Kaldırılan Milli Eğitim Temel Kanunuyla birlikte Talim ve Terbiye Kurulu kaldırıldı. Bu ne demektir, biliyor musunuz? Çocuklarımızın Eğitim Güvenliği yok edildi.
Talim ve Terbiye Kurulunun görevi okullarda verilecek olan derslerle ilgili kararlar almak ve ders kitaplarını basıp dağıtmaktı. Her aile çocuğunun nasıl bir eğitim alacağına uzmanların karar verdiği bu mekanizmaya 90 yıldan beri alışmıştı. Okullarda eğitimde birliği böyle sağlıyorduk. Eğitimin güvenirliği tek merkezden güvenli eğitimcilerin elinde olmasındaydı.
Son otuz yıldan beri her yıl daha geriye gittiyse de Cumhuriyete olan güvenle iktidar değişince bu da düzelir umudu vardı, artık iktidar değişse de gelinen yer uçurum dibidir, buradan çıkış çok zordur. Hiçbir siyasi parti, dernek veya eğitim sendikası bu hususta umut ışığı yakmıyor. Talim Terbiye’nin kapatıldığını bile söylemiyorlar.
Talim Terbiye Kurulunun kalkmasıyla bugüne kadar bildiğimiz merkezi sistem yok oldu, nasıl bir yola girildiğini halkımız henüz fark etmedi.
Peki şimdi bu kurum ortadan kalktıysa, çocuklarımızın eğitimiyle ilgili kararları neresi alacak, kim uygulayacak?
Artık her aile kendisi karar verecek çocuğunun eğitimine.
Eğer aile çocuğuyla ilgili karar alacak kadar eğitimli değilse ne olacak derseniz, onlar zaten yok hükmündeler, ilgili ve paralı aileler için geldi yeni yasa.
Aileler eğitim için danışacakları birini arayacak, aile eğitim danışmanlarına başvuracaklar. Bu danışmanlığı bedava yapan belediyeler de olacak, çok pahalıya yapan özel şirketler de olacak. Hangisine güveneceğine “reklamlar” karar verecek.
Yani paran kadar güvenli eğitim.
Danışmansız da olur, ama moda denilen bir salgın, veliyi eğitim piyasasında en güvenli danışmana götürecek… İşte, daha başında eğitim piyasası ile tanışacak veli.
Eğitim danışmanı dediğiniz nerden yetişir, diye soracaksınız. Onun da piyasası olacak, ortalıkta iş arayan “danışman öğretmencik”ler göreceksiniz.
Aile eğitim danışmanlığı sertifikası verilmeye başlandı bile. Mentörler, koçlar, rehberler… Ama hangisi daha güvenli yol gösterendir, siz seçeceksiniz.
Ey Millet!
Sizi millet yapan eğitimde birlik bitti, başınızın çaresine bakın, başsız kaldınız. Her çocuk bir başka eğitim alacak, ya da alamayacak, birliğiniz bitti. Paran kadar eğitime geçtik.
Size özel okullardan başka bütün yolları kapatan bir piyasa canavarıyla burun buruna getirildiniz. Yani devletiniz yok artık, AKP’nin görevi buydu. Çünkü sizin çocuğunuzun eğitim gibi en temel hakkı elinizden alınmış, en güvensiz yola sokulmuştur. Bakın, “türbanlının eğitim hakkı” diye yola çıktılar, bütün çocukların eğitim hakkını ellerinden aldılar, emperyalizmin yöntemlerini çözün artık!
Bütün siyasi partiler şu anda bu konuda suskundur. Maalesef milli programı olduğunu söyleyen partiler dahil, hiç biri durumun vahametini kavrayabilmiş değildir. En gür sesli köşe yazarları bile bunu atlıyor, ya da susmak iş garantisidir.
Test için metroda yolculara sordum, “Talim Terbiye Kurulu kapatıldı, buna ne diyorsunuz?” Boş boş baktılar. “Çocuklarınıza neresi ders kitabı verecek?”, tık yok. Atama bekleyen bir genç öğretmenle konuyu biraz açabildik. Dizi başında kurşuna dizilmiş bu halk!
Akşam Ulusal Kanal’da Emek Dünyası vardı, konuk konuşmacı Eğitim-İş İstanbul 5 no’lu şb. Başkanı bir beydi. Tanırım, yüksek lisans tezini Amerikan çok parçalı eğitimle yaptı, Talim Terbiye’nin işlevi nedir bunu bile bilmez. Yeni yasayı öğretmen ve idareciler bazında ele aldılar. Telefonla soru gönderdim; “Talim Terbiye Kurulunun kapanmasına ne diyorsunuz?” Verdiği cevap şu kadar; “kapanması iyi olmadı.”
Neden iyi olmadı, hiçbir açıklama yapamadı! Ama öğretmenlere nöbet için ücret isteyecek kadar büyük sendikacı! 2 yılda bir sözleşme yapılan sistemde nöbet tutmayana sözleşme mi yaparlarmış… Okulları öğretmen olmayanların yöneteceğini biliyor ama ders kitaplarını da onların seçeceğini bilmiyor…
Dün akşam aynı kanalda Eğitim-Sen’den bir konuşmacı aldılar, o da böyle. Ne Tevhidi Tedrisatın 90.yılında bitirilmesi konuşuluyor, ne ailelerin piyasa canavarına terk edilmesi, ne ders kitaplarında güvenirliğin kalmadığı… Zaten 2005’den beri bilimdışı kitapların basılmasının arkası buydu; “beğenmiyorsan beğendiğin yerde git oku…”
Devlet okulları pek yakında belediyelere verildiğinde siz seyreyleyin gümbürtüyü.
Halka bunları anlatan tek bir siyasi parti yok, büyük derdimiz de bu.
Bütün siyasi partilere ve bütün sendikalara küstüm. Benim torunlarıma sahip çıkmıyorsa, Milli Eğitimi “milli sanayi” gibi piyasası olabilir görüyorsa, çocuğu toplumun ortak sosyal değeri olarak kabul etmiyorsa, hepsi bitmiştir. Ben de kendi köyüme çekilirim, taşa toprağa anlatırım derdimi.
Ulusal Kanal’daki programcıya yine de bir umutla şöyle bir mektup gönderdim:
“Şu soruları konuşacağınız bir konuşmacı bulur musunuz?
*Talim Terbiye’nin işlevi sona ererse sonuçlarını ne şekilde görürüz?
*Ders kitaplarının seçimi ve dağıtımı nereye devredildi?
*Tubitak’la MEB arasında “Eğitimde İşbirliği Protokolü” neden yapıldı?
*Akay yokusundaki TUBİTAK Ek Bina’da başkanlığını Selçuk Özdemir’in yaptığı “Eğitim Araştırmaları Genel Müdürlüğü” dairesi ne iş yapmak için açıldı?
*İlkokul Ders kitaplarındaki bilim dışılıklara İl İdare Mahkemelerinde dava açan velilerin bundan sonra muhatabı neresidir?
Bu akşamki program velilere yönelik tatmin edici olmadı, yeni program bekliyoruz.
…….
Yani, böyle milli önemde bir konuyu en iyi şekilde açıklayacağını umduğumuz Ulusal Kanal bile asıl meseleyi pas geçerek veriyorsa, artık bana da bunu yazmak düşer.
Lütfen, her vatandaş oy verdiği parti başkanına kadar çıksın, çocuklarımızın eğitim güvenliği kaldırılmıştır, bunu yüksek sesle halka anlatmalarını istesin.
Çocuklarının eğitim güvenliğine sahip çıkmayan bir toplum kadim Türk toplumu değildir. Eyvah eyvah ki bizi çoktan kendilerine benzetmişler!
5.3.2014
Mahiye Morgül
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)