Bir aşiret olarak geldiler.
Aşiretten devlete dönüştüler.
Kat ettiler Anadolu’yu baştanbaşa.
Birkaç yıl içinde yer yurt edindiler
Gerçek anlamda yerleşik düzene geçtiler.
Yeğen Osman Beylik için amcası Dündar Beyi ortadan kaldırdı.
Tüm ısrarlara karşın oğlunu Tekfur Beşi’nin kızı Tihlifora (Nilufer Hatun) ile evlendirdi. Yozlaşma böyle başladı…
Devletin adı Osmanlı…
Müthiş savaşçı, müthiş güç.. Her yıl önemli gelişmeler gösterdi ve kısa zamanda Anadolu’nun büyük kısmını topraklarına kattı.
Artık Bizans için korkunç bir güçtü.
Her başa geçen yeni işgallerle toprakları büyüttükçe büyüttü.
Ankara Savaşında İki soyd aş karşı karşıya geldi ve kaybeden Yıldırım Beyazıt oldu kazanan Timurlenk.
Kaos, kaos, kaos…
Çelebi Mehmet kaosu bastırana kadar kardeşlerini ortadan kaldırdı.
Artık sükun devri!
Fatih Sultan Mehmet çıktı ortaya. Bizans’a baskın ve İstanbul kuşatması ve Bizans’ın yıkılışı… Büyük Sadrazam Çandarlı Halil Paşa’nın öldürülmesi ve saltanatın devamı için kardeş katli için Kanunname çıkarılması…
Böyle başladı padişah çocuklarının ortadan kaldırılması ve bilhassa Türk kökenli sadrazamların öldürülmeleri..
Fatih Sultan Mehmet saygınlık uyandıran ve korku salan bir Sultan olarak kabul edildi. Bir devletin büyümesi, imparatorluk olması için her türlü ortamı yakaladı ve gerçekleştirdi.
Ondan sonra gelenler de 1699 yılına kadar çok yeterli görüldüler.
Ne var ki durum iyi değildi. Osmanlı bocalıyordu. Yeniliklere açık değildi, Saray entrikaları, Padişahların devşirme paşalar elinde oyuncak olmaları, analarına ve karılarına diş geçirememeleri sonucu düzen bozuldu ve netice duraklama devri uzun oldu.
Sonra çöküş dönemi başladı. Çağa ayak uydurulamadı, ordu yenilenemedi, buhar devri ve sanayi devri kaçırıldı. Rönesans anlaşılamadı ve sonuçta Osmanlı İmparatorluğu Avrupalı bankerler elinde oyuncak haline geldi. Osmanlı devleti dışa bağımlı oldu ve borç alarak yaşamaya başladı. Sultan II. Abdülhamit Saltanatı boyunca harbe girmeden iki Türkiye büyüklüğünde toprak kaybederek ülkede siyasi krizi tetikledi. Muhalif cemiyetler kuruldu, yasaklar başladı…
Sonunda kötü akıbet başa geldi ve emperyalist devletler 622 yılın intikamını alabilmek için Osmanlıya savaş aştılar. Buna I. Dünya Savaşı denildi. Çanakkale’den İstanbul’un işgaline başlama kararına Ordu direndi. Her şey bitti derken Mustafa Kemal mücizesi gerçekleşti ve savaşın yönetimini kopara kopara Almanlardan alarak cepheye koştu. “Ben size savaşmayı değil, ölmeyi emrediyorum” diyerek Çanakkale zaferini kazandı. Ama siyasi oyunlarla, Osmanlı yönetimi düşmanların Türkün haremi ismetine girmesine göz yumdu.
İstanbul işgal altında…
Aklı bağımsızlıkla dolu, gözleri çakmak çakmak, ufka bakan bir büyük yürek kararlıydı. Anadolu’ya geçecek ve bağımsızlık savaşınI başlatacaktı.
Samsuna çıkış. Havza, Amasya, Sivas, Erzurum, tekrar Sivas ve Ankara.
Böyle başladı kutlu Savaş.
TBMM böylesi kahrolası bir ağır hava içinde açıldı dualarla.
Birinci ve İkinci İnönü Savaşları! Düzenli ordunun kuruluşu, Eskişehir Savaşı, Sakarya Meydan Muharebesi, Büyük Taarruz ve darmadağın edilen Yunan ordusunun denize dökülmesi… İzmir Vilayet binasına çekilen Türk bayrağı!
Ve Cumhuriyet’in ilanı, Başkent Ankara…
Gayri memnunlar ve suratı asıklar…
Sonra siyasi mücadele… Lozan zaferi ile yeniden Türkiye’nin tapusu tescillendi.
Hazımsızların kabullenemediği Gazi’ye yapılmak istenen İzmir suikasti.
Devrimler başladı sonra… 600 yıldan beri ihmal edilen Anadolu’nun yeniden ele alınması, şahsiyetli bir dış politika, tarıma yöneliş, el sanatlarının düzenli yapılır hale getirilmesi, denizciliğe dönüş, maarif seferberliği, millet mektepleri…
Sanayiye yöneliş… Siyasi çalkantılar ve İzmir Suikastı…
Anormal bir gelişme, onlarca işyeri, fabrika açılması, deniz yolları, hava yolları, hatta uçak fabrikalarının devreye girmesi…
Demokrasiye geçiş, yeni yeni siyasi partiler ve yeni yüzler. Ama kalplerindeki kini atamayan eski tüfeklerin kalıntıları
1960 sonrası kurulan partilerin birçoğu devrimler yasalarının yozlaşması için mücadele edip durdular. Hatta AKP iktidarı ki devam ediyor, Atatürk’ü ve milli bayramları yok saydılar, T.C. ve Andımızı bile kaldırdılar. Milli Bayramların kutlanmasına bile tahammül edemediler. Özelleştirme adı altında 1923 den bu yana yapılan fabrikaları özelleşme adı altında satarak devleti adeta çökerttiler. Devleti birkaç büyük müteahhitin çiftliği haline getirdiler. Kendilerine devletin üzerinde gören yöneticiler hala kendi keyiflerince hareket etmeye devam ediyorlar.
Dış politika yerlerde sürünüyor,
Dost devlet kalmadı.
Diş İşlerine monşer denildi, Bakanlık devre dışı bırakılmadı, çapsız kişiler büyükelçi yapılarak bakanlığın saygınlığı yitirildi.
Yol, köprü yaptılar, verdikleri garanti ile ülkeyi 25-30 arasında borç ödemeye mahkum ettiler. Devlete ait fabrikaları sattılar, tek fabrika yapmadılar, devlet malı arazileri satarak inşaatçılara rant sağladılar….
Bir yağmadır gidiyor, milyonlarca insan aç. Açlıkla boğuşuyor, iki üç üniversite bitirmiş genç insan açlıkla boğuşuyor.
Cumhuriyet bir ışıktır, hem de sönmeyen bir ışık. Bu ışık her yıl biraz daha kuvvetli gelir, yeter ki o ışık algılanabilsin.
Cumhuriyet, Atatürkçülerin, Cumhuriyet sevdalılarının, Cumhuriyet Türkiyesine gönülden bağlı olanların tükenmeyen sevdasıdır.
CUMHURİYET BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN.
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)