemen hiç olmazdı.
İnce eleyip sık dokur, pahalı ve tanınmış
futbolcular yerine, genç ve yetenekli isimlerin transferini yapardı.
Kulübün sadece futbol dalında değil, tesisleşmesinde de büyük gayreti
ve uğraşı olan biriydi. Saha içinde ve dışında futbolcuları savunması
nedeni ile “BABA” lakabını almış isimlerden biridir. Kulüpten koptuğu
zamanlar hayattan kopar hale gelirdi. Genel kurulların önemli ismiydi.
Kulüp üyelerini çok iyi tanır, onlarla teması kesmez, dolaysıyla da
kongrelerin kazanan adamı olurdu. Yaşamını kulüp üzerine kuran
biriydi. Kulüp binasının Sarıyer Belediye Başkanı Yusuf Tülün Beyin
gayreti ile yıkılmasına o kadar üzüldü ki o gece beyin kanaması
geçirdi ve birkaç gün sonra da öldü. Öldükten sonra TFF tarafından
adına Teknik Direktörlük kursu açıldı. Kulübün, her türlü başarı ve
başarısızlığında önemli payı vardı.
1981/1982 sezonunda yepyeni bir yönetim kurulu görev
başına geldi. Sarıyer dışından beş altı kişi vardı. Ahmet Deha Otmar,
Mazhar Meci, Orhan Durul, Fazlı yalı gibi isimler var. Elde iyi bir
kadro var. Maddi sorunlar Ahmet D. Otmar’ın gayreti ile halledildiği
için sorun maddi sorun yaşanmadı ve müthiş mücadeleler sonunda takım
şampiyon oldu. Ben kendisini sadece isim olarak tanıyordum.
Tanışmamıştım. Şampiyonluk turu atıldıktan sonra kulüp lokali önünde
bankta oturuyordum yanında bir arkadaşı ile önümden geçerken şöyle
diyordu “Niye, neden, niçin geldik, bak kardeşim nasıl gidiyoruz”
dedi. Çok duygulandım. Sarıyerli olmayan ama çok duygulanan bir kişiyi
görmenin hazzını hissettim.
Bir sevgi, bir saygı uyandı içimde. Genel
sekreterdi, yönetimde müthiş bir disiplin yaratmış, büyük bir
holding’in idare meclisi havasında kulübün yönetiminin yapılmasın
sağlamıştı. Böyle olunca da kulübe yaratılan disiplin takımada
yansımıştı. Dolaysıyla şampiyonluk geldi. I. Lige yükseldi Sarıyer.
Yönetim kurulundan Em. Amiral Celal Eyiceoğlu vefat edince ilk yedek
bendim göreve çağrıldım. İlk katıldığım toplantıda Gen. Sek. Oktay
Duran görevinden istifa etti beni Gen. Sekreter yaptılar… Dostluğumuz
böylece başladı Ahmet Otmar ile… Bir gün “Sevdim seni. Seni bize a
kadar kötü tanıttılar ki, sizi tanıyınca hiç de öyle olmadığınızı
gördüm” dedi. “Tahmin ediyorum” dedim. 1962/63 ve 1981/82 sezonu
şampiyonlukları nedeni ile gelen tebrik telgraf ve mektupları kitap
haline getirip cilt yaptım. Birini kulübe, birine Ahmet D. Otmar’a
verdim. Ertesi günü beri aradı ve “Bunu kitap yapacağız” dedi.
Şaşırdım “Nasıl?” dedim “Sen karışma” dedi, “İyi” dedim. İlk kitabım
“Başarı ve Kutlamalar” adı ile Ahmet D. Otmar tarafından bastırıldı.
Yani yazın hayatımdaki ilk çocuğum. Ahmet D. Otmar’ın teşviki ile
diğerleri geldi “Sarıyer’de Spor ve Sarıyer Spor Kulübü Tarihi”,
“Sarıyer S.K. Yöneticilik Yapanlar” ve “Sarıyer Prof. Takımında
oynayan Futbolcular” kitapları geldi arka arkaya… Müthiş titiz,
disiplinli! Tuttuğu işi en iyi şekilde yapmaya çalışan, takipçi ve
dirayetli bir kişi olarak Sarıyer spor Kulübünde unutulmaz izler
bıraktı.
Sarıyer Spor Kulübü basından biraz uzaktır her zaman.
Bunun nedeni biraz da basının merkezi olan Çağaloğlu uzak olması
olabilir. Ne var ki basın mensubu arkadaşların Nazım Özbay, Yılmaz
Canel, Faik Gürses gibi gazetecilerin gayreti ile hakkında yazılar
çıkardı. Yönetimden Sami Canel’in de hayli gayreti olurdu Sarıyer’den
bahsedilmesi için. Tabii Kenan Dereli’nin de…
Maral Öztekin 1984/85 döneminde yönetime seçildi, beş dönem arka arkaya, bir dönemde sonra
olmak üzere 6 dönem Yön. K. da Basın Sözcüsü olarak bulundu. I. Ligde
oynuyoruz ama II. Ligde oynadığımız kadar seyirci yok. Üç büyük kulüp
ve Trabzon dışında seyirci bulamıyoruz. Bu konu üzerine ısrarla gitti.
Her müsabaka öncesi ve müsabaka sonrasında basın bültenini hem
yayınladı ve hem de elden gazetelere gönderdi.
Gazetecilere yemekle verdi, geceler tertipledi, geziler düzenledi ve basının dikkatini
çekti. Devamlı kulüple ilgilenmeye ve kulübü haber yapmaya başladılar.
Her gün yeni bir olay yaratmaya özen gösterdi. Bir sezon açılışında
Çayırbaşı sahasında yaptığı konuşmada “Fener’in Kanaryası,
Galatasaray’ın Aslanı, Beşiktaş’ın Kartalı var da Sarıyer’in neden
Martısı olmasın” dedikten sonra “Bizim de Beya Martımız var” dedi. Bu
slogan tuttu ve o günden bu yana Sarıyer’e “Beyaz Martı” deniliyor.
Bir gün görüşmemizde “Beyaz Martı Taksi Durağı, Beyaz Martı Kuaför,
Beyaz Martı restaurant” isimle işyerlerini gördüğüm zaman ne kadar
mutlu olduğumu anlatamam” diyordu. Maral Öztekin, kadınları maça
çekebilmek müthiş mücadele verdi. Her maçta maç bileti üzerinden
piyango tertip etti. Televizyon, buzdolabı gibi cihazları ikramiye
olarak verdi. Hanımların maça gelmesini temin için kamyonlarla yün
getirtip dağıttı ve Sarıyer’in hem kadın seyircisinde artış oldu hem
de normal seyirci de… Maral Öztekin’in müthiş gayreti ile Sarıyer’in
ismi gazete sayfalarından aşağıya inmedi. Maral Bey yöneticiliği
bıraktıktan sonra bir süre daha ilgi devam ettiyse de son yıllarda
yine kaybolup gitti. Şimdilerde sadece puan cetvelinde ismini
görüyoruz.
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)