Koronavirüs bile bazı şeyleri örtbas edemiyor. Örneğin
fakir fukaraya aş dağıtan aşevlerinin yasaklanması, belediyelere para
bağışı yapılması, af yasasının ucubeliği, hırsızın, katilin,
tecavüzcülerin affa uğraması buna mukabil düşüncelerinden dolayı
gazetecilerin hapiste tutulmaları gibi…
Neyse bütün bunlar tartışılıp
duracak ama Covid- 19 seferberliği devam edecek bunu anlıyoruz. Şunu
anlıyoruz ki hala 82 milyon insanımıza idari kadrolarımız yeterli
gelmiyor ve maske dağıtımı büyük sorun olarak görünüyor. Bakalım nasıl
sorun giderilecek deriz ve anılarımızı yazmaya devam ederiz.
Sarıyer S. K. futbolcusu Detlef Müller önemli bir karar
verdi ve 1990 da İslamiyeti seçerek Müslüman oldu. Kendisine Türkçe
sınavına götürdüğümde isminin ne oluğunu sordular “Balcı abe bilir”
deyince ben de “Metin Mert” dedim. (Tabii bunda rahmetli Nurullah
Deray’ın da katkısı var) Öyle kabul ettiler öyle de kaldı. 1990/91
sezonu Metin Mert için altın yıldı. Bu mevsim de 2 kez ayın Atın
eldiveni (kalecisi) seçildi ve ödülünü aldı. Yine iki kez de yılın en
iyi yabancı futbolcusu seçildi ve ödül kazandı. (Milliyet Gazetesi ve
Zaman Gazetesinde, 1.1.1991).
Sarıyer 1991 ve 1992 de altın çağını yaşadı denilse
yeridir. İki büyük turnuvada çok büyük başarı sağladı. 04-05 Ocak 1992
tarihleri arasında oynanan Uluslar arası 2. Shell Kupası Salon Futbol
Turnuvasında 2’ cilik gibi muhteşem bir derece yaptı. Bu turnuvaya:
Sarıyer, G.S, F.Bahçe, Trabzon, OFK Beograd, FC. Twente, Torpedo ve
Spartak Pregus takımları katıldı. Sarıyer Finali Fenerbahçe ile oynadı
ve bu maçı 2-1 kaybetti. Sıralama şöyle oldu: 1- F. Bahçe, 2- Sarıyer,
3- Twente, 4-Torpedo, 5- Trabzon, 6- Starta, 7- G. Saray ve 8- OFK.
Beograd.
Bu sezon Sarıyer bir diğer büyük Başarı Kulüplerarası
Balkan Kupasını kazanması oldu. Sarıyer sırası ile aldığı H. Pazarcık
(Bulgar, 2-0; 1-1), Etnikos (Yunan, 5-0, 0-3), Galati (Romanya 0-0,
1-0) lık sonuçları ile Uluslar arası Balkan şampiyonu oldu (final,
14.04.1992). Sarıyer’in şanssızlığı maçın oynanacağı gün Fransız
Cumhurbaşkanı Mitterend’ın İstanbul gelmesi, Dolmabahçe Sarayında
misafir edilmesiydi. Bu nedenle bütün yollar trafiğe kapatılmış ve
maça yaya 3-4 bin kadar futbolsever gelebilmişti.
Bu müthiş final maçını maalesef İstanbullu futbolseverler seyredemedi. Böylece Sarıyer
Balkan Kupasını o yıla kadar kazanan ikinci Türk takım oldu (Daha önce
Fenerbahçe kazanmıştı, sonraki yıllarda Samsunspor da kazandı).
Israrlı istemlere rağmen maçı TRT vermeyerek Sarıyer S.K. büyük bir
mali darbe vurdu.
Uşakspor deplasmanına zor gittik. Zira mali imkânsızlık
nedeni ile eski bir otobüs ancak bulabildik. Afyon’a yaklaşırken
otobüs arıza yaptı. “Şoför buraya kadar, şanzıman bitti”. Hep beraber
aşağıya indik ve dakikalarca arabayı itekledik. Sonunda bir halle
Afyon’a indik. Aradık taradık bir tamirci bulduk, arabayı teslim
ettik. Otele yerleştik. 2 bin lira gerekti, tüm paramızı oraya verdik,
yeni şanzıman temin edildi. Otelde futbolcuları topladım durumu
anlattım ve herkesten cebinde olan paranın yarısını istedim. Hepsi
verdi. Akşam yemeği yedik. Bu arada Afyonlu taraftarlarla konuştuk.
Lokantacı meğer amigosu imiş Afyonun! Durumu anlattık ona “Merak
etmeyin sizi iki minibüs bulurum” dedi.
Sabah iki minibüsle yola çıktık. Korkunç bir yağmur altında gittik Uşak’a. Kendimizi bir
pastaneye ancak atabildik. Poğaca yedik maç yemeği olarak. Doğru stada
gittik. Sahaya baktık maçın oynanması imkânı yok. Bu arada maçın
hakemi Kemal Yavman geldi, tanıştığımız biriydi. Hemen gittim “Hocam”
derken “Maçı ertelerim” dedi. Aman hocam dedim durumumuzu anlattım ve
“Bu maç oynanmaz ise burada rehin kalırız” dedim. Maç saati yaklaştı
iki yan hakem de gelmedi. İki yardımcı istedi, lise öğretmeni iki
jimnastik hocası bulundu. Bütün çalışanlar kovalarla, tenekelerle,
küreklerle sahada ki suyu boşaltmak için mücadele edildi. Maçı
başlattı. Tribünde Bnb. Kaya Alpkartal’ı gördüm.
Bileğe kadar çamurda oynandı maç. 2-1 yenildik Cemil bir penaltı kaçırdı. Maç sonu
minibüslere gittik. Arabaları hurda haş etmişler. Meğer iki üç ay önce
Afyon – Uşak maçında bir uşaklı seyirci öldürülmüş, minibüslerin
plakası Afyon olunca Uşaklı seyirciler arabaları perişan etti.. “Maç
hâsılatındaki payı yarın alırsınız” dediler. Durumumuzu anlattım ”o
zaman bekle” dediler. Takımı gönderdim, ben kaldım. Bu arada Kaya
Alpkartal geldi, ona da olanları anlattım ve para vermesini istedim
400 Lira verdi. 300 liraya yakın para da maç hâsılatından aldım ve
otobüsle Afyon’a gittim. Takımı yemek yerken buldum. Amigonun
lokantasında yemek yiyorlar. Ben de yedim, iki tek de yuvarladım
tabii. Kafilemizin yemek ücretini de almadılar, dostluk nişanesi
olarak. Çok memnun oldum. Otele gittim hesabı kestim. Otobüse binerken
“Nasıl penaltı kaçırırsın” diye sitem ederek Cemil’e bağırdım biraz da
dokundum. Yola çıktık, sızmışım, bir frenle kendimi yerde buldum.
Cemil “bana vurur musun? Al işte cezanı buldun” diye bağırarak
kahkahalarla güldü. Ama işin tuhaf tarafı yıllar sonra karşıma çıktı.
Sarıyer YZÖ stadında Sakarya ile oynuyoruz. Saha içindeki Polis Müdürü
Sarıyer seyircisini susturuyor. Adeta emir veriyor nefes aldırmıyor.
İsmi Şakir Koç… Maç sonu Kulüp Bşk. İhsan Yalçın, saha içinde bulunan
Polis Amiri Şakir Koç’u şikâyet eden bir mektubu yazdırdı, Gen. Sek.
İmzasını açtırdı. Ben imzaladım. Birkaç gün sonra Beşiktaş’taki
Amirliğe çağırdılar gittim. Kapıda Kulübümüz Gen. Sekreteri Özer
Çiller. Neler olduğunu sordu anlattım. İçeri girdik.
Özer Beyin ifadesini aldı. Müfettiş aman yarabbi ne kibar adam! Özer Bey ifade
verdi çıktı gitti. Sıra bana geldi “Gel bakalım şöyle” dedi suratını
asarak. Öyle bağırdı ki karşıdaki polis memurları da hepsi birden
baktı. Birini tanır gibi oldum, eski bir güreşçi.
Ulanlı konuşuyor ve Başkanımız İhsan Yalçın aleyhinde atıp tutuyor, sanki birilerinden
intikam alıyordu. Sorular soruyor yanıtını veriyorum, ileri geri
konuşuyor ağzını bozuyor, ha patladım patlayacağım ama korku da var.
Birden yıllar ötesine gittim, müfettişi tanır gibi oldum.” Bir dakika
durur musunuz” dedim. Durdu, “su mu istiyorsunuz?” dedi. “Hayır, ben
sizi tanıyorum ama nereden?” dedim. “Tanıyamazsın”. “Ben tanıyorum”, o
“tanıyamazsın” diyor. Sonuç da “Siz futbolcusunuz. Anadolu
takımlarından birinde oynuyordunuz, bize gol attınız” dedim.
Adam durdu. “Evet” dedi “Uşaksporda oynadım, sizi 2-1 yendik bir golü ben
atmıştım, bravo hafı54zanız çok güçlü ” dedi. Sonra da “Kusura bakma
Başkanınız İhsan Yalçın Vali Yardımcısı iken ondan çok çektik, onun
için bu tavrı gösterdim, hemen şunu imzala gerisini ben doldururum, iş
bitmiştir” dedikten sonra bir kart verdi. Kartta “Polis Müfettişi
Metin Aksoy” yazıyor. “Emniyette ne işin olursa beni ara” diyerek
yolcu etti beni.
Denizlispor ile oynuyoruz (1967/68 sezonu) İyi takımımız
var. Denizlisporda çok iyi kıran kırana bir maç oluyor. İkinci
devrenin başında rakip futbolcu Turgut’a çok sert girdi. Turgut yatıp
kalktı rakibinin üzerine gitti. Hakem Turgut’un lehine faul verdi.
Seyirci koro halinde i… bağırıyor. O kadar ileri gittiler ki Turgut
haklı iken çileden çıktı ve o hırsla seyirciye karşı edep yerlerini
tuttu. Hakem gördü ve oyundan ihraç etti.
Dışarı çıkarken Baba Kenan ile Samim Emek sahaya girip aldılar Turgut’u, Turgut soyunma odasına
giderken bir adam Turgut’a vurmak istedi, Turgut geri kendini geri
çekti ve sert bir yumrukla adamı yere indir. Odaya kaçtı, bende
peşinden. Onlarca polis geldi. Kapıyı kırkacaklar “Durun maç bitsin”
dedim. Biri, ne durması “Yahu adam Mit Bölge temsilcisine vurdu” demez
mi? Tabii kapıyı açtılar. Turgut’u alıp gittiler. Tesadüf bu ya Bnb.
Kaya Alpkartal Tribünde idi. Hemen gittim durumu anlattım. Maçtan
çıktık Em. Müd. Gittik. Nöbetçi Amire tanıttı kendini, dövmemeleri
ricasında bulundu. Turgut maç sonu suçüstü mahkemesine götürüldü.
Sami Canel “Savcı tanıdık” dedi ise de Hakim Turgut’u tutuklattı. Sami
Canel, Baba Kenan kalamam dediler. Av. Fikret Bey de tabii kalamaz.
İşbana düştü ve kaldım. Denizlili yöneticiler çok ilgilendiler benden,
hiç yalnız bırakmadılar. Bir avukat tuttum, Hâkimin evine yakını bir
eczacı beyi gönderdik. Sonuçta ikinci mahkeme öne alındı, hafta
sonunda Üniversite öğrencisidir derslerden geri kalmaması dikkate
alınarak 2 ay ceza verildi bu da tecil edildi ve Turgut’u çıkardık.
Cebimde 14 lira var İstanbul’a gitmemiz imkânı yok. Takımda Antalya’da
olacak iki Antalya bileti aldım 12 liraya, iki lira ile de simit,
peynir çay karnımızı doyurduk. Cumartesi günü saat 16.oo – 17.oo
sıralarında Antalya’ya Pansiyon Nuri’ye gittim. Takım orada… Tabi
hasret giderdik. Bu arada Sami Canel Baba Kenan’a latifede olsa “İki
kişi daha geldi masraf arttı” demiş. Bunu da duyan çocuklar Turgut’a
söylemez mi. Bunu duyan Turgut ölene kadar hep Sami Canel’i kendine
yabancı ve karşı biri olarak gördü, öyle de öldü.
Bu olayın devamını yarım anlatmak üzere…
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)