Son Dakika Haberler

HAYAL DEĞİL- XXX

HAYAL DEĞİL-  XXX
Okunma : Yorum Yap

“Evde Kal” evdeyiz hala! En uzak gittiğimiz yer evin balkonu! Evin içinde kaç oda varsa dolaşıp duruyoruz. Ne kadar çok dolaşırsak o kadar sağlık kazanıyoruz. Öyle ya otura otura bazı özeliklilerimizi kaybediyoruz. Malum yaş! Her yaşın kendine uygun özellikleri vardır.

Sürekli bir yerde oturmakla ruh yorgunluğu içine giriyoruz. Oysa çevreyi görmemiz, temiz hava almamız, etrafı dolaşmamız, üç beş kişiyi uzaktan da olsa görerek hasret gidermemiz, ayaklarımızın, dumura uğramaması için bol bol yürümemiz gerekir. Bunları yapamıyorsak kendimizi ruhen çöküntü içine attığımızı kabul etmek zorundayız.

Bunu üstelik irademiz dışında yapıyorsak çok daha kötü. Covid- 19 ile mücadele etmenin bir yöntemi olarak yapıyoruz ama ilgililerin buna bir çare bulması gerekir diye düşünüyorum, en azından parka gitmek, biraz dolaşmak izni verilebilir mi? Düşünmeleri gerekir diyorum ve anılara devam ediyorum.

Şampiyonluk mücadelesi yapıyor Sarıyer. Büyük rakiplerinden biri Lüleburgaz spor! Karlı bir havada yola çıktık. Lüleburgaz’da yaz gibi bir hava. Maça giriliyor, stadın önü ana baba günü. İğne atsan yere düşmez. Sarıyerler için bir gişe açmışlar. Giriş 5 lira. Fındık Hakkı (Sarıer) buldu. Beni “Balcı, normal giriş 2,5 lira, bizden 5 lira istiyorlar” dedi. Girmeyin dedim. Gittim ana kapıya Müşahit olduğumu söyledim. “Girişlerin misafirlere 5 lira nasıl yaparsınız?” düzeltmezseniz zabıt tutacağım” dedim. Hemen durumu düzelttiler. Görevli olmama rağmen müşahitlik işe yaradı. Maçta anormal bir seyirci saldırısı oldu. Açık tribüne aldılar Sarıyer seyircisini. Yine rahat bırakmadılar. Kara Kuru biraz da yaşlı bir Laz Polis Komiseri geldi. “Korkmayın, ben oların hakkından gelirim” dedi. Yüksek bir yere çıkıp onlara bağırıp durdu. Bir kişi olsun bizim taraf geçemedi. Maç 0-0 bitti. Sarıyer çok iyi oynadı. Bu polis komiserini iki yıl sonra Bandırma’da gördük orada da bizim koruyucu meleğimiz oldu. Meğer Emniyette çok saygın biriymiş.

Orman İşletme Ekonomisi dersinin sınavı var. Prof. Dr. Fehim Fırat cumartesi günü geldi, soruları verdi, mumlu kâğıda yazdım, teksirde bastım ve zımbalayarak hocaya teslim ettim. Sınav 17.92.1971 günü sabahı 09.oo da. Fehim Bey kâğıtları yanına alıp gitti. Sabah gelir gelmez Fehim Bey beni çağırdı ve “Odanın haline bak” dedi. Anam oda alt üstü edilmiş, dolaplar boşaltılmış, birinin kilidi kırılmış. Yani gece öğrenciler binaya girmişler, Fehim Hocanın odasına girerek sınav kâğıtlarını aramışlar ama bulamamışlar.

Yeni sezonda Eyüp Odabaşı’yı yine kadroda tutmak istiyoruz. Çağırdık kendisini babası ile geldi. “Bir sezon daha Eyüp bizde oynasın” dedik. Yakup Abi hop oturdu hop kalktı. “Hayır, olmaz, okulu var, okulu bitirecek” diyor başka bir şey demiyor. Biz ısrar ettik olmadı, direnip durdu ama sonunda “Yahu babası ben değil miyim, siz karışamazsınız” dedi ve odayı terk etti.

Koridorda bekleyen Eyüp’e yürü dedi. “Geliyorum” deyip bana döndü ve “Ben oynamak istiyorum, benim muamelemi yap, ben babamı kandırırım” dedi. Böylece K. Eyüp bizde kaldı. O sezon Sarıyer şampiyon oldu ve Sarıyer”de üç sezon daha oynadı.
Sarıyer günübirlik Eskişehir’e Demirspor lig maçına gidecek (27.02.1971). Ben de erken çarşıya indim, yolcu etmek için.

 

Herkes arabaya binerken bende kapıya çıktım, başarılar dileyeceğim, Muhtar Şeref Torun’un sesi duyuldu “Balcı Acele gel”. İçimden geldi “Durun” dedim ve inip hemen gittim. Telefonda Nazım Özbay “Balcı acilen Sarıyer-Eskişehir maçına git müşahit olarak, görevli olan hastalanmış” demez mi? “Olur” dedim. Nasıl “Olur” dedim hala şaşarım. Zira o gün Fakültede bizim kürsüde çok önemli bir toplantı vardı. Yabancı hocaların konuşması falan! Konuşma, metni ve bildiriler hazırlanacak ve konuşmalar saat 11.oo de yapılacak. Yani mutlak bulunmam gerekir. Ama maça gittim.

Servis arabasında olmayınca Dr. Alptekin Bey aradı beni, maça gitti demişler. Maçı Sarıyer 0-1 kaybetti. Pazartesi işe gittim. Daktilomun üzerinde bir yazı “Orman Fakültesi Dekanlığına, cumartesi günü işe gelmeyen İbrahim Balcı’dan üç yevmiye kesilmesine”. Yazmadım. Alptekin Bey, “Yazıyı yaz hoca istiyor imzalayacak” dedi”. “Yazmam” dedim yazmadı m. Hoca çağırdı “Yazıyı yazdın mı?” diye sordu “Hayır” dedim. “Yaz” dedi. Ben “Kendime ceza yazısı yazmam” dedim. Çıktım. Hoca da üzerinde durmadı, olgunluk gösterdi. Benim yaptığım büyük hata idi.

12 Mart Müdahalesi siyaseti bir anda alt üst etti. Beklenmiyor muydu? Şüphesiz bekleniyordu ama bunu siyasiler anlamıyordu. Sokaklarda, caddelerde kan gövdeyi götürüyordu. Sağcılar, solcular, Akıncılar, diğer etnik gruplar gemi azıya almışlardı. Öğrenci olayları, sendikal dalgalanmalar, siyası partilerin kısık çekişmesi müdahalenin gelmesini çabuklaştırdı. Her şey askerdin kontrolü altına girdi. Öğrenci olayları durdu, öldürmeler azaldı, askeri disiplin hissedilmeye başlandı. Siyasi partilerin üzerine gidildi ve büyük tahrikçi olarak gençleri tahrik eden TİP ve dini motifli siyaseti işleyen, laiklik karşıtı olarak görülen Milli Nizam partisi kapatıldı.


Sarıyer deresi üzerine kurulan Kulüp binasının ön tarafında manavlar bulunuyordu. İst. Belediye Başkanı manavlara söz vermiş orayı çarşı yapacak. Oranın çarşı olması demek, kulübün yok olması demek gibi bir şeydi. Sabahtan ameleler geldi (17.03.1971) belediye imkânları ile karşılıklı sekiz adet dükkân yaptılar.

Sadece dört duvar. Çok çirkin bir şey. Akşam bir araya geldik. Baba Kenan, Sami Canel, Ali Canbakan, Adnan Kurt, Aycan Cep, Abbas Çınar, Yuvanna Cahit birkaç kişi daha. Durumu Nazım Özbay ile Fikret Bey’e de söyledik. Dükkânları gece yıkacak, oraya bir Atatürk büstü koyacağız.

Onlar da kabul etti. Geçe 21.00-21.30 civarında en az 150-200 kişi toplandı.

Hadi denildi beş dakikada dükkânlar yerle bir edildi. Dükkanların tuğlaları ile At Ahmet 1.5 metre yüksekliğinde bir kaide yaptı, acele sıvasını da bitirdi. CHP İlçe Başkanı Sami Canel’di. Galiba Atalay’da Gençlik kolu Başkanı idi. İlçeden Atatürk büstünü Deli Sait İle Rasim Altınbaşak alıp geldiler. Bir heyecanla büst yerine konuldu ve büyük bir Türk bayrağı ile örtüldü. Sabahleyin Büstün açılışından önce konuşma yapılacak ya etrafa halkın oturması için sandalyeler konuldu.

Nazım Bey İst. Bel. Bşk. Fahri Atabey ile geldi. Fahri Atabey durumu görünce Nazım Bey’e “Nedir bu?” diye sordu. Nazım Bey’de gençlerin böyle bir eylem yaptıklarını bu alanın Sarıyer’e merasim alanı olmasının daha iyi olacağını düşündükleri için dükkânları yıktıklarını ve Atatürk büstü koyduklarını” anlatıp, açılışı da sizin yapmanızı istediler” . Şaşkına dönen Fahri Bey “Nazım bunu bana yapmayacaktın” dedi ve zor da olsa büstün açılışını yaptı. Bu büstün konulması ile alan merasim alanı olarak kullanılmaya başlandı. Bir süre sonra Deniz Kuvvetleri Komutanlığı tarafından daha büyük tunç bir büst konuldu ve kaide yenilendi.

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)