Son Dakika Haberler

CB Erdoğan’ın Seçmeli Din Dersi asimetrik yalanı

CB Erdoğan’ın Seçmeli Din Dersi asimetrik yalanı
Okunma : Yorum Yap

mmorAslında parçalı piyasacı din eğitimine geçiriliyoruz!

1995’de T.Çiller Dünya Bankasına, Din Eğitimi dahil bütün eğitim hizmetlerinin serbest piyasaya devredilmesi (GATS) sözünü vermişti.

Bundan tam on yıl önce, Erdoğan hükümetinin Milli Eğitim Bakanı H.Çelik, okullara yolladığı bir yazıda bu dersin tanımını değiştirmiş, onu temel ders statüsünden çıkartacak yeni bir tanım getirmişti. 4 Kasım 2004’de MEB’dan okullara gönderilen söz konusu yazıda, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin de içinde bulunduğu bir grup ders için ilgi ve isteğe bağlı, yani seçmeli ders statüsüne kapı açıldı. Müzik öğretmeni olduğum için beni de ilgilendiriyordu.

“… özel bilgi, beceri ve yetenek isteyen Beden Eğitimi, Resim İş, Müzik, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi, Yabancı Dil, İş Eğitimi ve Bilgisayar dersleri….”

(Bkz: http://www.mahiye.net sitemde, “Seçmeli Din Dersi Belgesi, 2004”)

Böyle bir sınıflandırmanın altında kimse mantık aramasın. Bunun arkasında, CB Erdoğan’ın yine kendi ifadesiyle “BOP’un eğitim ayağı” var. Bu misyonun adamı olduğunu defalarca söylemiştir. O projede İslâm’ın parçalanması da var. Bu bağlamda tarikat ve cemaatlerin birbirinden ayrıştırılması, bunun gereği olarak çocukların türlü çeşitli merkezlerin etkisinde yazılmış kitaplarla din eğitim alması var. Dahası din bezirganlarına pazar açmak var, ki bunun adına “serbest din piyasası” diyorlar. Onların, tek bir Diyanetten hutbe okumalarını beklemeyin, bu serbestliğin yolu DİB’in kaldırılmasından geçer.

Camilerin cemaatlere göre ayrılması zaten başladı, görüyorsunuz. İstanbul’da kaç yerde Cuma namazına kendi camisine giden var, sorun bakın. Tavanı başına değecek kadar alçak bir yerde, girişte asılı duran cübbelerden birini giymek zorunda olduğunuz camiler görüyoruz. Bu camiye bilerek gidenler oradaki özel cemaat kıyafetini yarın çocuğunun gittiği okula da taşıyacak. Kıyafet serbestliği bunun için geldi. Biz de serbestlik sadece türbana geldi zannediyoruz.

CB Erdoğan ya AB’ye verdiği sözleri unuttu, ya da gerçekten onun adına birileri bu işleri yapıyor, bu yüzden sık sık yalancı durumuna düşüyor.

“Özel bilgi, beceri ve yetenek isteyen Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi…”

Böyle bir ders tanımı olamaz. Tanımın kendisi palavra. Çünkü, Türkçe, Matematik, Fen Bilgisi ve Sosyal Bilgiler dışındaki tüm dersleri zorunlu ders olmaktan çıkarıyor.

Bu tanıma giren dersleri parçalayarak ders sayısını artırdılar; bu yol yanıltıcı çokluktur. Seçmeli ders çeşidi artırılarak, birlikte aynı sınıfta okuyan arkadaş olmayı bitiriyorlar. Her biri okul dışında, halk eğitim merkezlerinde veya cami altlarında açılan kuran kurslarında veya internetten videoyla alınabilecek, sınav şirketlerinde seviye belirleyerek sınıf geçilecektir. Sınav piyasasına eklemlenmiş bir seçmeli din dersi sistemidir getirilen.

Bu derslerin öğretmenini yakında devlet tayin etmeyecek, onlar kiralık taşeron ara elemanlarla kapatılacaktır. Zaten CB Erdoğan’ın iktidarında halktan gizli çıkardığı MYK yasasına göre, İngilizce ve Arapça öğretmenleri dışarıdan gelebilecektir!

Beri yandan dindar insanları türbanla kandırma taktiği sürüyor. Aynı zamanda laik eğitimden yana olanlarla onları karşı karşıya getirme planı da sürüyor.

On yıl önce kimi gençler türbanla meşgul edilirken fakülte diplomaları ellerinden alındı, sertifika piyasası açıldı, öyle uyutuldular, hala farkında değiller. Diplomaları kaldıran o hain yasa (2006/5544) halktan gizlendi, hala açıklamıyorlar.

Şimdi bir daha türbanla meşgul ediliyoruz. Bu sırada Din Dersleri parçalanarak, içeriği çarpıtılarak, karikatürlerle şişirilerek, yerli ve yabancı tarikat piyasasına (vakıflara) peşkeş çekiliyor. Her tarikatın kendi özel okulları açıldı bile. Biz, savaşın eşiğinde, yabancı askerlere topraklarımızı peşkeş çekme noktasındayken ilkokul çocuğunun başına türbanı konuşur hale getirildik. Müthiş zamanlama.

….

Türk ordusuna yeni kumpas!

Biz ilkokulları ne hale getirdiklerini konuşurken, aileler bu telaşın içinde bırakılırken, Türk ordusuna bir kumpas daha kuruluyor. IŞID bahane, Türk ordusu Suriye’ye saldırsın diye kumpas kuruluyor, yanında da yabancı askerlerin ülkemize getirilmesini eklemişler. Ne farkı var on yıl önce bu mecliste reddettiğimiz 1 Mart tezkeresinden?

(Tezkere Mecliste görüşülürken bu satırları yazıyorum.)

Anladığım şudur. IŞİD cellatlarını peydahlayan haçlı ittifak, şimdi onları temizlemek bahanesiyle bizi kendileriyle ittifaka zorluyorlar. Haçlı ittifak ve işbirlikçileri, önce kadim İslameli Suriye’yi ve Türkmeneli’ni kan ve gözyaşına boğdular, şimdi bizi kurtarıcı rolünde oraya sokmak istiyorlar. Büyük tuzaklardayız.

Bu işin içinde IŞİD’i temizlemek bahanesiyle Türk Ordusu’nu PKK ile beraber olmaya zorlamak var. Yani Kürdistan’ın hamisi Türkler! Bu nasıl tuzaktır?

Öte yandan PKK’nın bu işte kullanılmasına Öcalan şiddetle karşı çıkıyor. Haklıdır, ama alacağı yok! Bu adam, bölgede Amerikancı molla rejimlerine geçerken ona taşları temizlettirdiklerini henüz görmedi. İşleri bitince hal edecekleri bir örgüt kurduğunun farkında değil.

Büyük biraderleri Türkleri sevmedikleri kadar Kürtleri de sevmez. İki bin beş yüz yıl öncenin zalim tefeci korsan devleti Roma’ya karşı, paraya tapan o tek gözlü canavara karşı birleşerek Millet’leştiğimizi, adı Akhamenid İmparatorluğu olan Oğuzlu devletini kurduğumuzu emperyalist batı unutmadı, ama biz unuttuk. İşte şimdi atalarımız gibi “Birliğimiz dirliğimizdir” demenin vaktidir.

Ya hep birlikte yok olacağız, ya da yeniden millet olup ayağa kalkacağız!

Bakın, okul çağında çocuklarımızı hiç ayrım yapmadan zihin çökertme terörüne tabi tutuyorlar, hepsi aynı zulme uğratılıyor.

Üçüncü bin yılın haçlı seferi şimdi burada, çocuklarımız çoktan esir alındı. Haçlılar işbirlikçilerini bulmadan hiç gelemezlerdi.

Haçlılar işbirlikçilerini bulmadan İslameli ve Türkmeneli topraklarına da giremezlerdi.

2 Ekim 2014

Mahiye Morgül

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)