Kalanla Gönderilen: Sohbet sırasında eğitimin içinden arkadaşım “Biri; yer kalır, öteki; eğittiği için gider” yada benzeri tümce kurunca, “tam yazı başlığı olacak laf” Dedim.Dedim ve “Kalanla gönderilen” başlıklı bu yazıyı yazdım.
Sarıyer İlköğretim Okulu öğrencilerine borcumdur diyerek bir kaç ustadan alıntılar derledim. Araya da bir iki laf sokuşturdum.
Argan kızını evlendirmeye karar vermiştir.Argan’ın kafasındaki isimle kızı Angelıque’in kafasındaki isim farklıdır.İsimler farklıdır ama başlangıçta onlar bunun farkında değildir ve aralarındaki diyalog şöyle gelişir:
ARGAN: Yakışıklı, aslan gibi bir delikanlı olduğunu söylüyorlar.
ANGÊLIQUE: Evet, babacığım.
ARGAN:Boyu bosu yerindeymiş.
ANGÊLIQUE:Elbette.
ARGAN:Yakışıklı adammış.
ANGÊLIQUE:Kuşkusuz.
ARGAN:Güzel bir yüzü varmış.
ANGÊLIQUE:Çok güzel.
ARGAN:Uslu ve soylu bir aile çocuğuymuş.
ANGÊLIQUE:Tümüyle.
ARGAN:Çok kibar adammış.
ANGÊLIQUE:En kibar adam.
ARGAN:Latince ve Yunancayı güzel konuşurmuş.
ANGÊLIQUE:O mu, babacığım?
ARGAN:Evet.Sana söylemedi mi?
ANGÊLIQUE:Doğrusu söylemedi. Peki, size kim söyledi?
ARGAN:Mösyö Purgon.
ANGÊLIQUE:Mösyö Purgon onu tanıyor mu?
ARGAN:Amma da soru ha!Elbette tanıması gerek; yeğeni olur da tanımaz mı?
ANGÊLIQUE:Clêante Mösyö Purgon’un yeğeni mi?
ARGAN:Hangi Clêante?Ben seni isteyen adamdan söz ediyorum.
ANGÊLIQUE: Haa, evet!
ARGAN:Öyle ya!Mösyö Purgon’un yeğeni, yani eniştesi doktor Diafoirus’un oğlu; çocuğun adı da Clêante değil, Thomas Diafoirus;biz bu evlenmeye bu sabah Mösyö Purgon bir,Mösyö Fleurant iki, bir de ben üç,üçümüz karar verdik;yarın da gelecekteki damadımı babası getirip bana tanıştıracak.Ne o? Birdenbire apışıp kaldın?
ANGÊLIQUE:Öyle görüyorum ki babacığım,siz birinden söz etmişsiniz,ben başkasını anlamışım.
Spor salonu yapılacak.Ne kadar güzel.Nereye?Okulun nefes alanı bahçesine…El insaf.
Beşinci sahne devam eder:
TOINETTE:Aman efendim,siz bunca servet sahibi olduğunuz halde,nasıl olur da kızınızı bir doktora vermek istersiniz?
ARGON:Vereceğim işte.Sen ne karışıyorsun, aşifte, edepsiz karı?
TOINETTE:Aman Tanrı aşkına, birden bire parlamayın!Anlamadan, dinlemeden azarlamaya başlıyorsunuz.Öfkemize kapılmadan,hep birlikte şu işin enini boyunu bir hesap etsek olmaz mı? Ha şöyle, soğuk kanlılıkla konuşalım.Bir kez, siz ne amaçla böyle bir karar veriyorsunuz, lütfen söyler misiniz?
ARGON:Benim amacım şu:Ben hasta, sakat bir adam olduğum için kendime bir doktor damat bulup hekimlerle hısım akraba olarak, hastalığıma karşı bilimin yardımını sağlamak; vücuduma gereken ilaçların kaynaklarını evimin içinde bulundurmak; böylece de istediğim kadar muayene olup reçete yazdırabilmek istiyorum.
TOINETTE:Ha şöyle, işte siz, kendinizce bir neden söylemiş oldunuz; bakın, böyle tatlı-tatlı konuşup danışmak ne hoş oluyor.Aman efendim, şimdi biraz da elinizi vicdanınıza koyun da öyle söyleyin; siz gerçekten hasta mısınız?
Sahi siz, okulun nefes alanı bahçesine niye spor salonu yaptırmak istiyorsunuz?
GOETHE’NİN FAUST’TAN
ÖĞRENCİ:
Açıkça, böyle bir yerde kim durmak ister?
Bu duvarlar, bu salonlar içinde,
Böyle bir yer hiç yok gözümde.
Dar mı dar bir uzam,
Ne bir ağaç, ne yeşil bir tutam,
Hele dersliklerde, sıralarda,
Körelir göz, kulak ve kafa.
SONRA YİNE ÖĞRENCİ:
Canla başla girdim bu işe;
Ama elverirdi elbette
Biraz da özgürlük, eğlence ve neşe
(son satırı değiştiriyorum)
en azından teneffüslerde…
THOREAU LAFARGUE ne güzel demiş:
“…Bir insan her şeyi değil,bazı şeyleri yapmak zorundadır.Her şeyi yapamayacağı için de, bazı şeyleri yanlış yapması gerekmez.” ve işte final söz de ondan:
“Keklik nohuttan hoşlanır ama,kendisiyle birlikte tencereye atılan nohutlardan değil.”
Spor salonunu herkes ister hatta istememek salaklık bile olabilir ama esas salaklık spor salonu için nefes almaktan vazgeçmek olsa gerek.Bilmem anlatabildim mi?
İrfan Kaban
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)