Okuma-yazma öğrenen çocuklara hediye olarak verilen kitaplardan DİB yayını “Cemil Dede” başlıklı, “Namaz Surelerini Anlatıyor” alt başlıklı, “Nasr Suresi” alt yazısı olan bir kitap geçti elime. Yazarı M.Nezir Gül, resimleyen Osman Turhan. Bu sene Ankara’da birçok okulda öğrencilere dağıtıldı. Kitabı elime aldığımda ilk gördüklerim şunlar oldu:
-Cemil Dede sayfanın orta zımbasından çıkmış yandan çocuklara konuşuyor, karşıki damdan bir kedi onlara bakıyor. Cemil Dede’nin Noel Baba gibi sakalı var.
-İç sayfalarda Kâbe’nin bir duvarının resmi minicik kâğıt parçası gibi havalarda dolaşıyor.
-Gökkuşağının üzerinde Fatih’in Fetih gemisi var, insanlar onu köle gibi iplerle çekiyor.
-Cemil Dede ile bir şeyler paylaşan adaşı bir çocuk var, olur olmaz konuşuyor.
Kitapta yer alan “Mekke’nin Fethi” öyküsünde daha ilk cümlede sanki yarım kalmış bir konuşmayı başlatıyor gibi, “ Cemil Dede biraz duraklayınca Arif Bey bir soru sordu:…” Metinde “giriş” kavramı yok.
Öykünün devamında Fatma adında bir kadın söze girer:
– “Allah Resulü, kendisine ve Müslümanlara o kadar eziyet edenleri niçin öldürmedi? Onlar ölümü hak etmemiş miydi?”
Bu arada küçük Cemil hemen araya girdi:
– “Ben olsaydım hepsini öldürürdüm!”
Cemil Dede tebessüm ederek cevap verdi:
– “Evet aslında, Mekkelilerin büyük bir kısmı ölümü hak etmişti. (….)
Çocuğumuza okulda verilen ve DİB bütçesiyle basılmış bir kitapta bu ürpertici cümlelerin ne işi olabilir?
Aynı kitapta “Nasr Suresi” (sh.19) adlı okuma metninde şöyle bir bölüm var:
“Bu sure geldiği zaman Peygamber Efendimiz; vefatının yakın olduğunu belirtmiştir.
Bu sureden sonra Allah Resulü(s.a.s), şu dua ve tesbihi çokça söylemiştir:
-Sübhanekellâhümme ve bihamdik. Estağfiruke ve etûbu ileyk.” (…)
Bu anlatımda:
-Noktalı virgül yersiz kullanılmıştır.
-Henüz okumayı yeni öğrenmiş 1.sınıf çocuğu, aynı isimle başlayan namaz suresi “Sübhaneke”yi bu dua ile karıştırmaya başlayacaktır. Çünkü ilk öğrendiğini insan bir daha kolaylıkla değiştirememe özelliğindedir, çünkü şartlanma oluşmaktadır. Burada iki ayrı duadan alınmış iki cümleyi birleştirerek yeni bir tesbih örneği verilmesi çocuğu şaşırtmaktır.
“Tesbih ve Hamd Allah’adır” metninde ise, “tesbih” ile “ tespih” kelimeleri karmaşaya sebep olacak şekilde veriliyor:
-Elinde tesbihiyle gedi.
– Tespihlerinizin olması ne güzel.
-Allah’ı tesbih etmek daha da güzel.
-Elif Nur’un tesbihi de güzel. Bu tesbihle namazda ve namaz dışında dilediğimiz zaman Allah’ı tesbih eder, zikreder, anarız. Tespih sadece bir araçtır.”…
Benzer kavram karmaşasına 1.sınıf Türkçe kitabından örnek vermiştik; sözcüğün isim hali ile eylem hali aynı yerde ve çok yakın anlamlarda kullanılırsa, çocuğa okuduğunu anlama sorunu yaşatırız.
Daha okumaya yeni başlamış bir çocuğa, bir sözcüğün isim hali öğretilmeden sözcüğün diğer kullanımları verilirse çocuk öğrenme güçlüğü yaşar. Kelimeleri karıştıracağı için çocuğa “disleksi” tanısı konabilir veya okuduğunu anlama sorunu yaşayacağı için “öğrenme güçlüğü” tanısı konabilir. Bu sonucun, “kontrollü kaos” gibi, bütün kitaplarda aynı anda yer alan pedagojik ve görsel yanlışlardan kaynaklandığını düşünüyorum.
Ve ben bu yazıyı neden yazdım:
Diyanet İşleri Başkanımız dünkü açıklamasında idari değil ama dini ve bilimsel özerklik istedi de… Yayınlanmış kitaplarında yeterince “özerk” olduğu, kindar ve dindar bir nesil için kolları sıvadığı görülmüyor mu? Daha neyi istiyor anlamadım.
Mahiye Morgül 25.7.2013
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)