Murat Bardakçı canlı yayında köşkü yakılan Hüseyin Avni Paşa’ya hakaret etti. İzleyicilerden tepki aldı ve izleyiciye cevap verirken hakaretini yineledi:
“Darbe geleneğini başlatan o herifin köşkü yandı” dedi.
Bre gafil Bardakçı, bre aymaz adam, sen önce tarihine saygı duymayı öğren.
Hüseyin Avni Paşa’nın soyadı DOĞAN’dır, Miryakefalon’da Haçlı ordularını yenen Selçuklu komutanı Doğan Bey’in torunudur. Sen kimsin?
Sen kendi soyadını araştır önce. Kafkasya’da kadın satıcılarına Bardakçı denir, Abdülaziz’e 11 yaşındaki Pervin Felek adlı kız çocuğunu cariye satan senin deden miydi yoksa?
Hüseyin Avni Paşa hükümeti devirmedi, sadece Abdülaziz’i tahttan indirdi, çünkü artık İngilizlerin her dediğini yapıyor, Filistin’de Yahudilere arsa satıyor ve bu yüzden Araplar Abdülaziz’den nefret ediyordu. Hatta bu yüzden Şeyhülislam Hasan Hayrullah Efendi padişahın aleyhinde fetva vermişti ve ona da Yıldız mahkemesinde müebbet sürgün verildi.
Darbe geleneğiymiş…. Yani 27 Mayıs devriminden söz ediyor Bardakçı. Birileri gibi konuşuyor. Bak Bardakçı, Menderes’i de indirdiklerinde öldürmediler, mahkemede egemenlik kuran bir başka güç onu öldürdü, komutanlar da İnönü de karşı çıktı idamına, bilmen lazım.
İngilizler Hüseyin Avni Paşa’dan nefret ederdi, çünkü Osmanlıyı parçalama planlarına engel oluyordu. Paşayı padişahı öldürmekle suçlamak ve üzerine bir manyağı saldırtmak için tuzak kurulduğu akla daha uygun düşmez mi? H.Avni Paşa, tahttan indirirken öldürmediği padişahı hapishanede neden öldürsün? Onu öldüren manyağı kahramanlaştıran bir film çekimi için TRT’de senaryosu yazıldı, ancak çekimi gerçekleşmedi, bunu da not alın.
11 yaşındaki cariyenin “o akşam merdivenlerde sesini duydum” diye verdiği ifadeyi yeterli delil saymak bugün de “gizli tanık” yaratarak komutanlarımıza müebbet cezalar vermek aynı şeydir. Tarihçisin, bunları anlatsana.
Hüseyin Avni Paşa’nın köşkü bu ikinci kez yakılıyor, haydi anlat birincisini. Modern Türk ordusunun kurucusuydu, bu yüzden İngilizleri çok kızdırmıştı, değil mi?
R.Tayyip Erdoğan da ATO’da bugün CB adaylığını ilan ederken aynı şeyi söyledi; “200 yıllık geleneği kaldırıyoruz” dediği şey, İngilizlerin o günkü isteğinden başka nedir? Hüseyin Avni Paşa’nın kurduğu modern Türk ordusunu lağvediyor… Süvarileri hapisten çıkardı, ancak artık atları yok! Atları gitti, adları darbeci kaldı, ne hazin. Bay Bardakçı, kına yak!
Bak şimdi Erdoğan da Yahudilere yeni topraklar veriyor. Abdülaziz 2! Deliğe süpürmediler, cumhurbaşkanı yapıyorlar. Erdoğan da korkuyor Abdülaziz’in sonunu yaşamaktan, “ölümü göze aldım” diyor.
Neyse. Çok iyi anladın ne dediğimi bay Bardakçı.
Gelendostlu Hüseyin Avni (Doğan) Paşa, 2.Kılıçaslan’ın emir beyi Doğan Bey’in torunu, 8.Haçlı seferini durduran büyük komutan Doğan Bey! Onun ruhuna rahmet okuttun Bardakçı!
Gelendostlu hemşehrileri onun yetiştiği İsparta Hamideli kültürünü yaşatmak için Hamideli Kültür ve Dayanışma Derneği kurdular.(*) Şimdi derneğin yöneticileri senin hakaretini protesto ediyorlar, haberin oldu mu?
Birkaç yıl önce senin gibi bir aymaz Ergenekon tutukluları için “Bu Ergenekoncuların sonu da Mustafa Kemal’in çete reisi Hüseyin Avni Paşa gibi olacak” diye yazdı. O zaman merak ettim, araştırdım, Namık Kemallerin hamisi olduğunu öğrendim. Senin bu hakaretinden sonra da merak edenler olmuştur, o araştırmamdan bir bölümü tekrar yazayım.
Hüseyin Avni Paşayı doğru anlamak için Abdülaziz’in Türk milletine ne kötülükler yaptığının bilinmesi lazım. Bugün Abdülaziz’e özenenler var ve maalesef yeniden toprak kaybetme noktasına getirildik. Hüseyin Avni Paşa şimdi bir daha öldürülüyor! 200 yıllık rövanş alınıyor. Köşkünün yakılması bu açıdan anlamlıdır.
Osmanlı’yı Çökerten Padişah Abdülaziz
Elimizdeki kaynaklardan tespit edebildiğimiz kadarıyla:
-Osmanlı’nın İngilizlere olan borcu Abdülaziz zamanında on kat arttı. Öyle ki, Londra’da sadece Osmanlı’dan gelen faizle yaşayan İngiliz tefeciler vardı. Abdülaziz dış borçların faizlerini bile ödeyemeyeceğini ilan etti.
Bunun sonuçlarını masa başında kaybedilmiş Balkanlar ve Girit olarak görebiliriz.
– Abdülaziz, İngiliz şirketlerinden çokça hisse satın aldı. Hatta, Süveyş Kanalını yapan Fransız şirketini satın alan İngiliz şirketinin hisse senetlerini de satın aldı.
Kanalın açılışı için Fransa’ya sipariş verilen Asya (Hürriyet) Heykeli ve parası ödenmiş Aida (Ayça) Operası bittiği halde orada alıkondu. Heykel, on yıl sonra ABD’ye peşkeş çekildi. İhtimaldir Abdülaziz’in borçlarına karşılık onlara el konuldu.
-İran Şahı Abdülaziz’e İngilizlerle bu kadar yakın olmaması için mektup yazdı. “Sen Oğuzların Kayı boyundansın, ben de Kaçkari boyundanım, İngilizlerle değil birbirimize yakın olalım” dediği şeklinde anlatılır.
– Abdülaziz 1868’de yabancılara mülkiyet hakkı verdi, Yahudi bankerler Filistin’de ilk kez toprak satın aldı. Şeyhülislam Hasan Hayrullah Efendi Abdülaziz’in aleyhine fetva verdi. Müslüman dünyasında Abdülaziz büyük güven kaybetti.
-Abdülaziz’in Süveyş gezisine katılan eğitimli Şehzade Murat, halkla Arapça, Fransız şirketiyle de Fransızca konuştu, saygınlık topladı. Abdülaziz devrilip yerine V.Murat padişah olduğunda halkın ve İslam dünyasının desteği arkasındaydı.
-Süveyş kanalının yapımında büyük başarıları olan Mısır Valisi Sait Paşa öldürüldü, Abdülaziz onun yerine İngiliz yanlısı İsmail Paşa’yı tayin etti.
– Abdülaziz genç İngiliz prensesi Viktorya’yı 6 ay misafir etti. Abdülaziz’in Kraliçe Viktorya’ya olan tutkusu bilinirdi, ama açık konuşulmazdı.
-En fazla saray yaptıran padişah Abdülaziz’di. Aldığı borçlarla Abdülmecit’in başlattığı Dolmabahçe sarayını bitirdi ama Dolmabahçe Sarayı 5.000.000 altına mal oldu. Onun yanına Feriye sarayları denilen beş saray daha yaptırdı.
-Sarayda israf haddini aştı. Hizmetli sayısı 5.320’e çıktı. . Sarayın yıllık masrafı 2.000.000 sterlini buldu. Maliye, aylıkları, 3-4 ayda bir ödemeye başladı.
-Kafkaslar’dan İstanbul’a genç kız götürüp saraya satmak ticaret haline geldi. 11 yaşında kızlar bile cariye alındı.
-Yabancılara sınırsız okul açma hakkı verildi. Fransız, İngiliz, Amerikan ve Rum okulları başkent İstanbul’u ve Anadolu’yu ağ gibi sardı. Örneğin, sadece Harput’ta sekiz tane yabancı okul açıldı.
Bu okulları bu topraklarlardan temizlemek için koca bir devrim gerekti!
Bugün, 3.bin yılın ilk on yılında, ülkemizin başına getirilen Amerikan destekli bir Osmanlıcı kadro, Abdülaziz gibi, yeniden yabancı dernek ve vakıflara okul açma izni veren bir yasayı maalesef meclisten geçirdi.
-Savaş kazanan subaylar ve nitelikli Türk bürokratlar azledildi, sahte evraklarla mahkemelere çıkartıldı, uzak vilayetlere sürgün edildi, pasif işlere verildi.
Bugün de nitelikli işin ehli bürokratlar devlet kurumlarından uzaklaştırılmış haldedir.
-Osmanlı Bankası kuruldu. Fakat bu bankada Türk olan tek bir kişi çalışamazdı.
Cumhuriyetin ilanından sonra İstanbul Üniversitesinin kız ve erkek öğrencileri bankayı sararak içeri girdiler. Böylece Türkler buraya girebilir oldu. Bu olaydan sonra Pera’nın adı İstiklâl Caddesi oldu.
-Girit ve Karadağ, savaş alanında kazanıldığı halde, bu savaşları kazanan Mareşal Hüseyin Avni Paşa gibi gazi paşalar, beş parasız bırakılıp memleketlerine sürgün edildi. Onlar görevden uzaklaştırıldıktan sonra İngilizlerin isteğiyle kurulan barış masalarında(!) yenilmiş tarafın sözcüleri muhatap alındı ve bu ata toprakları geri düşmana teslim edildi. Bu durum, yenilmiş ve teslim alınmış PKK’nın başıyla masaya oturmaya zorlandığımızda oradan nasıl kalkacağımızı bize söyler.
– Rus elçisi İgnatev, Ermenilere Rusları güvence gösteriyordu. Rus elçisinin bu yönde açıktan faaliyetlerine Abdülaziz göz yumdu. Bu elçi o kadar cüretkardı ki, 1875’de Hersek ihtilâlinin bastırılması için Sırbistan’a asker gönderilmesinde ısrar eden Hüseyin Avni Paşa’ya engel olmak için, onu Seraskerlikten azlettirdi.
-Abdülaziz, İngilizleri ve Fransızları memnun etmek için sık sık sadrazam değiştirdi. Devlet işlerinde sürekli kaos, rüşvet, adam kayırma, yabancıları birinci sınıf, Türkleri ikinci sınıf gösterme, gibi bir popüler gündelik siyaset kültürü üretildi.
Özetle:
Abdülaziz, sınırsız borçlandığı İngilizlerin gönüllerini hoş tutmak uğruna her istenileni yaptı. Ancak, İngilizlerin ortadan kaldırılmasını asıl istedikleri Yeni Türkler’di. Onları yok etmeden Osmanlı’yı diledikleri gibi parçalayıp yutamayacaklarını gördüler. En iyi çare, yeteri kadar kullandıkları Abdülaziz’i son kez yem olarak kullanmaktı; onları padişahı öldürmekle suçlayarak tutuklatmak…
………
(*) Hamideli Kültür ve Dayanışma Derneğine teşekkür:
Uluborlu/Ammüriye hakkında yaptığınız araştırma için sizi kutluyorum. Salmani Farisi’nin buralı olduğunu gururla öğrendim.
http://m.haber32.com.tr/newsdetail.php?newsid=69735
“Tarihimiz açısından büyük önemi haiz ünlü Ammûriye kentinin Uluborlu olduğu tespit edilmiş bulunmaktadır. Hamideli Kültür ve Dayanışma Derneği olarak 27 Temmuz 2013 Cumartesi günü Saat: 13.30-15.30 arasında bu konuda Uluborlu’da bir toplantı düzenlemiş bulunuyoruz.
Ammûriye; Hz. Selman-ı Fârisî’nin yaşadığı kenttir, yani Uluborlu’dur. Hz. Selman, Peygamber Efendimizi Uluborlu’da duymuş ve onu görmek için yollara düşmüş…”
Dernek başkanı Ramazan Topraklı’ya tebrik ve teşekkürlerimi sunarım.
Mahiye Morgül
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)