Son Dakika Haberler

HAYAL DEĞİL – XXIII

HAYAL DEĞİL – XXIII
Okunma : Yorum Yap

Hayal Değil: Haberler kötü, son üç-dört gün içinde 20 askerimiz şehit oldu ama pek duyan olmadı. Bu namussuz koronavirüs şehitlerin bile önüne geçti. Gel de bu yavrular bu ana kuzuları için üzülme! Tabii üzüntülerimiz fazla, her geçen gün Covid- 19 hastalığı nedeni ile vaka sayıları ile ölü sayıları artıyor. Sabırsızlıkla düşüşe geçmesini bekliyoruz. Bu arada Af Yasası da apar topar çıkarılarak çocuk tacizcilerine varıncaya kadar dışarı salıverilirken düşünceleri nedeni ile ceza alanlar af dışı bırakıldı. Gel de yanma, gel de üzülme. Bu duygular içinde ben de anılarımı yazmaya devam ediyorum.

Haber geldi, Kaleci Şeref’in babası kayıp diye. Baba Kenan ile birlikte Ortaköy’e gittik: Epey vakit bekledikten sonra Şeref geldi. Meğer babası üç günden beri kayıpmış, cesedini morgda bulmuşlar. Cenazesini cumartesi günü öğle namazından sonra defnettik. Pazar günü Beykoz’la ile maçımız var… Baba Kenan, kenara çekti beni ve “Yarın maçımız var, kalecimizi biliyorsun çok berbat, bu İbrahim’le olmaz, ne yap yap, Şerefi ikna et yarın oynasın”. Hayretle baktım yüzüne “Ciddi misin?” dedim, “Evet” demez mi. Hayret ettim ama “Denerim” dedim. Kenan Sarıyer’e döndü. Ben kaldım bir iki saat daha ve Şeref’e yarın erken geleceğim, “maça beraber gideriz” dedim. Pazar sabahı erkenden gittim, Şeref’i buldum. Vefa Stadına gitmek üzere otobüse bindik. Gidene kadar kafasını ütüledim, hala hatırlıyorum aynen şöyle söyledim: “Şeref idareciler senin durumunu biliyorlar. Sana oyna diyemezler. Beraber soyunma odasına girelim, hiç kimseye bir şey demeden soyunmaya başla”, “Nasıl olur en az bir saat önce soyunacağız” derken ben de “Yok, arkadaşların ısınmaya çıkacak sen soyunacaksın”, dediğimiz gibi yaptık ve Şeref’i soyundurup sahaya çıkardık. Beykoz ile oynadık ve maçı 2-1 kazandık. Şeref Haftanın kalecisi seçildi (Gazeteci arkadaşlardan rica ettim de ondan (!))

1967 Temmuz ayının son günleri korkunç bir yağmur saatlerce devam etti, Sarıyer’i sel götürdü. Bu arada Toni Özcan (Şahin, merhum) geldi. Abbas Çınar’da (Merhum) var. Bu arada Haldun Nebioğlu (Merhum) da geldi. Transferlerden bahsederken “Garo bugün yarın terhis olur almak lazım” deyince “Ben olur” dedim. Özcan da “Araba hazır gidelim” dedi. Yola çıktık. Büyükdere’yi yağmur altında zorla geçtik. Çayırbaşı’na gittik yağmur falan yok. Demek ki mevzi yağışmış! İzmit/Gölcük’teyiz. Doğru askerlik yaptığı yere gittik. Haldun’da orada askerdi bizi rahatlıkla içeri aldırdı. Yüzbaşı Adnan Bolayır’a (Allah rahmet eylesin), durumu anlattım. Garo’yu çağırttı. Beş dakika geçmeden geldi ama sivil. Meğer terhis belgesini almış giderken nizamiye’den çevirmişler. Adnan Bolayır “Seni Sarıyerlilere teslim ediyorum, bizim kulübü tercih et” dedi. Garo’yu alıp yola çıktık. Arabalı vapurla karşıya geçerken arabadan Garo’yu indirmedik. Abbas ile Haldun indi, yandaki arabada Apartman Mustafa’da var “Garo’yu arıyorum, transferini için” demez mi! “Biz de arıyoruz” demiş bizim çocuklar. Bu halle Sarıyer’e geldik. Gece bırakmadık kendisini, Babası Nubarik Usta’da geldi. Konuştuk ve ertesi günü sözleşmesini imzaladık. Tam 11 yıl Sarıyer kulübünde tescilli kaldı ve müthiş futbolu ile Sarıyer Tarihinin altın futbolculardan biri olarak kalmayı bildi.
Yeni Tez-İş sendikası temsilcisi fakülteye geldi, beni buldu üye olmamızı istedi. Nihat, Dursun, İsmet ve diğer arkadaşlarla konuştuk, Tamam dedik, bir çırpıda 15 kişi olduk. Fakülte sekreteri Necati Bey duymuş hemen aradı beni. “Sendika olayı doğru mu?” “Evet” dedim. “Yahu hemşehriyiz, bırak bu işleri, çocukları uyandırma” demez mi? Tabii karşı geldim. Üye olduk. Üye sayımız 65-70 oldu. Genişletilmiş bir toplantı yaptık ve Kongre için üç delege seçtik. Nihat, İsmet ile beni delege seçtiler. Ne oldu ise oldu genel kurula gidemedik ama Sendika yönetim kuruluna seçildik. İ.Ü. Hukuk Fakültesinden (öyle zannediyorum) Müştak Bey başkan seçildi. Bizi de Yönetim Kurulu toplantısına çağırdılar. O arada darbe oldu (12 Mart 1971). Ama biz de belirtilen günde yola çıktık. Toplantı yerine gittik. Bir binanın üçüncü katı kapı kapalı, bekle bekle gelen giden yok, tabii döndük. Meğer biz yanlış binaya gitmişiz, ertesi sabah gazetelerden toplantıda olanların gözaltına alındıklarını, Müştak’ın tutuklandığını öğrendik. Yanlışımız bizi içeri girmekten kurtardı.

Arif Hikmet Zühal Demokrat Partinin hızlılarından biriydi. Sonra Adalet Partili oldu, Belediye Meclis üyeliği de yaptı galiba. Demokrat Parti zamanında Yenimahalle temsilcisi idi ve pencere camı dağıtımında görevliydi. Camları yandaşlara veriyor ve bu da tepki geçiyordu. Aradan çok zaman geçti, bir büyük hata yaptı yargılandı ve ceza aldı. Sarıyer S.K. ne üye olmak istedi. Üyelik fişi yönetime geldi “Yüz kızartıcı suçu var üye olamaz” dedim. Tüzüğe bakıldı ve üyeliği reddedildi. Kongrede durumu konu edildi. Çıktım “Yüz kızartıcı suç işledi. Bir kız çocuğuna tacizden cezası var, kabul edemezdik üyeliğini” dedim. Arif Hikmet Zühal hemen gidip beni mahkemeye verdi. İlk duruşmaya yüz yüze geldik. Hâkim A Hikmet’e iftira atmakla suçlandığımı söyledikten sonra savunmamı istedi. Bende kongrede ne söylediğimi tekrarladım. Av. Fikret benim avukatım söz aldı “ Sayın mahkemeniz iddia sahibine sorsun 18 yaşından küçük bir kıza tecavüzden ceza aldı mı almadı mı?” Hâkim sordu, Arif Hikmet ık mık etti ve duruşma bir ay sonraya ertelendi. İkinci duruşmaya gittik, mübaşir A. Hikmet Zühal diye bağırdı usulen ama o sıra orada bulunanlardan biri “iki gün önce öldü” dedi. Böylece dava da düştü.

İzmir’e maça gittik. Zorlu bir gidiş oldu. Araba arıza yaptı, yollar berbat gece geç vakit İzmir’e indik. Saat 24.00 yakındı. Açık lokanta bulamadık, çocuklar yarı aç yarı tok yattılar. Kepçe Necdet iki büyük rakı, kuru bir ekmek ve iki üç şişe su ile geldi. Odasında çilingir sofrası kuruldu. Şişenin dibine vuruldu. Bir saatte herkes zom oldu. Cemalettin Türkmen (Rahmetli) onunla aynı odada kalıyoruz. Yatağa uzandım… Sonra ne oldu sabah Cemalettin anlattı. Yatağın içinde oturmuşum yastıkta AP, arması, yorganda AP arması. “Ulan ben Adalet Partili miyim ki bunları bana verdiler” demişim ve çakıyı çıkarıp yatakta, yorganda, yastık örtüsünde ne kadar AP yazıyorsa çakı ile sabaha kadar oturup söküp atmışım. Sabah geç vakit uyandığımda yerlerin hep iplik olduğunu görünce şaşırdım. Cemal’in gülüşün hala hatırlarım. Bana “Yahu Atlantik Palas otelinde kalıyoruz sen AP yi Adalet partisi zannettin yatakta, yastıkta, yorganda ne kadar AP yazıyorsa hepsini söküp attın” deyince ne kadar utandığımı anlatamam. Saat 12.00 hesap kesmeye gittim. Durumu anlattım ve “Zarar neyse ödeyeceğim” dedim “Müdür bana hiç anlatma her şeyi biliyoruz, borcun falan yok” dedi kahkaha atarak.

Sarıyer S.K. nün en genç ve yetenekli futbolcusu Cemil Turan. Ligi kasıp kavuruyor, bütün kulüpler takip ediyor. BJK den Kemal Gülçelik ile Ali İhsan Karayiğit geldiler soyunma odasına. Çocuklar soyunuyor, onlarda Baba Kenan konuşuyorlar, Cemil’i de takip ediyorlar. Cemil, Ahmet, Metin, Adnan, Şeref, Erdin müthiş bir kadro var. Lider İstanbulspor’u 2-1 yendik. Maç sonu Ali İhsan Karayiğit ile Kemal Gülçelik geldiler ve Baba Kenan’a “Cemil’in belden aşağısı çok kalın” dediler çekip gittiler. O Cemil, İstanbulspor’a transfer etti ve ligin en süper adamı olmayı bildi. Sonrasında da 51 kez milli formayı giyerek F.Bahçe’nin kaptanı olarak Türk futbol tarihine adını yazdırdı.

YARIN DEVAM ETMEK DİLEĞİMLE…

16.04.2020

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)