Üç gün daha sokağa çıkma yasağı. Böylece 1 Mayıs
İşçi/Emekçi Bayramı da güme gitti. Olsun yapılacak bir şey yok.
Özellikle Bayramı yasak etmediler.
Ortada koronavirüs denen koca bir
canavar var. Önemli bir önlem olarak alındı bu karar, en iyisi
yasaklara uymak ve evde kalmak. Nasılsa alıştık evde kalmaya, hal
böyle iken sende devam edeyim anılara yazmaya.
1960 ihtilâli nedeni ile lig maçları bir süre oynanmadı.
Sonunda İstanbul Profesyonel Mahalli Birinci Ligi maçlarının
tamamlanması için yakın şehirler tespit edildi. Sarıyer son iki maçını
Adapazarı Stadında oynadı. İlk maçı Yedikule Emniyet ile oynadı ve bu
maçı 5-0 gibi farklı bir skorla kazanırken harika bir futbol
oynamıştı. O günün en iyisi futbolcusu takımına iki gol kazandıran
Küçük Doğan’dı. Son maçımızı Hasköy ile oynadık. Bu maçı da 2-0
kazandık. Maçın ilk devresi oynanırken, arkadaşı ile konuşan Oktay’ı
(Ungan) hakem yoktan yere oyundan attı. Oktay hayli itiraz etti ama
hakem oralı olmadı. Soyunma odasında Baba Kenan, takım eksik kaldığı
için hayli sinirli. Hakem düdüğü çaldı takımları sahaya davet etti.
Sahaya giriş kapısı geçilirken Baba Kenan hakem’e “Hocam Oktay’ı neden
attınız?” diye sorunca, hakem hışımla dönüp “Sende çok” dedi. Baba
Kenan böyle bir şey beklemiyordu. Hakem’e patladı. Hakem neye
uğradığını şaşırdı ama Baba Kenan’da soyunma odasına gitti. Baba
Kenan‘ın haline gülen Ayhan Erman’ı hakem gördü ve “Ne var gülecek”
diyerek Ayhan Erman’da “Sen de çık” dedi. Takım bir anda 8 kişi kaldı.
Neyse oyundan atılmalar çocukları müthiş hırslandırdı ve maçı başarılı
bir oyundan sonra Börekçi Ahmet ve Necip’in golleri ile 2-0 kazandık.
O gün Rıza hiç şüphesiz hayatının en iyi futbolunu oynadı. Adeta tek
başına rakip takımı durdurdu. Maç sonu millet Rıza’yı alkışlayacak
yerde Necip’i alkışlıyor “7 numaraya buraya” diye bağırıyordu. Sonra
anlaşıldı ki bir hafta öce 7 Numaralı forma ile oynayan Küçük Doğan
yerine Necip alkışlıyorlarmış…
Sarıyer, Beykoz bir yazlık özel maç yaptı. Sağ bek Bahri
Menekşe oynadı. Sarıyer savunmasının sıkıştığı bir anda topu
uzaklaştırmak isteyen Bahri ters bir vuruşla topu kendi ağlarına
gönderdi. Top Rıza’nın şaşkın bakışları arasında gol oldu. Tabii
arkadaşları yüklendiler Bahri’ye. Bahri çaresiz “Sasırdım” dedi. Yani
yanlışlıkla oldu der gibi. Ve lakabı o günden sonra “Sasırdım Bahri”
kaldı. Rahmetli Bahri’ye pas geçmeyelim devam edelim. Bahri çok cana
yakın, şakacı bir arkadaştı. Bir gün arkadaşlarından Salim Emanet ona
bir oyun oynayalım dedi ve kendisine bir mektup gönderdi. Şöyle
yazıyor “Sizi yakından takip ettik, beğendik, transfer etmek
istiyoruz, Pazar günü kulübe gelin”. İmza R. Hisar Kulüp Başkanı Reşit
Gürzap (Reşit Gürzap meşhur tiyatro ve sinema sanatçısı)… Bahri
mektubu alır çarşıya koşar. Salim’e mektubu okur, sonra diğer
arkadaşlarına Pazar günü de R. Hisar kulübe gider. “Beni
çağırmışsınız” der, “Kim çağırmış?” diye sorarlar “Başkan Reşit
Gürzap” deyince adamlar şakaya kurban gittiğini anlarlar, gülerler ve
durumu açıklarlar. Bahri üzgün geri döner, Salim ile arkadaşları
keyifli bir yaz bu olay konu edilir. Aradan bir iki sene geçer, bu kez
R. Hisar kulübü yöneticileri gelir kendisini bulur ve transfer
ederler. Böylece Bahri on yıldan fazla R. Hisar’da futbol oynadı takım
kaptanı olarak sahaya çıktı. Allah hepsine rahmet eylesin.
Sarıyer-Beylerbeyi maçı var. Şeref Stadı çamur deryası!
Kıran Kırana bir maç oluyor ve ilk devre 0-0 sona eriyor. Rakip daha
iyi oynuyordu. İkinci devre başladı yine aynı oyun, Karasal Taci
(Tekgül) (Başkan yardımcısı) çağırdı beni gittim.” Git Recai’ye söyle
Tevfik Kızılay’ı forvete alsın” dedi. “Başkan “Tevfik forvet oynamaz”
dedimse de “Sen git söyle” dedi. Gittim. “Recai, Karasakal Taci
Tevfik’i santrafora alsınlar” diyor dedim. Mırın kırın etti ama
Tevfik’i forvete aldılar. Ben Recai’nin yanından Karasakal Taci”nin
yanına gelene kadar kadar golü yedik. Sonra gerisi geldi ve 4-0
yenildik. Maç sonu Recai ateş püskürüyor. Karasakal Taci’ye çıkıştı.
“Senin yüzünden oldu, neden haber gönderiyorsun” diye sitem edince
Karasakal Taci gayet rahat “Ben ona git söyle dedimse, o da
söylemeseydi ya” dilerek hemen sıyrıldı.
Afyon deplasmanına gidiyoruz. Şoför uyumasın diye yanında
oturuyorum, devamlı konuşuyorum. Gecenin karanlığı sıyırıyor,
yorgunluk üstümüze çökmüş, güneş çıkmakta. Bu arada ben yine
konuşuyorum, şoför bana yanıt veriyor. Bir ara “Ben 15 senedir
şoförüm karınca ezmedim” dediği anda bir hindi sürüsünün içine daldık,
yüzlerce hayvan telef oldu. Ben şoföre “iyi ki uyumuyorsun ha”
deyince, “Bir an daldım be!” diyerek durumu kurtarmaya çalıştı.
1973 Temmuz ayında enterasan bir transfer olayı meydana
geldi. Sarıyer transferlerini yapmış alacağını almıştı. Ama
Emirganspor Kulübü Başkanı Rüstem Pur’dan yakasını kurtaramıyorduk.
Rüstem her gün sabah akşam geliyor kendi takımı futbolcusu Mehmet
Ormanı transfer etmemizi istiyordu. Yalvarıyor, yakarıyor, araya adam
koyuyor ama kulüp olarak bizde ısrarla “hayır” diyoruz. Çünkü eldeki
para bitmişti. Bu halde Temmuz’un son gününe kadar devam etti. Artık
transfer kapanıyor derken, Rüstem yanında futbolcu ile gelmez mi?
Kaçacak halimiz yok, hepimiz bir yerdeyiz. Rüstem, bir zarf çıkardı ve
masanın üzerine attı. İşte Mehmet burada, işte zarf nüfus kâğıdı,
resimleri, tescil fişi, bonservisi, sağlık muayenesini de kulüp adına
yaptırdım. Lisansını çıkartın, para mara istemiyoruz dedi. Baba Kenan
ısrarla bana bakınca, bir şeyler söyle demek istediğini anladım. “
Rüstem transferi kapattık kurusa bakmayın” deyince, Mehmet elini
masaya vurarak “beni alacaksınız, ben Sarıyer çocuğuyum” diye
bağırmaz mı? Tabii yok diyemedik, bastım evraklara kulüp mührünü
imzaları attım. Rüstem ben lisansını çıkarım dedi gitti ve muamelesini
yaptırdı. Lisansı geldi. Sezon açtık, iki hazırlık maçı yaptık, tabii
Mehmet müthiş çalışıyor ama yöneticilerin aklı diğer transferlerde,
kendini zorla transfer ettirende değil. Bu arada Süleyman Seba’nın
isteği üzerine Beşiktaş ile Sarıyer sahasında bir hazırlık maçı
oynadık Mehmet’i sol bek oynattılar. Aman yarabbi karşımıza dev gibi
bir sol bek çıkmaz mı? Beşiktaş forvetine nefes aldırmıyor, müthiş
futbol oynuyor, herkesin dikkati üzerinde. Baba Kenan’la beraber
sahanın içinde maçı izliyoruz. Süleyman Seba geldi ve “Şu sol beki
bize verin, bizim ihtiyacımız var” dedi. Tabii “Hayır” dedik. Meğer
Mehmet bizden önce Beşiktaş antrenmanına gitmiş, beğenmemişler. Maçta
görünce bin pişman olmuşlar. Ama bu arada Baba Kenan koluma girdi,
sanki yanımızda birileri var da duymasınlar gibi kulağıma eğilerek
“Balcı, bu Mehmet’i bırakma, al kulübe getir ne yaparsan yap adamı
profesyonel yap” dedi. İşi bakar mısınız? Tabii hemen harekete geçtim,
Mehmet’i aldım, konuştum ve 2.500 lira peşin paraya profesyonel
sözleşme imzalattım. Hem de iki yıllığına. Sonraki yıllarda tekrar
tekrar sözleşme imzaladık ve nihayet 1978 Temmuz ayında Boluspor’a
transfer ederek Sarıyer’den ayrıldı ama Sarıyer’e de büyük para
kazandırdı. (Bu olayı Mehmet hiç unutmadı,. Beş altı ay evvel bir
konuşma sırasında ben kendimi size nasıl tra8nsfer ettirdim diye
takıldı bana).
YARINA DEVAM EDERİZ.
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)