Şemsiyeni almadan çıkma sakın ıslanırsın. Ufak bir yazdan kalma yağmurluk fayda etmez. Boyunda fular niyetine sardığın ince telli ipek bozması kumaş parçası seni yorar. Görünürde çok havalı olsan da ÜŞÜRSÜN Çocuk..
Taksim de, çok kalabalık ortamda yalnız yürürken, yanıma yaklaşan çocuk. Abi beş lira, ıslanmaya değmez ağbi. Aslında belki de korunmaya muhtaç çocuklardan biriydi. Bekli de uzak diyarlardan sektörel baz da çalışıyordu. Çoğulcu ve atılımcı demokrasinin atılımcı ortamına kendini kaptırmış. Yeni buluşlar ve ticari kazanımlar elde etmenin kolaycılığındaydı. Belki okumuş. Okumamış. Lakin görünüş genç yaşta edinilen tecrübe hayat okuluna devam ettiğini göstermekteydi.
Yaşlıydı, yok gençti. Saçlar çocuk yaşta kırlanmış. Yüz ifadesi gülmüyor, ağırbaşlı kocaman bir adam dı 15 yaşında. Lakin adamdı…
Sağnak halinde yağmur yağıyordu. Islanmıştım.
Deniz kenarında cami den biraz uzak. Belki yanı başımızda, lakin hiç samimi değil. Geçerken selam almaz cinsinden cinsini s..tiğimin delikanlılarındandı. Genç ti. Kendini çağın en büyük devrimcisi sanardı. Das Capitali okumadan ekonomist, Lenin’in bir adım ileri, iki adım geri yi, hatim etmeden devrimci ve siyasetçi olmuştu. Zaman geçti, daha 25 yaşında yönetici olmuştu. Yazılar yazdı. Yazının içinde herkes vardı bir ben yoktum. Birde partisi, geri kalan kim varsa borçlu alacaklı. Rezil rüsva içinde ama ayrıcalıklı bir kahramandı. Kendi çapında adamdı.
Yaş 35 yolun yarısında kendini sırça köşklere layık görürken, şemsiyem ters döndü ıslandım diyemeyenlerdendi. Onda sevgi, Aşk. Acıma, bir aşkın saygı değer oluşu ve genel ahlakı hiç yoktu. Çay masalarında gülümsemeyi götürdüm diyen zihniyetin parçalanmış bir hikayesi vardı. Oysa aşkı 35 yaşında tanımış, taşıyamamıştı. İçilen iki demli çayın hatırına suspus olma vardı ya. Neyse. Kendi kulvarında adamdı. Şemsiyenin hiç ters döndüğünün farkında değildi. Lakin ıslanmıştı… Adamdı..
Merdivenlerden çıkarken yorulan 45 lik plak gibi tarihi kendi içinde yaşayan. Adı üstünde nüktesi ile yoruldum diyemeyen, makamı abdest sanan, denizin tuzlu suyunu sidik diye nefret eden. Her halinde temizlik hastalığına tutulmuş bir insandı. Yolun yarısını biraz geçmiş olsa da, dondurmayı ıslanmadan yiyenlerdendi. elindeki şemsiyenin ters döndüğünün farkında değildi. Dondurma ıslanmış, Lakin küllahı dibinden yalardı. Yerde bulduğu bir lira ile çay içer. Kimseye sımarlamazdı, yeni demir parayı cumhuriyet altını gibi saklar, Hiç martı vurmazdı. Doğa sevgisinden olacak çapari ile avlanmazdı. O kadar iyi bir hayvan severdi ki sadece gırgırla avlanmış balık yerdi. Karıncayı incitmez. Lakin en yakın arkadaşının ex Beyoğlu’nda sabahlardı. Biraz adam dı…
Çevremizde ki Rosa’ydı, Lİmanın hemen kenarında kırmızı şapkalı bir kadındı. Yaşamı sosyal, Avrupa görmüş bir devrimci demokrat, şemsiyesine sıkı sarılmış Rosa Lüksemburg mücadelesi veren anaydı. hep balık kokardı. Yanına yaklaştığında her merhaba da ayrı bir heyecan vardı. Yaşam vardı. Nasihat vardı, fırça vardı. Birazda sırçalama vardi ki herkes payını alsın cinsinden. Yüzünde hatlar karışmış, bedende hastalıklar vardı, lakin kalbinde yaşam, Anaydı, Bir ressamdı. Üç önemli eseri sergilemiş lakin bitirememişti, her gün tablolarının karşına geçip onları boyardı. Koklardı tülbentlerini, çerçeveleri ince, narin ve kocamandı, her martı uçuşunda gönlünden bir volkan gider, her karga yı yaşlı bir dost sanarak dertleşmek için çınar ağaçına bakardı. O da bir insandı, bir Durak tı, Kara trenin son durağı gibi dertlerimize ortak olan, O bir kadın dı. Hepimizden daha taşaklıydı.. ama adam dı…
Şemsiyeni almadan çıkma çocuk, bak Sarıyer de yağmur var..Islanırsın
Hayat ve yaşam iki farklı şeydir. Hayat sana verilen. Yaşam ise kullanacağın ve değerlendireceğin bir miras. Siyaset ise sadece çirkinlikleri kullanma sanatı.
Bizden uzak dur..
Benim kalbimde fırtına var, şemsiyem zaten ters dönmüş.
ISLANMIŞIM.
Mustafa BALCI.
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)