Altınbaş Üniversitesi Ceza ve Ceza Muhakemesi Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hasan Sınar, göçmen artışıyla birlikte çocuk işçi sayısının 900 bine yükseldiğini belirtti, son çıkarılan Yargı Paketi’nin ise çocuk istismarıyla mücadeleyi güçlendireceğini söyledi.
Altınbaş Üniversitesi Ceza ve Ceza Muhakemesi Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hasan Sınar, 20 Kasım 2019 tarihinde Dünya Çocuk Hakları Günü çerçevesinde, Türkiye’de çocuk istismarını önleme konusundaki düzenlemeleri değerlendirdi. Türkiye’nin Avrupa Konseyi Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne taraf ülkelerden biri olduğunu hatırlatan Doç. Dr. Sınar, “Sözleşmeye taraf devletler 18 yaş altındaki kişilerin, yani çocukların haklarının korunması ve geliştirilmesi konusunda pozitif yükümlülükler üstlenmeyi kabul etmiş durumda. Çocukların istismara karşı korunabilmesi için önlemler almak, istismarı suç kabul edip cezalandırılmasını sağlamak bu görevlerin başında geliyor” dedi.
Doç. Dr. Sınar, bir şekilde suç faili olmuş çocukların yetişkinlerden daha farklı bir yöntemle yargılanmaları ile yeniden topluma kazandırılmalarını için gereken süreçleri işletmenin de taraf devletlerce kabul edildiğini kaydetti.
TÜRKİYE’DE 900 BİN ÇOCUK İŞÇİ VAR
Çocuk istismarının en yaygın bilinen biçiminin cinsel istismar olduğunu kaydeden Doç. Dr. Hasan Sınar, her türlü fiziksel ve psikolojik şiddetin de sık rastlanan istismar türleri arasında yer aldığını anlattı. Doç. Dr. Hasan Sınar şunları söyledi:
“Çocukların fiziksel anlamda suistimalinin en belirgin örneği çocuk işçiliğidir. Bu konudaki çalışmalar, Türkiye’de 900 bine yakın çocuğun yasak olmasına rağmen sanayi sitelerinde, imalathanelerde ve çeşitli üretim alanlarında yaşları ile uyumsuz, orantısız, ağır çalışma koşullarına tabi biçimde sömürüye uğradıklarını ortaya koyuyor.”
KURUMLAR ORTAK AKILLA DAVRANMALI
“Yüzbinlerce çocuğun okulda eğitim almaları gereken yaşta, çeşitli işyerlerinde zor ve ağır şartlarda çalışmak zorunda bırakılması, hepimizin üzerinde düşünmesi gereken bir konudur” diyen Doç. Dr. Sınar, “Bu sorun Çalışma Bakanlığı’nın tek başına çözebileceği bir mesele değil. Başta Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı olmak üzere tüm devlet kurumlarının ve bu alandaki STK’ların aktif çabasıyla ortak akıl geliştirerek bu sömürü çarkına son verilmesi gerekiyor” diye konuştu.
YÜKSEK PARA CEZALARI ÖNERİSİ
Çocuk işçiliğini önlemek için alınması gereken tedbirlere de değinen Doç. Dr. Hasan Sınar“Öncelikle çocuk işçi çalıştıran işyerlerin istisnasız hepsine yüksek para cezaları uygulanmalı. Bu arada ekonomik zorluklar nedeniyle okulu bırakıp çalışmak zorunda bırakılan eğitim çağındaki çocuklar tespit edilerek okula devamlarının sağlanması için gerekli tedbirler alınmalı” dedi.
SURİYELİ GÖÇÜ, ÇOCUK İŞÇİLİĞİ YÜKSELTTİ
Suriye başta olmak üzere, Türkiye’nin sınır komşusu ülkelerdeki iç karışıklıkların denetimsiz şekilde milyonlarca insanın Türkiye’ye gelmesine yol açtığını hatırlatan Doç. Dr. Hasan Sınarşöyle devam etti:
“Bugün Türkiye’de çocuk işçilerin önemli bir bölümünü mülteci çocukları oluşturuyor. Bu da çocuk işçiliği ile mücadeleyi fevkalade zorlaştırıyor. Çünkü bir Türk ailenin evini ve ailesini tespit edip gerekirse aileye de ceza uygulayarak önleyebiliyorsunuz. Ama mülteci çocuklarda bunu yapamıyorsunuz. Kiminin ailesi yok, kimi de parçalanmış ailelerin çocukları. Bu tarz bir ortamdaki çocuğun topluma, çevresine uyumunu sağlamak zor. Bu durumdaki çocuklarda okullaşma oranı düşük ve duruma müdahale etmek üzere ciddi proje de üretilebilmiş değil.”
CİNSEL İSTİSMARA UĞRAYAN ÇOCUĞU KURTARMAK
Çocuklara yönelik cinsel istismar vakalarının en çok ensest şeklindeki vakalar olduğunu ifade eden Doç. Dr. Hasan Sınar, “Çocuğun ailesinde, yakından tanıdığı, güvendiği insanlar tarafından böyle ağır bir haksızlığa maruz bırakıldığını görüyoruz” dedi. Türk Ceza Kanunu bu fiili çok ağır biçimde cezalandırsa da bu tür vakalarda asıl sorunun fiilin soruşturulması sürecinde yaşandığının altını çizen Doç. Dr. Hasan Sınar şöyle devam etti:
“Gerek delillerin toplanması gerekse bunların değerlendirilmesinde, buradaki fiilin çocukta yarattığı büyük travmayı hiç gözden uzak tutmamak ve tüm bu soruşturma ve yargılama faaliyetlerini çocuğun bir daha örselenmesini ikincil bir mağduriyet yaşamasını önleyecek şekilde gerçekleştirmek gerekiyor. Vaka ilk ortaya çıktığında çocuğun ifadesinin bu konudaki uzman pedagoglar tarafından alınması şart. Çocuğun hiçbir biçimde istismarcı ile aynı ortamda yeniden bir araya getirilmemesi ve olay öyküsünün sadece bir kez alınması gerekiyor. Çünkü konu defalarca anlatılınca çocuk yeniden yeniden mağdur edilmiş olur.”
YARGI PAKETİNDEKİ SEVİNDİRİCİ DÜZENLEME
Doç. Dr. Hasan Sınar, çocuklara yönelik cinsel istismar vakalarıyla mücadele ve istismara maruz çocukların topluma yeniden kazandırılması konularında son yıllarda kolluk ve yargı teşkilatında ciddi bir farkındalık yaratıldığını söyledi. Bu konuya hassasiyetle yaklaşıldığını görmenin memnuniyet verici olduğunu kaydeden Doç. Dr. Sınar, “Nitekim geçtiğimiz ay yürürlüğe giren yargı reformu paketinde de özellikle çocuk istismarı vakalarına ilişkin özel İzlem Merkezleri kurulması kabul edildi. Yine paket ile böyle bir haksızlığa uğrayan çocuğun ifadesinin yalnızca savcı ya da hakim tarafından ve mutlaka uzman pedagoglar aracılığı alınması kabul edildi. Bu gibi hassasiyetlerin ortaya koyulması, suistimale uğramış çocuğun yaşadığı travmanın derinleşmesini önleyecek ve onu bunun yol açacağı travmadan kurtarabilecek bir tedbirler bütününün uygulanmasını da kolaylaştıracak” ifadelerini kullandı.
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)